33. Bölüm Ahır...

3.6K 228 42
                                    

      Yorumlarınız için teşekkürler 🤗
     
         Havva bebeğin kırkı çıkmış, Keklik Gelin de kendisini toparlamıştı bile. Günler eskiye göre daha sakin devam ederken Sultan Hanım'ın gebelikten dolayı hareketleri yavaşlamış olmasına rağmen köşeye geçip oturmuyor, eski koşturmasına devam ediyordu. Zaten öyle nazlı bir kadın hiç olmamıştı ki. Yapacak birşey bulamadığında aksine daha bir sinirleniyordu. Boş kalırsa düşünecekti ve aklına Şahin Bey gelecekti yine. Ona olan öfkesi soğumayacaktı biliyordu ama nasıl karşısına geçip, sayıp dökecekti ki yüreğindekileri. Dökerse dinleyecek miydi ki Şahin Bey?  Sanmıyordu, daha da zarar görmekten korkuyor,  uzak durarak,  kendini korumaya alıyordu. Gece yorgunluktan yastığa başını koyduğunda kendinden geçiyordu yorgun olunca. Yorgun olmazsa sabahlara kadar  ağlıyordu kendine, kaderine.

      Gün geçtikçe daha öfkeli bir adam olmuştu Şahin Bey. Evdeki kadınlar kavga etmiyordu ki bu normal şartlarda iyi bir şeydi. Ama her iki kadın da kendinden uzak duruyor, herhangi bir tartışmaya girmiyorlar, zorunlu durumda konuşuyorlardı. Birlik oldukları belliydi artık. Kesin Sultan Hanım Keklik' e akıl veriyordu soğuk davranması için. Yoksa Keklik'in o kadar kendini tutabileceğini sanmıyordu. Biliyordu ki Keklik cahildi ve hırslı idi; öfkesini körüklemişti belli ki sebebini anlayamıyordu Şahin Bey. Unutmuştu ilk gün bebesini görmeye gitmediğini.

     Sultan Hanım hem kendisini esirgiyordu Şahin Bey'den hem de  kuması ile, işbirliği yapıyordu . Yürek yaram dediği kadın; yangınını her gün körüklüyordu. Evindeki kadınlar kendisine isyan bayrağı çekmişlerdi belli ki. Bu da neydi böyle?  İşi gücü yoktu bu eksik eteklerle mi uğraşacaktı? Varsınlar ne halleri varsa görsünlerdi. Koca evinde nasıl davranacaklarını o mu öğretecekti bu kadınlara şimdi?  Sultan Hanım'ın sabah eli karnında kalkıp; işlere koşturduğunu görüyor, perde arkasından izliyordu  onu öyle her sabah. Kendisine acımıyordu da karnındaki bebelerine hırsı neydi böyle? İstemiyor muydu ki Şahin Bey'den bir parça taşımak? Öfkesi o kadar mı kör etmişti Sultan Hanım'ı? Merhametinin damla damla aktığı zümrüt gözlerine bile hasret kalmıştı, gizli gizli izlemek yetmiyordu ki Şahin Bey'e. Elindeki ile yetinecekti artık, sevdası ile  aynı çatı altında idi, bebelerinin başında idi ya yeterdi ona.

          Ağrısı artan Sultan Gelin kızlarına Meryem teyzesini çağırmalarını söyledi. Analıklarına yani Keklik Gelin'e de haber verdi kızlar. Ardiyede sancısı artan Sultan Gelin; teyzesi gelmeden ahıra gitse iyi olacaktı. Doğum için kendisine önceden  ahırda bir yatak hazırlamıştı. Tum gerekli eşyaları da koymuştu. Gerekirse kendi göbeğini kendisi kesecekti işte. Doğumunu konakta da ardiyede de yapmayacaktı. Ahırda doğuracaktı. İnat etmişti işte Sultan Gelin. Ciğer parem, gönlümüm Ay'ı dediği adama bu sefer hiç bir şeyi göstermeyecek, anlatmayacaktı. Keklik Gelin'in ilk bebesini görmeye gitmeyen adam,  kendi bebesini de görmeye gelmezse dayanamazdı artık bu kadarına. Evladını kucağına sağlıcakla alsın o yeterdi Sultan Hanım'a. Kocası baba merhameti göstermedi lafını kaldıramayacağını düşündüğünden kendisine gelecek her türlü yolu kapattı Sultan Hanım.  Tenezzül etmeyecekti onun merhametine...

       Meryem Teyzesi gelmişti yardımına koşarak; bilirdi inadını Sultan Hanım'ın. Bir inat ederse Alimallah kimse döndüremezdi onu inadından. Sesin geldiği yere bakınca; ahırda olduğunu farketti. Acaba ahırda mı sancılanmıştı ki? Etrafı inceleyince ahırın köşesinin temizlenmiş,  bir divan konmuş olduğunu görünce anladı, burayı özellikle hazırlamıştı. Aman kızım yapma, geçelim yan tarafa ahırda doğum yapmak da ne demek dese de işe yaramadı. El mahkum uydu Sultan Hanım'ın isteğine. Az kalmıştı doğuma belliydi, Allah acısın yiğenine de bu sefer de sağlıcakla kurtulsun inşallah duaları döküldü Meryem Teyzesinin dilinden. 

    İki katlı ahşap evin alt kısmından çığlıklar yükseliyordu. Burası evin ahır olarak kullanılan arka tarafıydı. Sultan Hanım evde değil ahırda doğum yapıyordu. Yaşadıkları yerin ileri gelenlerinden varlıklı ailelerindenlerdi . 'Dayan kızım dayan Sultan'ım' diyordu teyzesi Sultan Hanım'a. Sultan Hanım 3 kızından sonra 4. evladını dünyaya getirmeye çalışıyordu. Aslında zor değildi o kadar doğum onun için. Fiziksel olarak değildi acısı.... İçi acıyordu...... Yavrusunu dünyaya getirmek onu mutlu ediyordu tabi. Canını yakan evladı değildi elbette.  Canını yakan sevdiği, gönülünün sahibi ve katili idi aynı zamanda.

    Zor da olsa almıştı kucağına bebeğini. Göz yaşları içinde yavrusunu ciğerine bastırırken "Kimse söylemeyecek bebemin kız mı olduğunu, erkek mi olduğunu Şahin Bey'e . Onun şu anda bebesinin sadece doğduğunu bilmeye hakkı var başkaca bir şeye yok!" dedi etrafındaki teyzesine ve  Kuması Keklik'e. Eğer söylerseniz bu gün çeker giderim bir daha da yüzünüze bakmam, adınızı anmam demişti, o kadar. El mahkum kabul ettiler. 

Evet, hikayenin başlangıç kisminda yayınladığım bölüme geldik nihayet. Sizce haklı mı Sultan Hanım? Şahin Bey haketti mi? Siz olsaydınız ne yapardınız?
     Yorumlarınızı bekliyorum 🤗

Gönlümün Sultanı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin