°°°Keyifli Okumalar..
°°°
"...Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi, ağaçlar gibi.
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyorSeni aldım bu sunturlu yere getirdim.. demiş Turgut Uyar" dedi ve gözlerimiz tekrar arsızca birleşti.
Sanki bir daha ayrılmayacakmış gibi. Kopması imkansız olacakmış gibi. Ama bunlar olmayacaktı. Tam tersi gene ayrılacaktı gözlerimiz ve biz gene imkansıza dönüşecektik.. Okyanus ve çöl misali..
Birleşen gözlerimiz ayrıldığında Mostafa hızla yanımdan uzaklaştı. Amr'ın yanına ilerledi. Bense olduğum yerde hem küçük adımlar atıyor hem de onu izliyordum. Öylece gözlerimin onu izleyerek oyalanmasını sağlıyordum...
Ne demek istediğini anlamamıştım ve bu gidişle de anlamayacaktım. Ben dörtlükten falan anlamazdım. Çünkü bana göre bir şiirin her bir mısrası bir insanın kalbindekileri anlatırdı. Benim ise hiç bir zaman kalbimde koyu bir his belirmemişti. Ben Canan değildim! Öyle şeylerden anlamazdım. Mesela Canan bir keresinde Batu'ya çok kızmıştı ve ona bağırıp çağırması ve yahut küfür etmesi gereken bir an oluşmuştu ama o Batu'nun gözlerinin içine bakıp bir dörtlük okumuştu. Batu kaskatı kesilmişti. Ama ben ne demek istediğini tabi ki de anlamamıştım. Gece Canan'ın yanına gidip ona bunu sormuştum. O da anlatmıştı. Bu kadar. Ben ne hissediyorsam tak tak insanın suratına söylerdim. Öyle şeylerle uğraşmazdım. Gerçi Canan bir edebiyatçı idi. Tabiki de böyle şeyler ile uğraşacaktı!
Koluma dokunan Ahmet ile dikkatimi ona verdim. Bana gülümseyip kolumu alıp koluna doladı. "Söyle bakalım cemale nedir sende ki bu durgunluk? Mostafa Ali bir şey mi söyledi?" Dedi. Ona kafamı kaldırıp baktım daha sonra ise omuz silkip "O bana hep bir şeyler söylüyor Ahmet. Canımı öylesine yakıyor ki bazen ölüyormuş gibi hissediyorum. Ama neden böyle hissediyorum bilmiyorum" dedim ve omuz silktim. "O garip biri Ahmet. Ben mesela onu genelde insanları azarlarken buluyorum hep. Ya da iki kaşı hep birleşik ya da çatık. Bir insan hiç mi gülmez ya Allah aşkına?" Deyip sitem ettim adeta. Ahmet ise kahkaha atıp "Haklısın o biraz değişik biri ancak ne yapalım onu da öyle kabul ettik. Aslında gülen bir adamdır ama onu güldürmek zordur kabul" dedi ve göz kırptı. "Hadi gel diğerlerine yetişelim" dedi.
●○●
Konferans Günü..
Siyah ön tarafı sıfır dekolteli, arka tarafı ise sırt dekolteli, diz kapaklarımın üç parmak üzerinde biten, yarım kollu elbiseyi Canan ve Sema ikilisinin çenesini kapatmak için giymiştim. Sema kendini hazırladıktan sonra odama gelmiş ve bana gümüş rengi topuklu ayakkabılarını getirmişti. Bunları giyeceksin diyerek çıkmıştı. Daha sonra ise elinde tel tokalarla odama dalmış ve Canan ile birlikte ensemde biten dağınık bir topuz yapmışlar daha sonra ise makyajımı yapmışlardı. Canan en son sırtımda aşağıya inen bir kolye takmıştı bana.
Konferans salonuna Batu'nun kolunda gelmiştim. Canan ve Eda ise arkamızdan bizi takip ediyorlardı. Canan lacivert göğüs dekolteli bir elbise giymişti. Eda ise ona arkadaşlık etmek adına aynı renk elbisenin kalın askılı olanını almıştı. Arkama bakıp onlara gülümsemiş ve yoluma devam etmiştim.
Konferans başlamadan önce kısa kısa herkesle sohbetler etmiştik. Daha sonra ise Batu ve Eda sağımda Sinan abi, Sema ve Canan ise solumda yerlerimize oturmuştuk. Mahla ve diğerleri ise yan tarafımızda bulunan yerlere oturmuştu. Konferansın başladığını belirtecek olan bir adam ki bu adam havaalanında Rasul denilen kişinin yanında bulunan adam idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYDA "Tehlikeli Çöl" (✔)
Romance{HİKAYE TAMAMLANMIŞTIR!} Sessizlik en acı şeydi aslında kalpte.. Çünkü kalp ne zaman sessiz kalsa, insan çaresiz kalırdı.. Kaç gece sessiz, kaç gündüz kimsesiz kalmıştı?.. Diller farklı, ırklar farklı. Ama kalp ve mantık aynı. İnsan önce kalpte, ba...