Gözlerimi açıp gerildim. Ne kadar uyumuştum hiç bilmiyordum ama hava karanlıktı.
Yataktan doğrulup etrafıma bakındım. Kapının önünde durmuş , ellerini göğsünde bağlayıp beni izleyen Jungkook'u görünce gülümsedim. Uyanınca ilk onu görmek o kadar güzeldi ki...
"Günaydın." dedim gülümseyerek. Jungkook gözlerini devirip bana doğru yürüdü.
"Saat akşam 10. Sence günaydın mı?"
Yanıma gelip dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. Saçlarımı okşadıktan sonra üstündeki çarşafı açtı. Pijamamın paçalarını dizlerimin üstüne kadar çemredi. Yaralarımın iyileştiğini görünce gülümsedi.
O olaydan sonra birkaç gün geçmişti. Jungkook beni hiç yalnız bırakmamıştı. Her zaman yanımda olmuş, yaralarıma pansuman yapıp her gün öpmüştü onları.
"Yaraların iyileşmiş."
Kafamı salladım gülümseyerek. Jungkook paçalarımı indirdi. Beni elimden tutup yataktan kaldırdı. O önden, ben arkadan yürüyecekken durdu.
Bana dönüp bana büyük gelen pijamalarıma baktı. Ayağımın altına dolanan pijamamı düzeltmeye çalıştım utanarak. Ellerimi de çıkardım ve utangaç bir şekilde gülümsedim. Jungkook bana bakıp derin bir nefes aldı.
"Nasıl her hareketin sevimli olabiliyor?" dedikten sonra saçlarını geriye attı. Arkasını dönüp birkaç adım attı. Onun peşinden gidecekken Jungkook bir anda durdu. Hızla bana dönüp dudaklarıma yapıştığında kaldım öylece. Bu ani öpüşü beni şaşırtmıştı fakat ben şaşkınlıkla öylece kalsam bile Jungkook beni sertçe öpmeye devam ediyordu.
Ona karşılık vermeye çalıştığımda Jungkook daha da hızlı öptü beni. Alt dudağımı ısırdığında vücuduma yayılan zevk dalgasıyla titredim. Onun her dokunuşu yakıyordu bedenimi.
Ding Dong
Kapı çalınca ben durdum korkuyla. Fakat Jungkook beni öpmeyi bırakmamıştı. Tekrar kapı çaldığında o da durdu.
"Ya o geldiyse?" dedim korkuyla. Jungkook kaşlarını çattı. Benden ayrılırken endişeyle konuştu.
"Sen burada kal."
Kafamı iki yana salladım.
"Ben de seninle geleceğim."
"Tehlikeli olabilir." dedikten sonra odadan çıktı. Endişeyle Jungkook'un gidişini izledim. Sonra kapının açılma sesi duyuldu.
"Siz kimsiniz?"
Bang Shi Hyuk Amca'nın sesiydi bu. Akşam gelmezdi Shi Hyuk Amca. Muhtemelen Namjoon denen adamdı. Endişeyle dinlemeye devam ettim.
"Seni öldürmemem için bir sebep söyle, Namjoon."
Jungkook'un sert sesi kulaklarıma dolduğunda Shi Hyuk Amca'nın cevabını bekledim merakla.
"Öl-öldürmek mi?"
Shi Hyuk Amca'nın korku dolu sesi geldiğinde çıktım odadan. Namjoon değildi o.
"Jungkook-ah!" diyerek koştum yanına. "O kapıcı."
Jungkook kaşlarını çatarak baktı.
"Alnında dövme yoksa bu dediğin doğrudur." dedi Jungkook. Sonra devam etti. "Alnını aç."
Shi Hyuk Amca korkuyla alnını açtı. Dövmenin olmadığını gördüğümüzde derin bir nefes verdik ikimizde.
"Tam işimizin ortasında, neden geldin?" dedi Jungkook. Sert ses tonundan hiçbir şey kaybetmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ALİEN -KOOKMİN-
Fiksi PenggemarDünya'ya bir görev uğruna inen bir uzaylı, bir insana karşı hiç bilmediği duygular hissederse? "Burası. Burası seni görüğümde hızlanıp duruyor. Bunun senin gezegenindeki anlamı ne?" *smut sahneler içerir* [TAMAMLANDI] *Angst sahneler içerir.* #Jikoo...