BÖLÜM 8

3.7K 461 346
                                    

"Ben acıktım!"

Tezgaha tutunup sinirle gözlerimi kapattım. Bana acıktığını milyon kere söylemiş olmasına rağmen hala salondan bağırıyordu. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi bana emirler veriyordu.

Hazırladığım ramenleri kaptım ve salona geçtim. Yemek masasına rameni koydum. Jungkook heyecanla yemek masasına gelip oturdu. Yemeği görünce yüzünü buruşturup bana baktı.

"Sen buna yemek mi diyorsun?" dediğinde gözlerimi kırpıştırdım.

"Görünüşüne aldanma. Tadı güzeldir." dediğimde bana gözlerini devirdi. Çubukları eline alıp bana baktı.

"Bunlar ne?"

"Yemek çubukları." dedim sormasına saşırarak. "Bilmiyor musun?"

Jungkook çubukları tabağa koyup derin bir nefes verdi. Bana aptalmışım gibi baktıktan sonra yorulmuş gibi konuştu.

"Bunu hatırlatmalı mıyım bilmiyorum ama ben insan değilim. Kefâli bana çatal kaşık kullanmayı öğretti ama bu sopaları hiç söylemedi."

Kafalı kaşıdım. "Ama Koreli gibisin."

Jungkook kafasını salladı.

"Bizim gezegenimizde ülkeler yok, sınırlar yok. Çekik gözlüler, beyazlar, siyahiler ya da hangi çeşitte ne varsa... Birlikte yaşarız. Sizin gibi birbirimizi ayırmayız."

Jungkook'u televizyona çıkarmak istedim. Bu sözlerini orada söyletmek ve insanların ders çıkarmasını istedim.

"Bu gezegen öyle değil. İnsanların yaptığı makyajdan inancına, ten renginden cinsel yönelimine... Her şeylerine laf ediyorlar. Kendilerine bakmadan." (YN: Anlayanlar?)

Jungkook ben konuşurken çubukları tutmaya çalışıyordu. Konuşmam bitince onun bu haline kıkırdayıp yanına geldim. Çubukları nasıl tutması gerektiğini öğrettikten sonra Jungkook rameni almaya çalıştı. Birkaç denemesi başarısız olduktan sonra sinirlendi. Dişlerini sıkarak tekrar denediğinde rameni alabilmişti. Kendiyle gurur duyarak rameni ağzına sokuşturdu.

Tadını beğenip beğenmeyeceğini merak ederek izledim onu. Jungkook birkaç kere çiğnedikten sonra bana baktı. Baş parmağını bana çıkarıp "Vay!" dedikten sonra biraz daha alıp ağzına sokuşturdu.

İlk önce korkunç görünen bu kişi neden şimdi tavşana benziyordu?

Gülümsedim istemsizce.

"Bu arada..." dedi ağzındakini yuttuktan sonra. "Cinsel yönelim ne demek?"

Bu ani soruyla gözlerimi kırpıştırdım. "Hı?"

"İnsanların cinsel yönelimine de karıştıklarını söyledin."

"Ah," dedim nasıl anlatacağımı bilmeyerek. "Yani insanın kendi cinsi ya da karşı cins arasından birine daha çok yönelimi olması."

Jungkook gözlerini kocaman açtı. Şaşkınlığı bütün hücrelerinden okunuyordu.

"Ne yani?" dedi çubukları bırakarak. "Sizin gezegende isteyen istediğiyle seks yapamıyor mu?"

Bir anda öksürmeye başladım. Bu kelimeyi nasıl bir anda ağzından çıkarabilmişti?

Kıpkırmızı olduğumu hissettiğimde hafifçe kafamı salladım.

"Kızla erkek seks yapmalı yani." dedikten sonra anlamış gibi kafasını salladı. Ona erkek-erkeğe ya da kız-kıza gibi istisnaların olabileceğini de anlatmak istedim fakat nedensizce yapmadım.

Jungkook kendi ramenini bitirdikten sonra benimkini de bitirdi. O yemek yerken onu izledim. O kadar kusursuzdu ki nedense onu incelemekten sıkılmamıştım.

"Şimdi bana nasıl aşık olacağımı anlat."

Sandalyemde geriye yaslandım. Ellerimi göğsümde birleştirdim.

"Aşık olduğun kişiyi zaten anlayacaksın." dedim sakince.

"Hep ona bakmak isteyeceksin. O uyurken bile yanından ayrılmayacaksın. Ona dokunduğun an daha da dokunmak isteyeceksin. Sabah saçları dağınıkken bile güzel gelecek sana."

Jungkook bir süre ciddi ciddi düşündü. O kadar derin düşündü ki, konuşacağı zamanı merak ettim.

"Yani," dedi ellerini çenesinin altında birleştirerek. "Sadece saçları dağınık birini bulmam gerek, öyle mi?"

Derin bir nefes verdim. "Kime anlatıyorsam?" deyip ayağa kalktım. Salonu terk ettiğimde Jungkook bağırdı arkamdan.

"Yanlış bir şey mi söyledim? Buraya gel!"

***

"Ah, bizim gezegenimizde böyle şeyler olmuyor." dedi Jungkook. "Direk sekse başlıyoruz."

Gözlerimi kocaman açıp parmak uçlarıma yükseldim. Jungkook'un ağzını kapatıp kimse duydu mu diye etrafa bakındım.

"Dışarda böyle şeyler söylememelisin!" diye kızdım ve elimi çektim. Jungkook sırıtıp bana doğru bir adım attı. Aynı anda arkaya doğru adım attım.

"Bu seksiydi." dedikten sonra yanımdan geçti ve markete girdi. Bana seksi demesi kalbimin hızla atmasına sebep olurken yavaşça nefesimi üfledim.

Jungkook'un markette çalışan kızı ayarlaması için dışarı çıkmıştık. Onu defalarca kez uyarmama rağmen konuyu sekse getirip duruyordu ve bu beni kıpkırmızı yapıyordu.

Hızla peşinden markete girdiğimde Jungkook kızla konuşmaya başlamıştı bile. Kız Jungkook'a hayran gözlerle bakıyordu. Jungkook'un yakışıklılığına düşmeyecek insan yoktu zaten.

Yutkundum. Onları dikkatle izlerken kız bir anda Jungkook'a tokat attı. Jungkook şok olmuş bir şekilde yanağını tutarken kız arkasını dönüp gitti. Jungkook'un yumruklarını sıkıp kızın peşinden gitmek için hamle yaptığı sırada koşup onu durdurdum.

"Hey, ne yapıyorsun?" dediğimde ellerim Jungkook'un sert göğüslerindeydi.

"Siktiğimin hiçbir insanı bana vurmaya cesaret edemez!"

Jungkook'u zorla marketten çıkardığımda gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Yanağında kocaman bir kırmızılık vardı.

"Ne dedin ona?" dediğimde Jungkook sinirle güldü.

"Ona acilen aşık olup seks yapmak istediğimi söyledim."

Gözlerim kocaman açılırken kahkaha attım. Kahkaham tüm sokakta yankılanırken Jungkook hiç gülmeden beni izliyordu. Beni izlemesi uzun sürünce zor da olsa kendimi durdurdum.

Bana o kadar tuhaf bakıyordu ki, bir anda ciddileştim. Gözleri derinleşmişti ve yüzü ifadesizdi. Bana neden böyle baktığını soracaktım ki benden önce konuştu.

"O kızla olmazdı zaten."

"Neden?"

Jungkook bir süre bana baktı. Yüzümün her bir hücresini incelediğine emindim. O kadar dikkatli bakıyordu. Bana bir adım atıp dudaklarını araladı.

"Çünkü o senin kadar güzel gülmüyordu."

Cümlesini bitirdikten sonra bir anda ortadan kaybolurken arkasında şaşkın bir ben bırakmıştı.

THE ALİEN -KOOKMİN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin