"Jungkook?"
Jungkook beni orada bırakıp gittiğinde şaşkınlıkla öylece kalakalmıştım. Bana iltifat etmesini beklemediğim için tuhaf gelmişti galiba.
Eve geldiğimde Jungkook'tan bir iz görünmüyordu. Kaşlarımı satarak salona geçtim. Orada yoktu. Odama doğru gittim. Kapıyı yavaşça araladığımda Jungkook'u yatağımda uzanmış bir şekilde bulmuştum.
"Orası benim yatağım." dediğimde Jungkook bana bakıp göz devirdi. Yatağıma iyice yayılıp gözlerini kapattığında derin bir nefes verdim.
"Neden ses çıkarmıyorsun?"
Jungkook gözlerini açmadan cevapladı.
"Çünkü açım."
Gözlerimi devirdim. "İyi de yemek yiyeli daha-"
"Sekse açım."
Gözlerim kocaman açıldı. Jungkook yatağından kalkıp bana doğru yürüdü. Kalbim hıphızlı atarken kıpkırmızı olduğuma emindim. Bu kelimeyi bir anda ağzından çıkarması beni her defasında utandırıyordu.
Jungkook beni itip yanımdan geçip gittiğinde nefesimi tuttuğumu fark etmiştim. Nefesimi yavaşça üflerken onu takip ettim.
"Bu gezegen neden böyle sıkıcı?" dedi Jungkook salona geçtiğimizde. "İstediğin gibi seks yapamıyorsun, seks yapacağın cinsiyeti bile onlar belirliyor."
Jungkook kendini koltuğa attığında ben hala ayaktaydım.
"Sizin..." dedim utangaç bir şekilde. "Gezegeninizde nasıl ki?"
Jungkook dudaklarını yalayıp konuşmaya başladı.
"Aslında bizi eğitiyorlar. Kefâli gibileri bizi teknolojide yenilikler bulmamız için eğitiyorlar. Tabi ki ben derslerden kaçıyorum."
Hafifçe güldüm. Jungkook'tan beklendiği gibi...
"Benim gezegenimde cinsiyet fark etmeksizin seks yapılabiliyor. İki kişi de istiyorsa, bulduğumuz ilk yerde anın tadını çıkarabiliyoruz." dedikten sonra arsızca sırıttı. Onun sırıtışı yutkunmamı sağlarken kulaklarımın kızardığına kalıbımı basabilirdim.
"Ta-tanımasan da mı?"
Utandığım için kekelemeye başlamıştım. Bu konuları onun gibi konuşamıyordum. Jungkook kafasını salladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. O gezegende yaşamak gerçekten tuhaf olmalıydı.
"Buraya gelmeden önce Kefâli bana insanları anlattı. Siz herkesle seks yapmıyormuşsunuz. Beni bu yüzden defalarca uyardı."
Sonra gözlerini devirdi. "Ah, ne sıkıcı..."
"Herkes herkesle..." Bir an durdum. O kelimeyi söylemek zordu benim için. "Şey yapıyorsa bir sürü bebek oluyordur."
Jungkook benim seks yerine şey dememe güldükten sonra koltukta doğruldu.
"Sizde sadece kadınlar çocuk yapabiliyormuş." dedikten sonra saçlarını geriye attı.
"Benim gezegenimde erkek-erkeğe veya kız-kıza seks sonrası da çocuk oluşabiliyor."
"Yani erkekler hamile mi kalıyor?" dedim şaşkınca. Jungkook sırıttı.
"Hayır. Bizde ne kadınlar, ne erkekler hamile kalmaz. Seks yapılan yer uygun sıcaklıktaysa orada bir zigot meydana gelir. Zigot kendi kendini besleyebilir ve büyüyebilir."
İnsanlardan farklılardı. Bizim dünyamızda kadınlar bebeklerini içinde taşırken, onlarda nerede seviştiysen orada oluşuyordu.
"Yani..." dedi Jungkook ellerini birleştirerek. "Bizde anne-baba gibi kavramlar yok."
Onların gezegeninde duygu kullanılmıyordu. Sevgi, aşk, umut... Bunların hiçbiri yoktu. Bu yüzden Dünya'ya gönderilmişti. Duygu yoksa hiçbir şey tam olmazdı ki.
"Peki nasıl..."
Sesli düşündüğümü fark ettiğimde hemen sustum. Gözlerim kocaman açılırken Jungkook güldü.
"B-ben..." diyerek durumu düzelteceğim sırada Jungkook ayağa kalktı. Ellerini cebine koyup bana doğru yürümeye başladı. Kalbim çoktan at koşturmaya başlarken yavaşça arkaya doğru birkaç adım attı.
"Nasıl seks yaptığımızı mı soruyorsun?" dedi Jungkook arsızca sırıtırken.
O bana doğru geliyor, ben arkaya doğru ilerliyordum. Ta ki, sırtım duvara değene kadar...
Jungkook bana iyice yaklaştı. Vücudu vücuduma değmek üzereyken durdu. Utanarak kafamı eğdiğimde Jungkook bir elini belime koydu. Beni kendine yasladığında gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.
Gözleri simsiyah olmuş, bana uzun uzun bakıyordu.
"Göstermemi ister misin?" dediğinde çoktan nefesimi tutmuştum. Diyebileceğim her şey yok olmuştu hafızamda. Onun vücudunu vücudumda hissetmek yok etmişti aklımı.
Jungkook gözlerini dudaklarıma kilitlediğinde kafamı eğdim. Fakat Jungkook boşta kalan eliyle çenemi tutup kafamı kaldırdı. Dudaklarıma tekrar baktığında alt dudağını yaladı. Benim de dudağımı yalama isteğim gelse de durdurdum kendimi. Bu tuhaf his, beni ele geçirmek üzereydi.
"Dudakların..." dedi boğuk bir sesle. Sesi o kadar çekici gelmişti ki, susadığımı hissettim.
Hafifçe dudaklarıma yaklaştığında nefes alabilmek için dudaklarımı araladım. Beynim onu itmem için beni zorlasa da, çivilenmis gibiydim.
Sonra gözlerime çevirdi bakışlarını. Alt dudağını ısırıp hafifçe gülümsedi. Belimi yavaşça bıraktıktan sonra burnumu sıktı.
"Kırmızı bir civciv." dedikten sonra benden ayrıldı.
Salondan ayrıldı. İstemsizce elim burnuma gitti. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, yerinden çıkacağını sanmıştım.
Sonra beynim kalbime bir soru sordu.
"Neden onu durdurmadın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ALİEN -KOOKMİN-
FanficDünya'ya bir görev uğruna inen bir uzaylı, bir insana karşı hiç bilmediği duygular hissederse? "Burası. Burası seni görüğümde hızlanıp duruyor. Bunun senin gezegenindeki anlamı ne?" *smut sahneler içerir* [TAMAMLANDI] *Angst sahneler içerir.* #Jikoo...