———Pazartesi
(08.37)Ne yapacaktım? Şu andan sonrasını neden hayal edemiyordum? Şimdi, şu an kaçıp gitmeli miydim yoksa kalıp savaşmalı mıydım kendi pisliğimle? Tenimi söküp atmak kazıya kazıya yok etmek istiyordum kendimi. Gitmek bu kadar zor olmamalıydı. Ölmek istiyorsam şu sınıfta ölmeliydim. Sıramın üstündeki yüzlerce küçük paranın hesabını soramayacaksam yaşamamın da bir anlamı yoktu.
Kendimi yalnız başıma nasıl koruyacaktım? O videoyu herkesin beyninden silemezdim ki. Ömrüm boyunca lekeli yaşayacaktım. Gittiğim her yerde, her insanda tiksinçliğim yüzüme vurulacaktı. Yüzüm güzel diye güzel değildim. Haklıydı Levent. Aynaya baktığımda güzel bir surat göremiyordum artık. Beynime böyle böyle işlemişti duyduğum hakaretler. Değişmeyecekti, değmeyecektim. Birilerinin beni itip kakmasına katlanmak zorundaydım. Kimsenin beni yerden kaldırmayacağını kabullenmek zorundaysam yerden kalkmakla da uğraşmayacaktım. Savaşmak, yaşamaya çalışmaktan daha zordu.
Gülüp her şeyi dalgaya mı almalıydım yoksa ağlayıp belki bana acımalarını mı beklemeliydim? İçimden hiçbiri gelmiyordu. Allak bullak olmuş beynim, tüm karmaşasını yüzüme yansıtıyordu sanki. Mimik oynamayan suratıma değil de gözlerimin içine bakmasından korkuyordum birilerinin. Gözler kalbin aynasıysa benim gözlerim yine benim mezarım olurdu. Şanslıydım ki kimse gözlerime bakmakla uğraşmıyordu. Gördükleri videoyu hazmetmeye çalışanlar köşelerinde dururken hazmedenler bana gülüp geçmekle meşguldü. Biliyordum, bu böyle bitmeyecekti. Beni rahat bırakmayacaklardı. Bu günü mumla arayacağım günlerde gelecekti. Hepsinin sorumlusu olmam da hiç yardımcı olmayacaktı bana. Sonunda oluyordu işte. Yavaş yavaş yok oluşuma doğru yol alıyordum. Sonunda ölüp gitmek için bir neden ediniyordum.
"Bera." Sırtıma çarpan tüm tenimi karıncalandıran o sesi duyduğumda gözlerimi sıramdan çekmeyi denemedim bile. Yapamayacaktım. Levent'in yüzüne öylece bakabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Beni yalnız bırakması yetmezmiş gibi bir de bu yalnızlığı da bana çok görmüş olmasını kaldıramıyordum. Sessizliğin beni delirtmediğini sanıyordu. Kimsemin olmayışının, onun ve Buğra'nın canımı acıtan sözlerinden başka bana yönelik bir söz duymayışımın beni yeterince mahvetmediğini sanıyordu. O yüzden hayatım biraz olsun düzene girecek dediğim anda yine her şeyi yerle bir etmişti.
"Tüh ya çocuk şoktan duyma yetisini kaybetti. Biri döndürsün şunu bana."
Ellerimle kulaklarımı kapatsam önünde daha çok mu ezilirdim? Onun sesini duymaya katlanamıyordum. Yapmıştı yapacağını. Daha fazlası ikimiz için de iyi sonuçlar doğurmayacaktı.
Kollarım iki yandan tutulup sertçe ona döndürüldüğümde yine ona bakmayı reddederek bakışlarımı yere diktim. Daha birkaç hafta önce özlediğimi söylediğim adamın yüzünü görmek istemiyordum.
Tüm okulda duyulacak kadar yüksek bir sesle "Bak bana." diye bağırdığında irkilmedim, tepki vermedim. Buna ben dahi şaşırmıştım. Duygularım alınmış rolü yapmıyordum çünkü içimde her duygudan tonlarcası vardı ama bedenim beni dinlemiyordu. Hiçbir komut almamaya yeminli gibi hissedemeyeceğim kadar uzaktaydı benden. Kendimi dışarıdan bir göz olarak izliyordum.
"Baksana oğlum. Neden sinirlendiriyorsun adamı?" Çenemde hissettiğim el midemi kaldırmaya yetmişti. Tek bir dokunuşuyla kollarımı tutanlardan kurtulup kendimi koridorun başındaki tuvalete koştururken bulmam bir oldu. İçeride kim olduğuna bakmadan kabinlerden birine girip öğürmeye başladığımda Levent'in Çıkın lan burdan sözünü duyduğum an midemde daha fazla bir şey kalmış gibi boğazımı yakan tüm her şeyi boşalttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]
Truyện NgắnDüşündükçe bir çıkar yol bulamayanlar, aşka sarılırlar.