onsekiz

10K 588 136
                                    


Araba anahtarını çeketimin çebine koyup kapıyı ittim, içeri adım attığım anda kafama düşen şeyle inleyip başımı tuttum. Yere baktığımda bunun kapının üzerinde ki mekanizmanın çanı olduğunu gördüm, acıyan yere dokunduğumda tıslayarak içeri geçip en yakın masaya oturdum. Telefonu ve anahtarları masaya bıraktığımda Koray'a seslendim. Başımı ovarken kafenin her zamanki hâlinden değişik olduğunu fark ettim, sanki. Dağınık ve pisti ?

Masalardan toz alınmadığı bir bakışta anlaşılıyordu mesela. Koray hiç bir zaman kafeyi kirli tutmazdı, kaşlarım endişeyle çatılırken telefonu alıp Koray'ı aradım. O kadar seslenmeme rağmen çıkmadıysa burada değil demekti, ki Koray kapıyı açık bırakıp asla gitmezdi en yakın yere bile. Tanıdık ses içerki odadan yükseldiğinde oraya koştum, telefonu buradaydı. O zaman Koray neredeydi ?

Kapıyı açıp başımı içeri sokarak bir göz attığımda ilk dikkatimi çeken şeyler yerdeki buruşturulmuş kağıt mendillerdi. Pekâlâ, kafenin hâlinin neden böyle olduğu şimdi anlaşılıyordu. Yavaşca kapıyı kapayıp yatağa ilerledim, örtüyü burnuna kadar çekmiş uyuyan Koray'a baktığımda gülümsemeden duramadım. Örtüyü hafifce çekip onu izlemeue başladım. Kim derdi ki Koray aşk için depresyona girecek ?

Anlına dağılmış saçları, şişmiş dudakları ve kızarık burnuyla tam yenilmek için bekleyen bir avdı.

Avcıyı çağırmak bana düşüyordu anlaşılan.

Anlına küçük bir öpücük kondurup odadan çıktım. Ezbere bildiğim numarayı ararken düşünüyordum, daha geçen gün öpüşüp barışan çift nasıl tekrar ayrılabilirdi ?

" Efendim Umut ? "

Berkay'ın uykulu kalın sesine gülmemek için kendimi sıkıp titrek bir nefes verdim. Berkay en az Koray kadar inatçıydı, neyse ki ben mükemmel bir dostum.

" K-koray... hemen kafeye gelmen lazım Berkay ! "

Telefon yüzüme kapanırken duyduğum seslerden anladığım kadarıyla yataktan düşmüştü, sessiz bir kahkaha atarak kahve makinasına ilerledim. Yarım saat sonra kan ter içinde kafeye giren, pardon dalan Berkay yerden almayı unuttuğum çana takılıp düştüğünde dişlerimi sıkarak ciddi kalmaya çalıştım. Dirseğini tutarak önüme geçip birkaç kez yutkunduktan sonra sordu, motorla gelmek aklına dahi gelmemişti kesin.

" K-k-k-Koray ? "

Göz devirerek kolundan tutup yanıma oturmasını sağladım, masada kendim için açtığım pet şişeyi eline verdikten sonra dirseğimi masaya yasladım. Bir bana bir suya bakıp, birkaç yudumda hepsini içtiğinde biraz daha sakinleştiğini hissettim. Anlında biriken teri elimin tersiyle alıp yanağına hafifçe vurdum, elimi ensenine kaydırıp sıkarak konuşmaya başladım.

" Gene ne oldu Berkay'ım ? Daha iki gün önce öpüşüp koklaşan size gene ne halt oldu anlat bakayım. "

"Ama  Koray ? "

Gözlerimi devirip ensesine masaj yapmaya devam ettim, mallık vardı bu çocukta yalan değil.

" Koçum, olayı anlatmadan sana yerini söylemem. Ve beni tanıyorsun, ikinizden de inatçıyım. Dökül. "

Gülümseyerek elimi çekip peçeteye sildiğimde derin bir nefes verip birşeyler mırıldandı. Gözlerini kafede gezdirip anlatmaya başladığında gözümü ondan ayırmadan, bir saat boyunca onu dinledim. Sorun Koray'ın bencilliği ve inatçılığıydı, yani o öyle düşünüyordu ama asıl sorun ikisinin de sorunlarını oturup adam akıllı konuşmuyor oluşuydu. Berkay herşeyi içine atıp sinirli bir adam olurken Koray kırgınlığını gizlemek için inadını kullanıyordu. Arkama yaslanıp kollarımı göğüsümde kavuşturarak duvardaki saate baktım, Aslan'ın gelmesine daha vardı. Gözlerimi Berkay'a dikip derin bir nefes aldım.

Uzak dur ! | Texting• BxB|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin