53. Bölüm Final

5.6K 338 205
                                    

      Sultan Hanım'ın vefatının ardından yeşil konakta hüzün hakim oldu uzunca bir süre. Şahin Bey için dünya durdu, evlatları için durdu, sonra yine dönmeye devam etti her faninin kaybından sonra olduğu gibi.

       Allah ölüm acısını dağlara vermiş, taşıyamayıp yıkılmış. Nehirlere vermiş, ağlamaktan kurumuş. Rüzgarlara vermiş, esmiş esmiş tükenmiş. En sonunda hepsi dile gelerek, "Al bu acıyı, dayanamıyoruz." diye Allah'a yalvarmışlar. Allah ölüm acısını onlardan almış, biz insanlara vermiş. İnsanoğlu arsızmış. Çabuk unuturmuş, çabuk alışırmış. Dağları yıkan, nehirleri kurutan, rüzgarları tüketen ölüm acısı insanı tüketmemiş. İnsan acının ilk haliyle kavrulmuş, kavrulmuş, ama zamanla alışmış.
        Zamanla alışsalar da bitmemiş içindeki hasretleri, üzüntüleri. Annesiz büyüyen bir Refika hayat boyu annesizliğinin acısını yaşadı, şu anda iki evladı olsa da her durumda bahtım olsa idi küçük yaşta anasız kalmazdım diye kadersizliğine ağladı. Ahmet ise diğer erkek kardeşleri ile birlikte vakit geçirirken bile annesizliğini hissetti. Düşen çocuklar, can acısından " Anne!" diye ağlarken bile iliklerine kadar hissettiğinden, düşse bile ağlamamaya çalıştı. Kiraz ise kardeşlerine analık yapmak için o zamana göre 23'lü yaşlarda evlendi ki bu bir kız için evde kalmış olma yaşını geçiyordu.
           Şahin Bey ise yıllarca sinirli, öfkeli bir adam olarak yaşadı. Evlatları arasında ayrımcılık yapılmasını istemese de o bilmeden, görmeden yapıldı. Şeker hastası olup, 10 yıl yatalak olarak yaşadı. Yatalak hayatında ayak parmaklarından, her biri teker teker kesildi. Son günlerinde tüm evlatlarından göz yaşları içinde helallik istedi. Hakka girmemek için tüm mal varlığının o öldükten sonra evlatlarına eşit şekilde dağıtılmasını istedi.
             Keklik Gelin öyle zalim bir üvey anne olmamaya çalıştı, arada kendi çocuklarının gazına geldiği oldu ama fark edip, gönül almayı bildi. Konakta hep Sultan Hanım'ın varlığını hissetti sonuna kadar. Kendisini onunla kıyaslamayı yıllar önce bırakmıştı. Sultan Hanım'ın vefatının ardından 30 yıl sonra Şahin Bey vefat etmişti, Keklik Gelin ise Şahin Bey'in vefatından 15 yıl sonra vefat etti. Çok basit bir düşmeden sonra, iltihap alan yarası yüzünden yatalak olarak uzun süre kaldı.
                Sıra geldi bana. Ben kim miyim? Sultan Hanım'ın kızı Kiraz'ın kızıyım. Anneannemi ve dedemi anlatmaya çalıştığımı söylemiştim hikayenin bazı kısımlarında. Anneannemi hiç görmedim. Bir fotoğrafı hiç olmadı. Annesini rüyalarında göremediği zamanlarda bile üzülen evlatları var hala Sultan Hanım'ın. Bir resmi bari olsa bakardık, hatırlardık rüyalarımızda göremesek bile diyen evlatları. Sultan Hanım'ı tarif ederken kızı Ayşe'ye benzetip, öyle anlatırlar, bazen de Ayşe'nin kızı Semra'ya.    
       Sandığa konulan saç hala var annemin sandığında.  Kendi sandığında sakladığı annesinin saçlarının yanına, kendi saçlarını da ekledi. " Ben anneme olan olan hasretimi bununla giderdim, bana bir şey olursa, size de benden bu hatıra kalsın" demişti göz yaşları içinde. 


        Annemin içinde kalan öğretmenlik hayalini, annemin ısrarı ile ben gerçekleştirdim. Şu anda 16 yıllık öğretmenim.
            Dedemi gördüğüm zamanlar 10lu yaşlarım idi. Çocuk gürültüsüne dayanamaz, hemen kızardı. Aklımda kalan en net görüntü ve sohbetimiz ise dedem Şahin Bey'in vefatından iki ya da üç önce, beni yanına çağırıp, " Sen benim Kiraz'ıma benziyorsun, onun kızısın değil mi?" cümlesi ile bana sarılması ve öpmesi olmuştur.  Çocukluğumdan bana kalan en güzel anılardan biri idi o gün benim için. Aksi ve sinirli olan adamın kendisine sevgiyi yasakladığını bilemediğim ve anlayabilecek durumda olamadığım yaşlarımda idim. Yine de çok sevindim, usulca veda ettim o gün kendisine.  Aynı gün ben odasından çıktıktan sonra Kiraz Kızından helallik istedi. Belki bilerek belki bilmeyerek yaptıklarının telafisini yapmaktı niyeti, telafi edebilir mi bilmem ama annem hep " Babama hakkım helaldir, keşke anamı daha fazla görüp, sarılabilseydim" der hala. Babaları güçlü ve heybetli bir adamdı her daim. Tüm faniler gibi babalarını da kaybettiler, annelerini kaybetmek kadar canları yandı mı bilemem. Çocuk aklımda annemin çamaşır yıkarken anne ile türküleri söylerken göz yaşlarını dökmesi idi. Belki de kendisine ağlama iznini o zamanlarda verirdi annem, ağlardı, en çok annesizliğine. " Ben annemden gördüklerimi size yapayım diyorum ama annemden hatırladıklarım sadece göz yaşı ve acıydı. Birlikte öğreneceğiz anne olmayı, belki de siz bana anneliği öğreteceksiniz" derdi annem. Öyle böyle beş evlat büyüttü, çoğunlukla arkadaş oldu bizimle, kendi çocukluğuna döndü belki de.
           Annesiz kalan çocukların boynu hep bükük kalır, kaç yaşında olursa olsun anne gitmişse o evlat, o yaşta annesizliğin kuyusuna düşer çaresizce. Kimi anneliğin ne olduğunu bilemediğinden,  evladına annelik yapamaz kimi de anasız geçen çocukluğunu hatırlayıp, üzülür kendi çocukluğuna ve o fark etmeden gidiverir kendi evlatları ile geçirebileceği en güzel zamanları.

      Hangi yaşta olursa olursa olsun annesizlik zor evlatlar için velhasılı kelam.  Hikayeyi yazmadaki en temel amacım kadınların yine kadınların acı çekmesine sebep olduğu tüm olaylarda farkındalık oluşturup, bir nebze de olsa engel olabilmek. Bir kadın sadece çocuk doğurduğunda kıymetli, erkek çocuk doğurduğunda daha kıymetli olmamalı. Kıymet sadece insan olduğu için verilmesi gereken bir değerdir. Kuma o bence bir kadını değil her iki kadını da aşağılayan bir konum. Eski eş, yeni eş arasındaki kıyaslamaları yapıp, erkeğin tercih ettiği kadın olma yarışı ise dünyanın en sefil yarışı. Yeni nesilde kuma kavramı normalleştirip, cezbedici  hale getirilirken hayretler içinde okuyorum. Yapmayın, ülkemizin kanayan yaralarından biri olan bu kavram böyle sevimli hale getirilmemeli. Bitirilmesi, vazgeçilmesi gereken bir sosyal yanlışlığı normalleştirmeyelim. Gerekiyorsa boşanmalı, öyle hayata devam etmeli! Allah'ın en sevmedi sevap boşanma iken " Bizde boşanma yoktur!" bahanesine saklanmayıp, töre diye bitirmeyelim nice gencecik hayatları.
                   Hikayenin başından beri dedeme çok saydınız, beddua ettiniz, sövdünüz. Haklısınız çoğunda belki ama ben o son anımızın hatırına ona kızmamaya çalıştım, kendimce anlamaya çalıştım. Küçük bir çocukken anneanne kelimesini duyduğumda bile gözlerim dolarken, dedem ile geçirebildiğim tek anı bile çok anlamlı olarak kaldı.
                 Şu ana kadar bu platformda karşılaştığım kuma hikayelerinin özendiriciliğinden ve okurken yanlış duygulara sebep olanlardan ziyade gerçekleri, her iki kadın için de zorluğunu anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce.
                        Yaklaşık 5 yıl önce yazmaya başladığım bu hikayeyi tamamlamak nasip oldu çok şükür. Yorumlarınız ile verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederim. Bu serüvende benim ile birlikte olan, yorum yapan - yapmayan, bölümleri dört gözle bekleyen- beklemeyen, tüm okurlara teşekkür ederim. Her ne kadar sür çili lisan ettiysem affola. Yeni hikayelerde görüşmek dileği ile hakkınızı helal edin. 🤗
                       Bu gün bir güncelleme yapayım istedim uzun zamandan sonra yeni bölüm eklemek yerine burada bitireyim istedim, eksik kalanlarımı.
                 Yeni bir hikayeye başladım." Açelya Zamanı" okursanız, yorumlarınızı bekliyorum. Yeni ve farklı bir kurgu, umarım beğenirsiniz. Şu salgın günlerinde kendinize daha iyi bakın, evde kalın lütfen. Selametle...

Gönlümün Sultanı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin