Sıcaktı. Çok sıcaktı. İçindeki titrek nefese rağmen hava oldukça sıcaktı. "Bir, iki, üç, dört..." Her zaman yaptığı gibi yine merdivenleri sayarak iniyordu. Burada yaptığı en eğlenceli şey hâline gelmişti.
"Sekiz, dokuz, on.." Eğer biraz daha odasında kalsaydı boğulacaktı ve onu boğan tek şey temmuz ayının cehennem gibi sıcaklığı değildi.
Alışıktı o sıcağa. California soğuk bir yer olarak bilinmezken, doğup büyüdüğü Los-Angeles yaz kış deniz havasını kendinde barındırmasıyla meşhurdu. İstanbul sıcağı ona sökmezdi.
"On yedi, on sekiz." Bir kat bitmişti. Geriye diğer on sekizlik kalmıştı. Elini buz gibi taş tutacaklara sürtünce, serinliğin tadını çıkararak saymaya devam etti.
"Bir, iki, üç, dört, beş..." Hafif dolgun olan alt dudağını dişlerinin arasına alarak dilinin ucunda mırıldandığı sayılara odaklanmaya çalıştı bir kez daha. Aşağıda karşısına çıkacakları yok sayıyordu yine. Ama kalbi deli gibi atmaya devam ediyordu.
"On dört, on beş, on altı, on yedi..." Bu kez sayısını kendi düşünceleri kesmemişti. Koridora tiz gibi yayılan ses, dudaklarındaki fısıltıya yabancıydı. Hoş, bu ses bedeninde ve ruhundaki her hücreye yabancıydı.
"Kızım?" Gözlerini hafifçe kaldırdı genç kız. Bakmak istemediği yüze odaklanmak için. Karşısında duran bu ürkek kadın, ona on sekiz yıldır kızım diyen diğer kadından çok farklıydı.
Tek kaşını kaldırarak cevabını vermişti. Mümkün olmadıkça konuşmak istemiyordu onlarla. Sözde anne ve babasıyla.
"Bir yere mi gidiyorsun? Çantanı da almışsın..." Bu tedirginlik, bu endişe.. Artık çok tanıdıktı Azra'ya.
"Korkmayın, kaçmayacağım. O kadar da aptal değilim." Bir kaç adım ileri geldi. "Elinizin uzanamayacağı bir yer keşfettiğimde yeniden denerim. O zamana kadar boşuna kürek çekmiş olurum." Ve kapıya doğru yoluna devam etti Azra.
Alışık değildi bunlara. Karşısındaki insanla böyle ifadesiz bir yüz, soğuk bir ton ve iğneleyici laflarla konuşmak Azra'ya göre değildi.
O sıcaktı. Güneş kadar sıcak. Şu an bu cehennem gibi temmuzun ortasında, buz kaplamış heykelden bir farkı yoktu. O kadar yabancıydı ki kendisine, artık aynaya baktığında bile yansımasını tanıyamaz olmuştu. Gözlerindeki ışığı kaybetmiş, hayaller dünyası uçsuz bucaksız okyanusun altına gömülmüş, hep yeşeren bahçesi solmuştu.
Çünkü o artık Azra Tekin değildi. O da bir Haznedar'dı.
🍁
Ciğerlerine çekmeye çalıştı havayı. Ama hava yoktu. Sebebi sıcak mıydı, yoksa içindeki bitmek bilmeyen kuraklık mı, bilmiyordu genç kız. Telefonunu çıkarıp artık alışık olduğu notlara girdi.
17.07.2013. Taslağın altına "Haznedar olarak kırk yedinci günümdeyim. Kaçış planı; Artık yok. Sonu fiyasko ve rezillikle biten yeni bir girişim daha yapmayacağım. Sevgiyle dolu geçen hayatımda artık nefret ettiklerim var. Ki bunu sen benden daha iyi biliyorsundur artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Serisi : Yeni Varisin Gelişi
RomantikBir kız vardı, hayalleri olan. İçinde bin bir gece masallarını aratmayacak hayal gücüne sahip, uçmayı dileyen, yıldız değil de bulut olmak isteyen, Unicorn değil de, Pegasus'a sahip olmayı dileyen bir kız. Kanatlı atların, uçan halıların, konuşan ha...