'16|can i trust you?

2.3K 245 67
                                    

şarkı:  xanny- billie eilish





"Yaşadığın şeylerin basit olmadığını biliyorum."

Jungkook'un sesiyle bakışlarımı yuvarlak,cam görünümün altında siyaha boyanmış kereste görüntüsü verilmiş masaya bakıyor, çıtırdayan şöminenin sesiyle biraz olsun mayışıyordum.

Döneli iki hafta olmuştu. Koca iki haftada evden hatta odam olarak ayrılmış yerden çıkmamıştım bile. Tüm günüm öylece bakmakla, düşünmekle ya da akıl sağlığımın daha da kaybolmaması için küçük kütüphaneden aldığım birkaç kitap ile geçiyordu. Kızların beni görmek için gelmeye çalıştıklarını fakat Jungkook'un bunu istemediğini telefonda konuşurlarken duymuştum. Ailem ve yakınlarım öldüğümü düşünüp öbür hayatımda mutluluğa ermem için dualar etseler de şeytanın tüyünden çekmiş ruhum çoktan kirlenmiş, kan göletinde yuvarlanıyordu. Tek dönüşen ben değildim,biliyorum. Dışarıdan bakan biri için ölüme şapka çıkarmaya hazırlanan bir bedenin ebediliğe sarılması mucize olarak bile görülebilirdi fakat hayır, bu benim seçimim değildi. Benim gibi seçmedikleri doğrultuda dönüşen insanlar da vardı ve artık bunu kendime yedirip bir şekilde yoluma bakmalıydım.

"Çocuk teselli eder gibi davranma." Dedim kırmızı irislerine gözlerimi çıkarmaya cesaret ettiğimde.

"Çocuk gibi davranıyorsun ve..Senden birkaç yüz yıl büyüğüm."

Azar çeker gibi ellerini bol tişörtünün sardığı beline koymuş, kolay sinirlenen ifadesini göstermekten çekinmemişti. İkili koltukta yanıma kurulup, kolunu boynumdan geçirip koltuğa dayadığında yakınlığından ve alışmaya başladığım kokusundan dolayı yüzümü hafifçe aşağı eğmiştim.

Ruhumun ikilemde kaldığı onca zaman boyunca sürekli yanımdaydı, bir şekilde beni incelemiş bir özelliğimi fark etmiş olması bile birkaç ay öncesine kadar deli gibi heyecanlandırabilirdi beni. Teknik olarak ölmemin duygularımı da beraberinde götüreceğini düşünmüştüm, neden öyle olmamıştı? Beni dönüştürebilmek için yapmaması gereken bir büyüye başvurmuş ve kendi yaşamını büyük bir sorumluluğun altına atarak benim yaşamıma bağlamıştı. Gözlerimi açacağım bile kesin değilken nasıl böyle bir riskin altında girmişti anlamıyordum. Jungkook çoğu vampir gibi avlanmaya yönelik biriydi ve mücadeleci olduğu kadar da kurnazdı. Bu yaptığı şeyin acıma ya da herhangi bir duyguyla uzaktan yakından alakası olmadığını biliyordum. Amacı neydi?

"Bana bir şey diyecekmişsin de diyemiyormuşsun gibi hissediyordum."

İç geçirerek bakışlarımı tekrardan şöminenin çıtırtılarının düştüğü kırmızı irislerine çevirmiştim. Boynundan kulak memesine kadar uzanan sarmaşık dövmesine bakarken yanak içlerimi ısırmama engel olamadım ve bu durum hoşuna gitmiş olmalı ki başını sağa yatırarak dövmenin daha da ortaya çıkmasını sağladı. Kendime gelmek adına kısa bir nefes verdim ve ondan biraz uzaklaşarak parkeye uzattığım bacaklarımı kendime çektim.

"Çıkarın ne?"

Afallamasını beklesem de gayet düz bir ifadeyle bana bakmış ve olduğu yerde gerinerek az önceki daha sakin halinin yerini yaratığın uyanma mırıltıları bırakmıştı. Şu ana kadar bana zarar vermese de ileride vermeyeceğinin garantisi yoktu ve her ne kadar şu an burası daha güvenli gelse de bir çaresine bakıp buradan gitmenin yolunu bulacaktım. Ona güvenmiyordum.

"Okula devam etmeni istiyorum."

"Ne?" Afallayan kişi ben olduğumda ellerini dizlerinin üzerinde birleştirdi ve kambur bir duruşa geçip bana keskin bir bakış attı.

"Buna ihtiyacım kalmadı. Yaşayabileceğim bir hayatı aldın zaten benden-"

"Okula devam edip sürekli yanımda olacaksın. İnkâr etsen ve farklı bir yolla olsa da hala yaşıyorsun, önünde uzun -korkutucu bir şekilde güldü- upuzun bir hayat var. Kendi yaşamımı düşünmek için senin yaşamını da düşünmeliyim."

krewHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin