°°°
Keyifli Okumalar..
°°°
Yirmi Gün Sonra..
"Ahla ben cam kenarına geçsem olur mu? Biliyorsun ortada oturmak beni biraz boğuyor. Ben cam kenarına oturabilir miyim?" diye soran Canan'a gözlerimi devirip "Salak bir de soruyorsun! Tabiki oturacaksın." dedim. Canan gülümseyip cam kenarına geçerken bende onun yanında ki koltuğa yerleştim.
Ben Canan'ın yanında, benim yanımda Batu, arkamızda ki koltukta Sema, onun yanında Sinan abi ve onun yanında ise Profesör'ün ikinci asistanı Eda abla oturuyordu.
Gözlerimi kapatıp hostesin gelip bizlere uçağın hareket edeceğini ve bu yüzden vereceği komutlara uyma durumunu bekliyordum. Canan yanımda sessizliğe bürünmüş bir şekilde öylece oturuyordu. Gergindi. Hemde fazlasıyla gergindi. Çünkü hemen yanımızda Batu vardı. Ve haliyle bu durum onu normalden daha fazla geriyordu..
Canan, Batu ile tanıştığı günden beri onu seviyordu. Kalbinde ona öyle güzel yer vermişti ki, Batu'da dahil olmak üzere bunu anlamayan kimse kalmamıştı. Ancak Batu bu durumu kabul etmek istemiyor hatta ve hatta Canan'ın ona olan sevgisini görmezden geliyordu. Belki böyle yaparak o da içindekileri bastırdığını düşünüyordu. Hayat işte, bazı insanları sevgiye karşı bile nankör yapabiliyordu..
Canan'ın kolumu dürtmesi ile düşüncelerime bir son verip derin bir nefes aldım ve hostesin bize verdiği komutları yerine getirmeye başladım. Hostes komutları verdikten ve bizde o verdiği komutları yerine getirdikten sonra gitmişti. Canan'ın omzuna kafamı yaslayıp gözlerimi kapattım. Canan başımı küçük bir buse kondurup "Canını yediğim bir sorun mu var?" Bakışlarımı yüzüne kaldırıp ona gülümsedim ve "Hayır" anlamında kafamı salladım. Canan "Olmasın zaten. Oraya gideceğiz ben tatil yapacağım sende eşşek gibi çalışıp eve ekmek getireceksin." dedi. Sessiz bir kahkaha atıp, Canan'ın bacağına vurdum. Canan da sessiz bir kahkaha atıp başıma tekrar bir öpücük kondurdu ve sonra "Ulan bazen kendimi kocanmışım gibi hissediyorum. Hayır yani annen gibi falan hissetmem lazımdı ama ben kendimi resmen kocanmışım gibi hissediyorum. Haksızlık lan bu!" dedi. Sahte bir sitemdi onun bu yaptığı. Tamamen benim yüzümde masum ve içten bir gülümseme oluşturmak için yaptığı bir şeydi.
Biz onunla kardeşten öteydik. Ben onun sırdaşı, dert ortağı, canı idim. O ise benim bu dünya üzerinde ki her şeyimdi. Çünkü benim ondan başka hiçbir kimsem yoktu. Sessiz bir iç çekişin ardından "Kocacım ben şimdi biraz omzunda uyuyacağım sen ne yapmak istiyorsan yap ama omzunu kafamdan çekme" dedim. Canan sessiz bir kahkaha atıp "Tamadır hatun" dedi.
Gözlerimi kapattım ama keşke kapatmasaydım. Çünkü gözümün önüne beynim acımasızca o günü getirmişti. Yirmi gün önce Mostafa'nın kapımda belirdiği o gün..
Yirmi Gün Önce..
Mostafa'ya öylece bakıyordum. Tıpkı onun bana baktığı gibi.. Ikimizinde bakışları boş muydu yoksa birbirimize bir şeyleri anlatmak için çabalamadığımız için mi böyle bakıyorduk anlamamıştım.
"Mostafa burada ne işin var senin?"
"Mostafa sana diyorum!"
"Abi Allah aşkına Ahla'ya onu yiyecekmiş gibi ya da öldürecekmiş gibi bakmaktan vazgeç lütfen. Gerçi nasıl baktığını anlamadım ama neyse ona öyle bakmaktan vazgeçip bana cevap verir misin lütfen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYDA "Tehlikeli Çöl" (✔)
Romansa{HİKAYE TAMAMLANMIŞTIR!} Sessizlik en acı şeydi aslında kalpte.. Çünkü kalp ne zaman sessiz kalsa, insan çaresiz kalırdı.. Kaç gece sessiz, kaç gündüz kimsesiz kalmıştı?.. Diller farklı, ırklar farklı. Ama kalp ve mantık aynı. İnsan önce kalpte, ba...