FERİDE
Kapıyı kapatıp,sırtımı buz gibi,insanın tenini ürperten demire dayadığımda yüzümde hala bir gülümseme asılı kalmıştı.Onun her sözünde,her dokunuşunda,her bakışında kendimi öyle değerli hissediyordum ki ne yalan söyleyeyim bu çok hoşuma gidiyordu.Onun beni sahiplenmesi,sözlerime değer vermesi,konuşurken beni dinlemesi,gözlerimin içine bakarak güç vermesi öyle güzeldi ki kelimelere dökebileceğim bir tarifi yoktu.Yüreğimin en derinlerine saklanmış,münzevi bir hayat süren kelebekler sanki o karşıma geldiğinde,ya da o bana gülümsediğinde hepsi midemde savaşa giriyordu.Bu öyle güzel,öyle mutluluk verici bir savaştı ki insan hiç bitmesin istiyor.Fakat aynı zaman da bitmesinden deli gibi de korkuyordu.Düşüncelerimden çıkıp hızla oturma odasına geçtim.Kokusu hala ben buradayım der gibi etrafa sinmişti.Bu kokuyu elbet doya doya içime çekecektim fakat daha önce yapmam gereken bir şey vardı.Perdeyi aralayıp,pencereyi açtım ve heybetli bir şekilde arabasına doğru ilerleyen adamın arkasından baktım.Saniyeler sonra da arabaya binip gözden kaybolunca pencereyi ve perdeyi kapatıp içeri geçtim.Dakikalar önce onun oturduğu yere oturup ardında bıraktığı erkeksi kokuyu içime çektim.Bu sefer doya doya burun deliklerimden nüfuz ederek vücudumda ki her bir hücreme dağılması hissettim.
Farklı,bambaşka bir duyguydu.Uzun yıllar sonra açmaya hazırlanan çiçek gibiydi hissettiklerim...
Bir nefes daha çektim içime.Sonra da ayağa kalkarak mutfağa geçtim.Geç bir vakit olsa da gözümde zerre uyku yoktu.Bu yüzden ilk iş olarak mutfağı toplayıp,bulaşıkları yıkadım.Daha sonra da aklımda ki şeyleri yapmak için bir an evvel oturma odasına geçtim.Divanın altında ki kıyafet sepetlerini çıkarıp tek tek karıştırmaya başladım.Çok fazla seçeneğim yoktu.Ama bir şey vardı ki yıllar sonra onu ilk kez giymek istemiştim.
Aradığım şeyi bulamayınca diğer sepete geçtim.Burada bir yerde olmalıydı biliyorum.Onu yıllar önce o evden çıktığımda yanıma aldığımdan adım gibi emindim.Derken onu gördüm.Elime aldım ve yüreğim burkularak parmaklarımı üzerinde gezdirdim.
Annem son ziyaretin getirmişti bu elbiseyi.Kendi elleriyle dikmişti.Öyle güzel bir rengi vardı ki baktıkça içim açılmıştı o zamanlar lakin bir kere bile giymek nasip olmamıştı.Behram yatağın üzerinde duran elbiseyi görmüş ve suratını buruşturarak beğenmediğini dile getirmişti.Hatta öyle ki Annemin diktiğini öğrendikten sonra dakikalarca gülmüş ve bu elbiseyi anca işçi takımının giyebileceğini tarzda olduğunu söylemişti.O gün bugündür hep saklamıştım bu elbiseyi.Hem Annemden kalan son hatıra olduğu için,hem de çok beğendiğim için...
Giymemiştim hiç bir zaman.O dediği için değil o buna layık olmadığı için yapmıştım bunu.Ama bu elbiseyi yarın giyecektim.Yıllar sonra onu tenimle buluşturacaktım.Bedenimde nasıl durduğu hiç önemli değildi.Hoş fazla bir seçeneğim de yoktu zaten...
Acı hatıraları bir kenara bırakıp ayağa kalktım ve masanın üstünde duran aynaya doğru ilerleyip elbiseyi üstüme tuttum.Daha ilk günkü gibiydi rengi.Ne bir açılma,ne bir solma vardı.Güyeler yemesin diye kokulu sabunlar koymak işe yaramış gibi görünüyordu çünkü tek bir delik bile yoktu elbisede.Bunun vermiş olduğu mutlulukla elbiseyi kapı arkasında ki askılığa asarak bir kaç adım gerileyip tekrar bakmaya başladım.Uzun kollu ,klasik uzun bir elbiseydi.Belden aşağısı üst kısma göre daha dökümlüydü o kadar.Fazla bir özelliği olmasa da bu elbisenin yeri bende bambaşkaydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERİDE
Ficción General(TAMAMLANDI) Hayat.. Bazı şeyleri kafana vura vura,bazı şeyleri de kalbini kıra kıra öğretir. Ben kalbi kırıla kırıla öğrenenlerdendim.Adam sanıp yüreğimi verdiğim,bununla yetinmeyip hayallerimi,ümitlerimi ve en önemlisi sevdamı emanet ettiğim kocam...