Dırırıııımmmm... Ben geldimm. Kısa süre sonra hem deeee. Yeheee.. Neyse, biraz spoi vereyim, aşırı güzel bir bölüm yazdım. Böyle okurken eriyeceğiniz. İhihihih. Heyecanlandınız değil mi? Güzel. O zaman başlayın. Sohbete aşağıda devam ederiz. Lütfen ama lütfen yorumları unutmayın. Vote vermeyi de. Okurken neler hissettiğinizi bilmek isterim. Bu yüzden satırlara hislerinizi yazın.
Şarkıyı denilen yerde de açabilirsiniz, önceden de. Fark etmez. Keyifli okumalar bebeklerim. Öpüyorum!
Bir kaç bakış vardır insanın içinde, farklı görmesini sağlayan. Farklı görülmesini sağlayan. Herkese ayrı yönünü gösterip, herkesin ayrı yönünü gören. Bir de bakışlar vardır, sadece görmek istediğin kişileri, görmek istediğin gibi gören, gördüren.
Saat sabahın biriydi. Kızlar ailelerine Azra'larda kalacaklarını söylemişlerdi. Çocuklar içkinin etkisiyle dağılmış hâldelerdi. Herkes bir tarafta oturmuş sohbet ediyor, Olcay Jen'in içine düşüyor, kız yine yüz vermiyor, Murat ve Rosa yine kahkahalarını etrafa saçıyor, Ahu, ikiliye somurtarak bakan Cihan'a gülüyor, Berke, flörtçü tarafını işe salarak Nil'in kulağına bir şeyler fısıldıyor, o da durmadan kızarıp gülümsüyor, Alev, yerde sızmış Kağan'ın yüzüne bir şeyler çiziyor, Selçuk da bunu kameraya alıyordu.
Mert ise, herkesi yüzündeki hoş ve yorgun gülümsemeyle izleyen Azra'yı izliyordu. Kanepede arkasına yaslanmış, bacaklarını masaya direyerek içine çekmiş, ellerini de bacaklarının arasına sıkıştırmıştı. Genç adam da kolunu kanepenin tepesine koymuş, başını da dirseğinden destek aldığı avucuna yaslamış, kızı izliyordu.
O kadar güzeldi ki, gözlerini etrafta olan hiçbir şeye, hiçkimseye çeviremiyordu. Manzarasından memnundu ve kulaklarına dolan ses, artık kendisini rahatsız etmeye başlamıştı. O, bir tek Azra'nın sesini duymak istiyordu.
"Buz Prenses?" Kız, gözlerini ağır ağır kaldırdı ve sağında, kendisine hayranlıkla bakmakta olan adama baktı mayışmış gözlerle. Sadece bir kadeh bira içmişti, o da Kağan'ın ısrarlarıyla ama artık kafası dönüyördü. Bünyesi içkiyi kaldırmıyordu ve bunu ilk dile getiren de Berke olmuştu zaten. Kızın sarhoş hâllerinin şahidi olarak karşı çıkmaya çalışsa da, Kağan fazla ısrarcıydı.
"Ruhsuz Prens?" Bunu da ikinci kullanışıydı kızın. Genç adam ilkinde pek dikkat etmemişti ama şimdi takılmıştı. Neden Ruhsuz?
"Ruhsuz olduğumu mu düşünüyorsun?"
"Buz gibi olduğumu mu düşünüyorsun?"
Adam gülümsedi, kız da onu takip etti. Gecenin bir yarısında güneş doğdu sanki.
"Nasıl bu hâlinle bile laf yetiştirebiliyorsun?"
"Nasıl gecenin bu saatinde bile sözlerime takılabiliyorsun?"
Kafasını eğdi genç adam. "Touche!" Daha fazla bir şey demeden ayağa kalktı. Ağır hareketlerle elini kıza uzattı ve "Gel benimle." dedi.
Elini o kocaman elin içine saklayan kız, genç adamın iri cüssesini takip etti. İkisi mutfağı da geçerek, Azra'nın daha önce olmadığı kısımlarına gelmişlerdi restoranın. Karanlık koridordan geçerken, yalnızca elinden tutup ilerleyen adamı takip ediyordu Azra.
Fazla zaman geçmeden, dar koridor kadar olan kapıyı açtı Mert. Zifiri karanlık olan içerisine adım atmadan, sol eliyle duvardan sallanan bir şeyi çekti ve anında yüzlerine ışık geldi. Yalnızca o zaman kendisi içeri ilk adımı attı ve sağ eliyle tuttuğu kıza merdivenleri gösterdi.
Bodrum katına iniyorlardı.
"Dikkat et!" diye kızı adım adım düşürmeye başladı dar merdivenlerden. Daha üç pille inmişken, neredeyse düşecek gibi oldu kız. Korkuluk bile yoktu merdivenlerde. Bu yüzden Mert, hiç zaman kaybetmeden kızın bacaklarından tutarak kucağına aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Serisi : Yeni Varisin Gelişi
RomanceBir kız vardı, hayalleri olan. İçinde bin bir gece masallarını aratmayacak hayal gücüne sahip, uçmayı dileyen, yıldız değil de bulut olmak isteyen, Unicorn değil de, Pegasus'a sahip olmayı dileyen bir kız. Kanatlı atların, uçan halıların, konuşan ha...