"Elmalı şeker." Ön dişlerimin arasındaki boşluğu gösterecek kadar güldüm. "Elmalı şeker istiyorum."
Büyükannem gözlerindeki kırışıklıkları belli ederek gülmüş, beyaz küt saçlarını parlatan güneşin önünden geçerek günışığının yüzüme vurmasını sağlamıştı. Büyükannem yan taraftaki elmalı şekerciden en iyisini seçerken tenimi parlatan günışığına gülümsedim. Yaz havalarını severdim; bahçe hortumunun büyükbabamın elinden fırlayarak saatlerce güneşin altında oynadığım için yanan tenimi rahatlatmasını, fıstıklı dondurmayı, kırmızı küçük palyaço burnu gibi duran komik kornası olan bisikletimi, zincirli kot şortlarımı, bahçedeki televizyonun karşısında büyükannem ve büyükbabamın ortasında yıldızların altında uyumayı severdim. Dünya'daki çoğu şeye karşı sevgi doluydum, keşke hep böyle kalsaydık ve geçmişteki anılarımıza leke sürmeseydik. Keşke masumiyetin meyvesine bu kadar düşkün olmasaydı Havva, ihanetin, ateşin yuvası cehennemi yaratmasaydı ve şeytan çıkmasaydı kalplerimizdeki çatlaklardan.
"Gemma!"
Boynumda hissettiğim acıyla tiz çığlığım lunaparkı dönüp dolaşmış, gözlerimden akan acı dolu bir damlada bulmuştu kendini. Büyükannemin yaptığı boncuklu ve deniz kabuklarının olduğu kolyemin kana bulandığını hissederken yabancı bir kokunun da zihnime kök saldığını hissetmiştim. Açık kahve saçlar, açık kahve irisler. Hiç sevmediğim kışın tek güzel getiri sıcak çikolatayı andırıyordu, çocukluk işte, o sıcaklığa bile tutunmak istiyordun. Yolun sonunun geldiğini anlamayacak kadar küçüktüm belki de.
Mürekkebi kuru yaşam defterimden koparılmıştı bu sayfa. Büyükannemim işiydi belki de, hatırlamamalıydım. Aynı dişlerin aynı yaraya girip, zihnimdeki anı ağacının köklerini yeniden salmasına engel olamamıştı her ne yaptıysa.
+
"Ah.."
Avcumu alnıma yaslayarak inledim ve kalkmaya çalıştığım sırada koluma dokunan nazik parmaklarla kaşlarımı çattım.
"Tanrım.."
"Lona?" Gözlerimi açmak istesem de başarılı olamıyordum. Lona'nın ağlamaklı çıkan sesine karşılık içimden bir şeyler koptuğunu hissetmiştim. Onu özlemiştim, çok özlemiştim ve şu an mı çıkageliyordu yani? Daha bana ne olduğunu bile kavrayamamışken...
"Birazdan uyanacak."
"Hatıralarından beni silemez misin Jungkook? Yalvarırım..öğrendiklerinde çok üzülecekler. Yasını tutacakları bir arkadaşları olmamalı."
Jungkook'un bıkkın nefes verişi odada yankılanmıştı.
"Seni buraya bile getirmemeliydim. Bir dakikalığına son kez göreceğine söz verdin, şimdi gidiyoruz."
"Lütfen."
Lona'yı zihnimden silmek mi? İmkansızdı. Asla böyle bir şeyin olmasına izin vermezdim. O benim sahip olamadığım kardeşlerimdendi ve onun gibi birini tanıdığım için çok şanslıydım fakat o..Neden ölecekmiş gibi konuşuyordu? Gördüğüm şey bir yanılsama mıydı? Ne olduğuna veya hangi zaman diliminde olduğumu bile kavrayamazken anlamsız bir diyaloğun arasında sıkışıp kalmıştım.
"Bence senin gibi birini hatırlayacağı için mutludur."
Jungkook'un yumuşak sesine karşılık Lona'nın yüzünün derin bir şaşkınlığa gömüldüğünü hissetmiştim.
"Benim gibi biri derken?"
"Son dakikalarında bile arkadaşlarını görmek için diretip durdun. Sonsuz yaşam varken arkadaşına ihanet etmemeyi seçtin. Krew'in en serti olarak bilinebilirim ama Krew benim için hayattaki en değerli şeydir. Kardeşlerim olmadan elim kolum olmazdı. Seni anlayabiliyorum,bırak güzel bir anı olarak kal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
krew
Fantasyinsanlar kendilerinden farklı,güçlü olan her şeyden korkarlar. fantastik/fanfiction by; arisaak