×7×

808 210 512
                                    

°°°

Keyifli Okumalar..

°°°

Mostafa duyduklarını hazmetmekte zorlanıyordu. Ne demişti bu kadın böyle? Onu kurtaran bu kadın mıydı? Nasıl? Onu kurtaran kişinin bu kadın olduğundan adı kadar emin olduğu halde bir umut demişti sadece. Ondandı bu soruları tekrar tekrar kendine sorması...

Ne yapacağını ve ne diyeceğini bilemeyen Mostafa hızla oradan uzaklaştı. Hastahaneden çıkıp arabasına atladı. Sanki buraya dönüşü olmayacakmış gibi, sanki bir daha o kadının yüzünü görmeyecekmiş gibi; çekip gitti oradan, ne ardına baktı ne de bir laf çıktı ağzından. Her zorlandığında yaptığı gibi sadece, çekip gitti...

○●○

Ahla iki dudağının arasından umarsızca çıkan kelimeler karşısında şok olmuştu. Canı yanmıştı, canı öyle çok yanmıştı ki, bu yüzden ağzından çıkan kelimelerin oluşturduğu cümlelerin farkına geç varmıştı. Öyle ki adam kapıyı hırsla çarparak çıkmasaydı Ahla ne dediğinin farkına varamayacaktı. Ancak ne var ki artık her şey için geçti, şuan düşünmesi gereken tek bir şey vardı. O da bu durumu nasıl kurtaracağıydı. Çünkü Ahla söylememesi gereken bir şeyi sinir halinde ağzından kaçırmıştı...

Ahla kafasını sağa sola sallayıp, kendi kendine "salaksın Ahla" dedi.

Ahla artık farkındaydı her şeyin. Çünkü her şey söyledikleriyle değişmişti. Acil yardıma ihtiyacı vardı. Daha doğrusu bu durumu birilerine anlatıp, akıl danışmaya ihtiyacı vardı. Hızla soyunma odasına girdi. Üstündekilerden kurtulup kıyafetlerini giydi ve odasına geçti. Odasın da bulunan çantasını, telefonunu ve yarın gireceği operasyon için gereken bilgilerin bulunduğu dosyayı alıp odadan çıktı. Kapının orada bulunan asistanına dönüp: "Ben eve geçiyorum. Eğer acil bir durum olursa haber edersin. Telefonum hep açık biliyorsun." dedi ve arkasını dahi dönmeden hızla hastahanenin çıkışına yöneldi.

●○●

Canan elinde içi kahve dolu kupaya öylece bakakalmıştı. Çünkü geri zekalı bir arkadaşı vardı ve o, ona akıl kârı olmayan şeyler anlatıp duruyordu. Kafasını iki yana sallayarak, gözlerini yavaşça arkadaşına çevirdi. Onu uzun uzadıya inceledikten sonra: "Ben sana başına bela al diye mi oraya git dedim Ahla? Allah aşkına şu anlattıklarının hangi biri akıl kârı?"


- Canan ben...

Canan elini kaldırıp: "Kes sesini ve beni dinle aptal! Sana kaç defa dedim ben, bak Ahla fevri hareketlerinden vazgeç, sinirlendiğinde içinden geçen her şeyi söylemekten vazgeç, gözünün dönmesine izin verme, her şeyi her yerde pat diye söyleme diye! Kaç defa söyledim geri zekalı! Yemin ederim şu kupayı içindeki kahveyle birlikte fırlatacağım şimdi sana salak!"

Canan derin bir nefes aldı. Bu kızın bu huyundan nefret ediyordu işte. Hep aynı şeyi yapıyordu çünkü. Başını bir çocuk gibi her fırsatta belaya bulaştırıyordu. Kaç yaşına gelirse gelsin bir türlü değişmiyordu bu huyu. Her fırsatta başına açtığı belalar, açılmaz bir düğüm misali, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Hırsla elindeki kupayı ortalarında bulunan sehpaya koydu. Elleriyle yüzünü örtüp sıkı bir küfür mırıldandı. Daha sonra ellerini iki dizine yerleştirip: "Çocuk gibisin Ahla. Ha bire başın ya belada ya da başkalarının başındaki belâlarda. Kızım insan bir düşünür. Ben bunları diyeceğim ama sonucu ne olacak diye. Geri zekalı!"

BEYDA   "Tehlikeli Çöl" (✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin