(16) Bölüm

1.3K 49 3
                                    

Öylesine yalnızım ki
Sanki yokum
Eriyor eski ben
Ve yeni bir ben olamıyorum.
(Ataol Behramoğlu)

Enes'ten

Ucak'tan indim, siyah tekerlekli valizimin arkada çıkan sürdüşme sesi hava alanının kalabalık sesine rağmen kulaklarıma ulaşıyordu. Dış hatlardan geçtim. Hava alanının dışında yolcu almak için bekleyen taksilerden birine bindim. Burak'ın benim tavsiyemle yeni göreve başlayacağım hastaneye yakın bir daire tutmuştu. Hızla taksiciye, Burak'ın mail olarak attığı adresi verdim. Taksi haraket etmeye başlayınca, başımı arabanın penceresine döndüm. Gecenin 12'siydi. bundan 6 sene önce terketiğim şehre, yine sessiz bir şekilde döndüm. Aslında Burak ve Emir beni karşılamaya geleceklerdi ama ben izin vermedim. Zaten çok geç bir saatte gelmiştim. Ve, Emir'in hayatında çok şeyin değiştiğini onun üniversite okurken yanıma gelince durgunluğu bir ara Burak'la aynı evde yaşamaya başlamasından anlamıştım. yurt dışına çıktığımdan bu yana sadece telefonda konuşunca da, pek birşey konuşamıyorduk. Ama, ne zaman bir derdin mi var?
Diye sorduğumda. "sen beni boş ver, herşey yolunda" deyip geçiştiriyordu.

Her ne kadar üsttelemek istesemde, başka şeyler sorduğumu zannetmesinden çekindiğim için üstelemedim. Neyseki artık burdayım, neler olmuş öğrenecektim. Taksinin, bir apartmanın önünde yavaşlamasından, Geldiğimi anladım. Taksi  durduktan sonra, hızla arabadan inip bagajdan valizi çıkarttım. Taksiciye tutan miktarı ödedikten sonra apartmana yöneldim. Çok sakin bir bölgedeydi, hastaneye yakın ama sokak arasında küçük bir sitenin içindeydi. Apartmanın merdivenleri yerine geldiğimde. Elimde valiz olduğu için rampayı kullandım. Cam apartman kapısının önünde içeriden koşuşturarak gelen adam kapıyı açarak beni karşıladı. Her ne kadar gülümsesede, telaşlıydı.

"hoş geldiniz! Siz 7. daireyi tutan doktor bey olmalısınız?" diyerek elini uzattımıştı. Elini sıktım.

"hoş bulduk. Evet benim. sizi bu saatte rahatsız ediyorum." elini bırakırken konuşmama karşı hayli şaşırmıştı. Elini valizime attı. Zaten benim için uykudan uyandığı belliydi. 45,50 yaşlarında kırlaşmış saçları dağınıktı. Uyku sersemliğile giydiği kıyafetleri onu ele veriyordu. Kahve rengi kumaş pantolonun üstüne giydiği mavi gömleğinin yarısı pantolonundan dışarıda duruyordu. Valizi geri çekip gülümsedim.

"gerek yok teşekkür ederim ee...." tek kaşımı havaya kaldırıp bakınca, mahcup bir şekilde

"ismim Faruk Çelik efendim." bende gülümseyip elimi omuzu attım.

"Faruk abi bende Enes Ersöz, beye yada efendime gerek yok" bariz rahatlamış bir şekilde başını salladı.

"peki o zaman Enes bey" deyince bende zamana bıraktım. Zaten çok yorgundum.

"o zaman Faruk abi. sen kendini hiç yorma, dairenin anahtarını bana verirsen gerisini ben hallederim"

Yüzünü sıvazlayıp kararsız bir şekilde

"ama efendim olur mu hiç?" başımı salladım.

"olur olur. Çok yorgunum daha fazla uykusuz kalmak istemeyiz değil mi ama" deyip elimi uzattım. Elini pantolonun kulpundaki anahtar tomarından siyah anahtarı çıkarıp avucuma bıraktı.

"7 daire 5 kat iyi geceler."

"iyi geceler" dileyip. Asansöre yöneldim. Neyseki asansör zaten aşağıdaydı. Asansöre bindim 5 kata bastım. Asansör durunca valizi sörükleyek koridorun solundaki sütlü kahve rengindeki kapıya yöneldim. altın rengiyle metalin üstünde 7 yazıyordu. Kapıyı açtım. Otomatik olarak koridorun ışığı açıldı. Kapıyı kapatıp, valizi portmandonun yanında bırakıp siyah deri ceketimi astım. Kapının önünde hemen salon vardı. Salonun sağında koridorda dört  oda vardı. Salona girdim. Amerika mutfağı vardı. Mutfak oldukca yer kaplamıştı, Amerika mutfak olmasına rağmen. Aslında mutfak olmasaydıda olurdu. Zaten hastaneden çıkıp eve gelirken tek kullandığım, yatak odasıydı. Oda gecenin bir yarısı olurdu, ki burada da böyle olacağına eminim. Salona göz attım. Gri rengindeki koltuk takımı siyah orta bir sehpayla tamamlanmıştı. Salonun ortasında yerden tavana kadar bir pencere vardı. Sanırım evin en sevdiğim yeri burası olacaktı. Cama yönelip ince perdeyi çektim. Hastaneler artık şehir merkezlerinden uzak bir yerde oldukları için. Bütün şehrin ışıkları eşliğinde güzel bir manzara olmuştu. Yorgunluk artık beni esir almıştı. Salondan çıkıp valizimi alarak koridordaki ilk odanın kapısını açtım. Neyseki doğru adresmiş. Yatak odasına girdim. Yatak odasındaki baynoya girdim. Duşumu aldıktan sonra eşofmanımı giyip yatağa uzandım, göz kapaklarım kendiliğinden kapandı.

BEYNA (Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin