BÖLÜM 24

2.7K 337 88
                                    

"Jimin!"

Jungkook bağırdı bağırabildiği kadar. Jimin kollarının arasında, kanlar içinde yatıyordu ve o hiçbir şey yapamıyordu.

Sonra kalbinde bir acı hissetti. Ona yabancı olan bu his yaktı bütün içini. O kadar acıyordu ki, dayanması çok zordu. Bir yandan Jimin'in yarasına bastırıyordu elini, bir yandan düzgün nefes almaya çalışıyordu.

Bu acı tarif edilemezdi. Daha büyük bir acı dalgası Jungkook'un kalbini ezip geçtiğinde bağırdı Jungkook. Kalbinin genişlediğini hissediyordu. Kalbi genişlemiş, göğüs kafesini kırmak üzereydi.

"Yardım et!" diye bağırdı kalbini tutarken. Bir eli kalbini tutsak da, diğer eli hic bırakmamıştı Jimin'i.

Namjoon'un elindeki silah düştü yere. Hayatında ilk kez görüyordu bu sahneyi.

İlk kez birinin başkası için ölmeyi göze aldığını görüyordu. Bu, onların gezegeninde asla olmayan bir şeydi.

"Ne olur..."

Jungkook'un acıdan kısılmış sesine ayrı şaşırdı Namjoon. Jungkook'un yalvardığını görmek de Namjoon için ilkti.

Jimin'i sadece birkaç dakika önce vurduğunu umursamadı. Bu ikiliyi kurtarmak istiyordu. Yaptıklarından çoktan pişman olmuştu bile.

Tişörtünü çıkardı Namjoon. Jungkook'la Jimin'in yanına geldi. Jungkook'un yüzü kıpkırmızı olmuştu ve bu kesinlikle normal değildi.

"Sen iyi misin?" diye sordu Jungkook'a. Jungkook bitmek üzere olan enerjisiyle konuştu.

"Onu kurtar, ne olur."

Namjoon derste öğrendiklerini uyguladı. Tişörtünü Jimin'in yarasına bastırdı. Kurşun delip geçmişti ve kanaması vardı.

"Hastaneye gitmeliyiz." dedi Jungkook avı içinde kıvranırken.

"Hastaneye gidersek polislerden kurtulamazsın. Bu gezegen böyle işliyor. Eve gitmeliyiz. Onu iyileştireceğim."

Jungkook gözlerinin karardığını hissetti. Bayılacaktı ki, kendini toparladı. Şu an Namjoon'a güvenmekten başka çaresi yoktu. Her an bayılacak gibi hissediyordu.

"Gücüm sadece Jimin için işe yarıyor."

Jungkook düşmemek için duvara tutundu. Göğsünün genişlediğini ve kaburgalarının kırılmak üzere olduğunu hissetti. Kalbinin şiştiğine emindi.

"Eğer beni de eve götürmezsen Jimin kan kaybından ölür."

Jungkook toparlanmaya çalıştı. Yapabilirdi.

Denedi fakat kendini bile götüremedi bir yere.

Tanrı aşkına, canı çok yanıyordu.

"Eğer toparlanmazsan Jimin ellerinde ölecek!"

Jungkook acıyla bağırdı. Boş depoda onun bağırışları yankılandı. Sevdiğini kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacaktı.

"Ağh!"

Yavaşça açtı gözlerini. Etrafına bakındığında tanıdık koltuklar ilişti gözlerine. Kucağında Jimin, onun yanı başında Namjoon vardı.

Namjoon Jungkook'un sırtına vurdu.

"Başardın."

***

"Ne zaman uyanır?"

Jungkook, Jimin'e baktı kapının girişinden. O boş depoda bir anda ağlamaya başlaması geldi aklına. Ağlamasından nefret ediyordu. Kollarının altında titreyerek ağlaması berbattı.

Onu ağlarken görmek bile acıtıyordu canını.

"O ne zaman uyanmak isterse." dedi Namjoon. Gerekli olan her şeyi yapmıştı. Neden yaptığını sorgulamamıştı bile. Jimin'i önce vurup sonra iyileştirmişti. Ve ona bunu Jimin'in kurşunun önüne atlaması yaptırmıştı.

"Benim civcivim çok güçlü." dedi Jungkook Jimin'i gözleriyle severken. Onu o kadar seviyordu ki, bazen bu duygu yoğunluğuna kendisi bile şaşırıyordu. Jimin'in ona ne yaptığını anlayabilmiş değildi. Fakat her ne yapıyorsa, Jungkook çok mutluydu.

Tek istediği Jimin'in o güzel gülümsemesiyle ona bakmasıydı. Çünkü Jimin ona ne zaman gülerek baksa, Jungkook ona daha da aşık olduğunu hissediyordu. O gülüşü sonsuza dek izleyebilirdi.

Düşüncelerinden sıyrıldıktan sonra Namjoon'a döndü.

"Gezegen Muhafızı az önce Dünya'ya iniş yapmış." dedi Jungkook düz bir sesle. "Ben gelene kadar onunla kal."

Namjoon Jungkook'a döndü.

"Bana neden güveniyorsun? Ya onu öldürürsem?"

Jungkook hafifçe gülümserken Jimin'e baktı tekrar.

"Düşüncelerini okuyamıyorum artık." dedi Jimin'den gözlerini ayırmayarak. "Ama bu adam bana her şeyi öğretti." dedi Jimin'e şefkatle bakarak.

"Ona zarar vermeyeceğini biliyorum. Düşüncelerini okumasam da gözlerinden anlıyorum."

Sonra Namjoon'a dönerek yavaşça bir kaç adım geriye attı.

"Onu öldürecek olsan kurtarmazdın."

Ve bir anda yok oldu. Muhafızın yanına vardığında kendi gezegenine döndü Jungkook. Etrafına bakındı. Burayı hiç özlememişti. Dünya çok daha iyiydi çünkü orada sevdiği adam vardı.

Hayatında ilk defa aşık olmuştu o gezegende.

Hızla Kefâli'nin odasına yürüdü. Bütün iyi düşüncelerinden uzaklaştı. Yerine nefret ve sinir ekledi. Kalbi artık acımıyordu ve gayet güçlüydü.

Jungkook kapıyı bile çalmadan girdi Kefâli'nin odasına. Kefâli, Jungkook'u görünce gülümsedi.

"Buraya geleceğini öğrendiğimde çok şaşırdım, Jeon."

Jungkook hızla yürüdü. Onun Kefâli olup olmaması umurunda değildi. Umurunda olan tek şey, kimsenin Jimin'i izleyemeyeceğiydi.

Kefâli'nin yakasını tuttuğunda Kefâli şaşkınlıkla baktı ona. Gezegen tarihinde bir ilkti bu. Kimse Kefâli'nin odasına kapıyı çalmadan girmediği gibi, yakasını da tutmamıştı.

"Sakın." dedi Jungkook sinirle. "Sakın bana Jimin'imi izlediğini söyleme."

Kefâli Jungkook'un elini çekti yakasından.

"Sen ne cüretle yakamı tutarsın!"

Jungkook'un umurunda değildi hicbir şey. Bu pis moruğun Jimin'in çıplak hallerini görmüş olması onu deli ediyordu.

Jungkook dilini yanağının içinde gezdirdi. Etrafına baktıktan sonra bir bilgisayar gördü. Ekranda, yaralı ve baygın olan Jimin'i gördüğünde deliye döndü.

Delirmiş bir şekilde bilgisayara koştu. Onu yumruklayarak kırdı. Kefâli korkuyla Jungkook'a baktı. Bu çocuğun yapabileceklerinin sınırı yoktu.

Korumalar girdi odaya koşarak. Neler olduğunu gördüklerinde Jungkook'u yakalamak yerine öylece kalmışlardı. Onlar bile Jungkook'un yaptığı şeye şok olmuştu.

Jungkook alev çıkan gözlerini Kefâli'ye dikti. Kefâli'yi yumruklamamak için zor tutuyordu kendini.

"Bir daha sikik bir bilgisayardan sikik gözlerinle bizi izlersen, bu gezegeni götünden sokar, bulduğum herhangi bir delikten çıkarırım."

Ve ayrıca Kefâli'ye küfür eden de tek kişiydi.

Jungkook elini kolunu sallaya sallaya Kefâli'nin odasından çıktı. Herkes şaşkınlıkla Jungkook'a bakarken Kefâli kesik kesik nefes aldı.

"Bu çocuk çok korkutucu."

THE ALİEN -KOOKMİN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin