•dört•

9.5K 585 207
                                    

Medya : Levent(Bu çocuk keko ama sevdim dşcld)

Az biraz yorum biraz da Oy. Yeni bölümün erken gelmesi tarifi Yalnızca bunlardan ibaret.  Rşflelcd

———

Ayaklarım geri geri giderken kendimi zorlayarak okulun kapısından içeri girdim. Konuşmalar, gülüşmeler, bakışlar... Hepsi benim içinmiş gibi geliyordu. Yapmayacağını, eğer iki gün süren var dediyse o süreyi bana tanıyacağını bildiğim halde söylemiş olması gibi küçük bir ihtimal beni bu hale getirmişti. Yaptığım iş okuldakiler tarafından öğrenilirse ne yapardım bilmiyordum. Sadece tahmin yürütebiliyordum. O tahminlerde çoğunlukla hastanelik olana kadar dövüldüğüm, ölümüne dalga geçildiğim, aşağılandığım gibi sonuçlara ulaşıyordu. Şimdilik bu tip şeyler olmamıştı ama bu olmayacağı anlamına da gelmiyordu.

Ve evet, Levent, küçük ağlak köpeği Ege ve onların yanında ne işi olduğunu hiçbir zaman anlayamadığım Buğra koridorun sonundaki pencerenin önünde durmuş konuşuyorlardı. Arkadaşlarının değil ama Levent'in orada durma amacını biliyordum. Aklınca insanların en çok olduğu yerde durup beni daha fazla rezil edecekti. Mantıklıydı. Ben olsam aynısını ben de yapardım.

Benden bir şey seçmemi bekliyordu. Ondan ölesiye nefret ederken düşünmeme gerek yoktu. Açığa çıkmaktan böylesine korkarken onun önünde iki büklüm olmayacaktım.

Gülmek istemesem de sahte bir şekilde gülümseyerek üçlüye doğru yürüdüm.
Onlarda gülümsüyordu ta ki beni görene kadar.

"Oo gençler, nasılsınız?" Kendimden beklemediğim bir iticilikle konuşuyordum. Daha iğrenç olamazdım.

Levent benimle aynı sırıtışı takınarak arkadaşlarının önüne geçti. "İyiyiz. Seni gördük daha iyi olduk."

Arkadaki ikiliye kısa bir bakış atarak "Onlar konuşamıyor mu? Yoksa köpeklerinin konuşmasına izin vermiyor musun?" deyip ikisini işaret ettim. Tabi bu Buğranın üzerime yürümesine neden olmuştu.

"O iğrenç ağzını bir de benim sikmemi istemiyorsan konuştuklarına dikkat et." diyen Buğra'ya alaycı bir bakış atarak onlara hissettirmeden gözümü etrafta dolaştırdım. Birilerinin duyması işime gelmezdi.

"Şaka yapıyordum ama niye alındın ki?" Yalandan büzdüğüm dudağıma baktıktan sonra duyamadığım bir küfür savurup omzunu omzuma geçirerek çekip gitti. Onu sinirlendirmek hoşuma gidiyordu nedeni ise Buğra'nın Levent kadar içten pazarlıklı biri olmamasıydı. O an ne yapmak istiyorsa onu yapıyordu. Ben ise Levent'le ne kadar aynıysam Buğrayla o kadar zıttım.

"Şovunu başka yerde yaparsın. Şimdi kararını verdin mi onu söyle." dedi Levent.

Ah ama, hala oradaydı. Gerçekten onun bana verdiği iki seçenekle yetineceğimi mi sanıyordu?

"Ağlak köpeğin de gitsin öyle konuşalım." Ege'ye baktığımda bana bakmak yerine gözünün ellerinde olduğunu gördüm. Bu kalbimi azıcık sızlatmamış değildi.

"Ne konuşacaksan onun yanında konuş."

"Duymasını istiyor musun?" Gözünden geçen kararsız ifade duyacağı şeyi az çok tahmin edebildiğini gösteriyordu.

Arkasını dönerek Ege'nin ellerinden birini yakaladı. "Sınıfa gidip listemizdeki müzikleri dinle." Sert konuşmasına şaşırmıştım ve bunda tek de değildim. Ege şaşkın gözlerle ona bakmaya başladı.

"Beni yalnız mı bırakacaksın?" Dolan gözleri Levent'e içerlerlediğinin kanıtıydı ama öküz Levent anlamış mıydı emin değildim.

"Seni yalnız bırakmayacağım. Sen iki şarkı dinlemeden geleceğim. Söz veriyorum kardeşim." deyip Ege'nin kafasına bir öpücük bıraktı. Kıskandığımı inkar edemezdim. Sevdiklerine, daha çok Ege'ye, böyleyken bana bir anda düşman kesilmesinin nedenini bilmediğim gibi anlayamıyordum da.

"Aşk gösterinizi başka yerde yaparsınız. Yolla şunu artık." Onu kendi sözüyle vurmuştum, ki ateş saçan gözlerinden de çok hoşnut kalmıştım.

Ege hiçbir şey demeden yanımızdan ayrılıp  giderken o eliyle yüzünü sıvazlıyordu. Sinirle tıslar gibi "İbne olduğun gibi düşüncelerin de ibneleşmiş, Sen bilmezsin ama kardeşlik diye bir şey var amına koyduğum." dediğinde farkında olmadan iki adım geriledim.

"Ne kadar çok ibne dedin acaba bir yaran falan mı var?" Ateşe körükle gidiyordum. Her an yüzüme yumruğu yiyebilirdim.

"Bera," dedi dişlerinin arasından. Sıktığı yumruğunu yarıya kadar kaldırıp tekrar indirdi. "Söyle söyleyeceğini sonra da siktir git buradan."

"Diyorum ki," az önce arkaya attığım adımları geri alıp ona yaklaştım. "Benim sırrıma karşılık senin sırrın."

Önce yüz ifadesi değişti, ardından az önce indirdiği yumruğu bu sefer ulaşmak istediği yere ulaştı. Bunları resmen ağır çekimde yaşamıştım ki yüzümde hissettiğim acı da bana sonradan ulaşmıştı.

"Seni sikerim. Öyle bir sikerim ki ömrün boyunca kendine gelemezsin. Sen kimi tehdit ediyorsun lan?" Birinci yumruğun etkisini atlatamamışken ikincisi de yine aynı yere dudağımın kenarına indi.  Patlayan dudağımdan akan ılık kanı hissediyordum ama bir şey yapamıyordum. Ona karşılık verecek gücüm yoktu. Zaten olsaydı da benim yumruğum onda sinek ısırığı etkisi yaratırdı. Cüssem öyle çok küçük de değildi sadece Levent fazla dayanıklı bir insandı.

Bir tane yumruk daha attığında onun öfkeden köpüren yüzüne bakarak yere yığıldım. Bunu yapmam kötü olmuştu çünkü karnıma gelen tekme tüm iç organlarımın yer değiştirmesine sebep oldu.

"Levent abi hoca geliyor." Uğultu halinde duyduğum ses beynimde yankılanırken karnıma atılan son bir tekmeyle sürüklenmeye başladım. "Tuvalete bırakın. Ve olur da eğer bu olay duyulursa buradaki herkesi mahvederim anlaşıldı mı?" Onun iğrenç sesi bitmiş dayağımı kulaklarıma işkence ederek devam ettiriyordu. 

Canım acımıyor olsa kendim kalkabilirdim fakat yapamıyordum. Öyle sağlam vurmuştu ki gözümü açacak mecalim yoktu. Zaten  çekiştirenlerde beni tuvalete kadar getirip bir paçavra gibi atmışlardı.

Dövülmüş olsam da başarmıştım. Daha hiçbir şey bilmeden, her gün yardım ettiğim insanlar bana böyle davranıyordu. Bilselerdi, Levent'in yapmasına müsaade etmeden beni bu hale, Levent pisliğinden koruduğum insanlar getirirdi.

———

Sevgiler.💜

🐘🔸

Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin