BÖLÜM 22

2.8K 325 108
                                    

Ensemde hissettiğim büyük bir acıyla açtım gözlerimi. İlk önce bulanık gören gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Düzgün gören gözlerimle baktım etrafa. Boş bir depoda, ellerim ve bacaklarım eski bir sandalyeye bağlanmıştı.

Jungkook'un hala beni bıraktığına inanamıyordum. Haklı sebepleri vardı ama yine de bırakmayacağını düşünmüştüm.

"Jimin?"

Sesin geldiği yere kafamı döndürdüm. Jungkook endişeyle bana bakıyordu. Gözlerim şaşkınlıkla kocaman açılırken konuştum.

"Jungkook?"

Sonra Jungkook alayla güldü. Onun Jungkook olmadığını anlayamadığım için kendime küfürler ettim.

"Komik olduğunu mu düşünüyorsun?" dediğimde Namjoon kendi haline döndü. Hala bana gülüyordu.

"Evet!" dedikten sonra tekrar güldü. Güldüğünde oluşan gamzesine baktım. Onu masum gösteren gamzesiyle ne kadar uyumsuz bir karakteri olduğunu düşündüm.

Sonra yanıma geldi. Bana yaklaşıp saçlarımı düzelttiğinde korkudan nefes alış verislerim hızlandı.

Bari insan olsaydı diye geçirdim içimden. İnsan olmadığını bilmek daha da korkutucuydu.

"Neden yapıyorsun bütün bunları?" dedim korksam da. Merak her duygudan üstte olan tek şeydi. En azından benim için.

"Çünkü ben olmalıydım." dedi Namjoon sertçe. "Dünya'ya gelip bu kutsal görevi ben üstlenmeliydim."

"Neden?" dedim kaşlarımı çatarak. "Jungkook da görevi tamamlayabilir."

Namjoon alayla güldü. Gülüşü alay barındırsa da, nefretini ve sinirini de hissedebilmiştim.

"Çünkü ondan daha zekiyim. O özel gücüyle derslerden kaçarken ben çalıştım! Gezegenimin en zekisi olarak anıldım. Sonra ne oldu? Sonra aptalın biri gelip kutsal görevi benden çaldı!"

Uzaylı olmasına rağmen bu duygusunun insanlara benzediğini fark ettim. Kıskançlık. Benim gezegenimde olan o iğrenç duygu.

"Jungkook, Kefâli denen adam tarafından seçildi. O senden hiçbir şey çalmadı."

Namjoon sinirle yakamı tuttu. Ellerim ve ayaklarım bağlı olduğu için öne doğru gelmiştim. Ona karşı koyamıyordum. Gözlerimin içine nefretle bakıyordu. O kadar sinirliydi ki, bir an beni şimdi öldüreceğini düşündüm.

"Jungkook bu görevi beceremeyecek."

Kafamı iki yana salladım. Ne kadar korksam da, Jungkook'a olan nefretini kırmaya çalışıyordum bu adamın.

"O çoktan aşık oldu."

Namjoon sinirle güldü. Bana yumruk attı. Sandalyeyle yere düştüğümde acıyla bağırdım.

"Kalbinde bir değişiklik olduğunu görmeden inanmayacağım."

Beni tekrar kaldırdığında gözlerim kocaman açıldı. Ne demekti bu? Aşkın kalplerini değiştirebileceğini mi düşünüyordu?

"Aşk bu!" diye bağırdım korkuyla. "Onu mikroskop altında inceleyemezsin!"

Namjoon sinirle elini saçlarının arasından geçirdi.

"Bu görev uğruna eğitildik. Aşkı Jungkook'ta inceleyeceğim ve bende aşık olacağım."

Kafamı iki yana salladım. Aşkı bilmedikleri için somut bir şey zannediyorlardı. Bu bir tarzanın ilk defa çatal kaşık görmesi gibi bir şeydi. Onlar aşkı tanımıyordu.

THE ALİEN -KOOKMİN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin