Gözlerimden yağmur yağıyordu, Ayrılığın göstergesiydi yağmur. Gökyüzü değil gözlerim döküyordu, yağmurlarını...
(Siya Zin)
Azra'dan
Yürümek artık hiçbir şeyi çözmüyordu. Sürekli üstünden kabuğu alınan yara gibi olmuştum. Artık ne kanıyor nede iyileşiyordum. Daha ne kadar babamın günahlarının bedelini ben ödeyecektim. Daha kaç litre gözyaşı dökmek gerekiyordu, Bu acının son bulması için. Sevdiğim adam tarafından bencillikle suçlanmıştım bu akşam. Oysa bu hayattaki tek bencilliğim tek lüksüm onu sevmiş olmamdı. Kendimi düşündüğüm tek mutluluğum onunlaydı, ve ondan ayrıydım. Ve o beni bencillile suçluyordu. Boğazım düğüm düğümdü. Gözlerim yaşlarını bitirmiş akmıyordu artık. Enes beni evinden kovarken tek bir kelime söylememe izin vermeden beni görmek istemediği söylerken Sessizce orayı terk ettim. Soğuk yabancı bakışlarının canımı yaktığını sanıyordum. Taki bu akşam gözlerindeki tiksintiği görmemle canımın dahada acıya bilecegine şahit olmuştum. Söylediklerini hak etmiyordum. Ama onu suçlayamazdım, beni suçladığı için. Onu terk etmiştim o akşam hemde hiçbir sebep yok sanıyorken. Şimdi herseyden haberim olduğunu öğrendi. Ben olsam bende öyle düşünürdüm. Onu gizli tutup sevmiştim. Hem o gece babam olacak adam çıkmıştı hayatımdan. Hemde Enes çıkmıştı üstelik onu ben çıkarmıştım hayatımdan. Sanki hayatımdaki yüklerden kurtulup hayatı sil baştan yaşayacaktım. Yüzlerce kez Emir'in bu suçlamalarına maruz kalmıştım. Üstelik benim yıkılmış berbat halimi görmesine rağmen. Döktüğüm her gözyaşlarına şahitlik ederken üzüntüden zayıfladığımı görmesine rağmen onun için tek suçlu ben olmuştum. Şimdi Enes' in beni suçlamasına kızamıyordum. Ben onu bir "elveda" ya sığdırırken ,onun için ne döktüğüm gözyaşlarından nede acımdan haberi vardı. Kızgındı üzgündü üstelik Beyna için kendini suçluyordu. Yoksa gökkuşağım bana öyle bakmazdı biliyordum.
Belki kendimi kandırıyordum kim bilir tekrar yaşamak için, ama etrafınızda zor duruma düştüğünüzde sırtınızı sıvazlayan , yere düştüğünüzde kaldıran biri olmayınca kendiniz kalmak zorunda kalıyordunuz. Artık gücünüz kalmamışsada en iyi yol kendini kandırmaktır. Ve artık bunun bilincindeysenizde çökküntünüzde yakındır. Benim gökkuşağıma kendimi açıklamadanda çökmeye niyetim yoktu. Onun bana hep ışıltıyla bakması lazımdı. Yoksa dünyam güneşsiz kalırdı.
Eve vardığımda iç çekislerim bile beni terk etmişti. Annem evde değildi muhtemelen yukarıda Ayşen yengemin yanındaydi. Üzüntüm ve yorgunluğuma iyi gelsin diye banyo yapıp yatağıma uzandım. Ve günün getirdikleri gün boyu beni yıpratmamış gibi zihnime çullandı. Annem evde olsaydıda beni farketmeyecekti. Ona ihtiyaçım vardı. Üzgünüm.. Üzüntüm sadece beni gerçekten tanıyan insanlar tarafından farkedilirdi artık. Neyseki etrafımda onlardan bir tane bile kalmamıştı. Annem herşey birbirine girerken onun için çabaladığım tek insandı. Onun yas tutmasına onun acısını açık bir şekilde yaşamasına izin vermiştim. Kendi Üzüntümü gözlerime ulaşmayan bir gülümsemeyle sakladım. Anneler çocuklarının yüreğini bilirler , yada üzüntüsünü ne kadar saklamaya çalışsalar bile çocuklarının gözlerinden anlar derlerdi. Ya ben iyi bir oyuncuydum tüm çocukların aksine, yada annem diğer anneler gibi değildi. Bunun için üzülüyordum mesela ben farklı bir çocuk olduğumu okulun ilk günü babasının elinden tutmuş okula gelen çocuklardan öğrendim. Annem babamın evde olmasının mutluğu yüzünden sırtıma çantamı takmış komşumuzun peşinden gitmemi tembihlemişti. Normalli bu sanmıştım takı okul bahçesinde okulun ilk günü çocukları ağlamasın diye bekleyen anne ve babaları görene kadar. Anlamıştım farklı büyüyecektim. Beyna'nın aynı şeyleri yaşamasını istemediğim için bütün gün okulda kalmıştım. Onu seviyordum kim ne derse desin bu böyleydi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYNA (Tamamlandı )
General FictionBaşkaları tarafından yenildi "yasak elma" en mahsumumuz kovuldu "CENNETTEN" Yasak bir aşkın gölgesi düştü, masum bir aşk'a