Jungkook'un silahı ateşleyeceğini anladığımda sıkıca kapattım gözlerimi. Parçalanmaya hazır mıydım?
Peki kalbimin parçalanmasına hazır mıydım?
Güldü kalbim. Çünkü o çoktan paramparça olmuştu.
Silahın vücudumu delip geçmesi için bekledim. Jungkook vurmuş olacaktı beni. Sevdiğim adam bilmeden sevdiği adamı vuracaktı. Umarım kötü hissetmez diye düşündüm gözlerim sımsıkı kapalıyken.
Umarım cesedimi gömer ve beni hemen unutur.
Vicdan azabı çekmesin çünkü ben ondan gelecek kurşuna bile razıyım.
Ve Jungkook silahı ateşledi. Dişlerimi sıktım. Kurşunu vücuduma almaya ve parçalanmaya hazırlanmaya çalıştım.
"Ah, siktir!"
Kurşun bana değmemişti. Bu bağırış da benden değildi.
Gözlerimi açtım yavaşça. Ağladığım için kirpiklerim birbirine yapışmıştı. Zorla da olsa Jungkook'a baktım. Silah bana dönük değildi. Namjoon yerde acıyla bağırıyordu ve kendi bedenindeydi. Jungkook bana bakıyordu üzüntüyle.
"Jun-Jungkook."
Titreyen dudaklarımdan sadece onun ismi dökülmüştü. Ağzım bantlı olduğu için anlayıp anlamadığını bilmiyordum.
Jungkook silahı odanın en köşesine fırlattı. Hızlı adımlarla yanıma gelip sarıldı bana. Onun güçlü kolları korkudan ölmek üzere olan beni sardığında başımı boynuna gömdüm.
Jungkook yavaşça beni kendinden uzaklaştırdı. Beni çözdü ve ağzımdaki bandı çıkardı.
Hızla ayağa kalkıp ona kocaman sarıldım. Başımı boynuna gömdüm tekrar. Orada boşalttım bütün hüznümü ve korkumu. Hıçkırıklarım odada yankılanırken Jungkook saçlarımı öptü.
"B-beni öl-öldüreceksin sandım." dediğimde Jungkook saçlarımı kokladı.
"Sana bakmam bile yetiyor kalbimde kasırgalar kopmasına. Sana bu kadar aşıkken nasıl seni tanıyamazdım?"
Sonra yavaşça ayrıldı Jungkook benden. Göz yaşlarımı öptü tek tek.
"Ağlasa da güzelliği bozulmayan bir civciv."
Derin bir nefes verdim. Bu şey benim ölmemden daha korkutmuştu beni. Jungkook'un beni öldürmesi...
Kafamı iki yana salladım. Geçmişti. Jungkook beni öldürmemişti ve aşk kazanmıştı.
Namjoon'un ayaklandığını görünce gözlerim kocaman açıldı. Jungkook benim baktığım yere dönüp baktı. Namjoon tişörtünü çekiştirip vurulduğu yere baktı.
"Ah, bu acıttı." dedikten sonra bize döndü. Onun hayatta kalmasına şaşırırken duvara saplanmış kurşunu görünce anlamıştım nr olduğunu. Namjoon silaha normal bir kurşun koymuş olmalıydı. Bu onu yaralamasa da, canını acıtmıştı.
"Şaşırmış olmalısın, Jimin."
Jungkook benim tekrar önüme geçti. Sonra sertçe yürüyüp Namjoon'a yumruk attı. Tekmeleri, yumrukları o kadar sertti ki, bir insanın çoktan kaburgalarının kırılabileceğine emindim.
"Benim civcivime bir daha adıyla seslenmeyeceksin!"
Namjoon o kadar dayak yese de, uslanmamış gibi görünüyordu.
"Neden?" dedi arsızca. "Oldukça seksi."
Jungkook'un arkası bana dönüktü fakat yüz ifadesini anlayabilmistim. Bana döndü Jungkook. Dilini sertçe yanağının içinde gezdirdikten sonra konuştu.
"Buna bakmak istemeyebilirsin, sevgilim."
Sonra Namjoon'un kafasını duvara vurdu. Namjoon acıyla bağırırken Jungkook yakasını tuttu.
"Ona dönüp bakmayacaksın bile."
Namjoon güldü. Dişleri hep kan olmuştu ama yine de kendinden emin görünüyordu.
"Onu çıplak bir şekilde görmek isterdim."
Jungkook yumruğunu havaya kaldırdı. Sertçe Namjoon'a vuracağı sırada Namjoon Jungkook'un yumruğunu tuttu.
"Neden? Kefâli sizi izlerken Jimin'i çıplak görmediğini mi düşünüyorsun?"
Kaşlarım çatıldı. Neyden bahsediyordu? Kefâli denen adam her anımızı izliyor muydu yani?
"Senin sikik yalanların umurumda değil!" dedi Jungkook. Sonra alayla güldü.
"Peki senin gözlerinden haberin var mı?" dedi Jungkook keyifle. "Bana bakarken siyahlaşıyorlar."
Namjoon'un bembeyaz kesilen yüzüne baktığımda kaşlarımı çattım. Jungkook'un da bana her bakışında gözleri siyahlaşıyordu. Bunun bir anlamı olacağını hiç düşünmemiştim. Şimdiye kadar sadece Namjoon'un Jungkook kılığına girip girmediğini göstermişti bana.
(@nisaezr 👏👏)
"Yani senin yüzünden öleceğim, ha?" dedi Namjoon düz bir sesle. "Gerçekten onların sana baktığımda siyahlaştığına emin misin?"
Duyduğum şeyle yerimde çivilendim. Onlarda gözlerin siyahlaşmasının anlamı bu muydu?
Jungkook'a bakarken gözleri simsiyah olan Namjoon, Jungkook için ölecekse...
Geriye doğru birkaç adım attım. Bacaklarım titrerken duvara yaslandım düşmemek için.
Jungkook da benim yüzümden mi ölecekti?
Jungkook ve ölüm...
Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Dudaklarımdan birkaç hıçkırık kaçtı. Jungkook bana baktığında dayanamayıp duvarda yavaşça kaydım. Ona bakınca kalbim parçalandı tekrar tekrar.
Hıçkırıklarım odada yankılanırken elimle yüzümü kapattım.
Jungkook benim yüzümden ölecekti.
Jungkook, benim yüzümden...
"Jimin?"
Jungkook'un sesi yankılandı kulaklarımda. Sonra beni sıkıca tuttu. Omuzlarımdan sarsarken transa geçmiş gibiydim.
"Yaralandın mı? Bir yerin mi acıyor?"
Kollarımı doladım ona. Ona kısa kollarımla sarılmaya çalıştım. Hayatımın en kötü günü bugün olmalıydı.
"Söyle bana." dedi Jungkook şefkatli ses tonuyla. Ses tonu bile beni kırmamaya çalışıyordu. "Bir yerin acıyorsa ne olur, söyle bana."
Jungkook saçlarımı okşadı. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu fakat gerçekler çok acıydı. Bana bakarken siyahlaşan gözleri canımı yakıyordu.
"Eğer senin yüzünden öleceksem yalnız gitmeyeceğim, Jungkook."
Kafamı kaldırdım yavaşça. Namjoon çoktan silahı almış, Jungkook'a doğrultmuştu.
Aklım o kadar doluydu ki, hiçbir şey düşünemiyordum. Namjoon silahı ateşlediğinde de hiçbir şey umurumda olmadı.
Ben ölürsem Jungkook'un ölecek sebebi kalmaz diye düşünüp Jungkook'un önüne atladım.
Kurşun göğsümün üstüne saplanırken son duyduğum ses Jungkook'un oldu.
"Jimin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ALİEN -KOOKMİN-
FanfictionDünya'ya bir görev uğruna inen bir uzaylı, bir insana karşı hiç bilmediği duygular hissederse? "Burası. Burası seni görüğümde hızlanıp duruyor. Bunun senin gezegenindeki anlamı ne?" *smut sahneler içerir* [TAMAMLANDI] *Angst sahneler içerir.* #Jikoo...