•elliyedi•

2.5K 129 91
                                    


———

Ege

Çarşamba
(18.56)

Belki de kararsızlığımdı beni bu hale getiren. Ölmek isteyip istemediğine bile karar verememiştim ve sonuç ortadaydı. Arafta kalmış bir hayat yaşıyordum. Kafamın içindeki sesler birbiriyle boğuşurken gün sonunda hangisi kazanıyorsa ona teslim ediyordum kendimi. Bu bazen mutsuzluk, bazen huzursuzluk bazen de pişmanlık oluyordu. Daha, güzel duyguların esiri olmuşluğum yoktu. Belli ki öyle savaşı kazanacak kadar derin mutluluklara sahip olamamıştım.

Bilemiyordum. Belki de kabullenmem gerekiyordu artık. Kendimi olduğum gibi kabul edip işe yaramazın teki olarak devam ettirmeliydim hayatımı.

"Şu yemeği yer misin artık?" O kalkıştığım şeyden beridir içime sanki önceden hiç değilmişim gibi çok daha fazla kapanmıştım. Öyle ki yanımdan ayrılmayan Buğranın varlığını bile çoğu zaman unutuyordum. Ya da kaçıyordum. Yine ikilemdeydim.

Girdiğim transtan sessizce yemeğimden bir kaşık alarak çıkarken istemsizce gözümün ucuyla ona bakıyordum. Bir bıkkınlık işareti gördüğüm gibi evden gitmesine çabalamaktı niyetim. Ama Buğra her seferinde beni yanıltmayı başarıyordu. Çocuğu ilk adımını atmış ebeveynlerin gururundan vardı bakışlarında. Yemek yemeği yeni öğrenmişim gibi tepkiler veriyordu.

"Aferin sana. Sonunda yiyebildin be oğlum." Güldüğünde bu sefer gizlemeden diktim bakışlarımı. Son zamanlarda ilk kez böylesine gülüyordu ona yaptıklarımdan sonra böyle bir şeyi görmeye ihtiyacım vardı. En azından vicdanımın vardı.

"Evine git artık. Annemler de gelir bence bugün." Gelirler miydi bilmiyordum aslında. Benimle pek konuşmazlardı.

"Asıl onlar geliyor diye kalırım oğlum ben. Kimbilir yine ne saçma saçma konuşup canını sıkacaklar. İzin vermem ben."

"Başına ne geldiyse beni korumandan geldi Buğra. Uğraşma daha fazla."

Değmezdim. Bunu o da iyi biliyordu. Hatta hayatımdaki herkesin emin olduğu bir şeydi bu. Sadece bazen o bazen de Levent bana değer veriyormuş gibi davranıyorlardı. İnanmamak için direniyordum çünkü tam tersi olduğunda  intihar girişimlerimin  nihayetine ulaşacağını biliyordum.

"Bana istemediğim hiçbir şeyi yaptıramazsın Ege. Buna seninle uğraşmak da dahil."

Elimdeki kaşığı tabağın içine bırakıp tepsiyi ona doğru ittim.

"Acınacak bir halde olduğumu biliyorum. Bende kendim gibi birine yardım etmeye çalışırdım." Neredeyse fısıldayarak kurduğum cümleden sonra hiç beklemeden tepsiyi yere bırakıp yanıma oturdu.

Hafif sinirlenmiş gibiydi. Sözlerimin onu sinirlendirmesini istememiştim oysa ki.

"Sana acımıyorum gerizekalı. Şunu kafandan çıkar artık." Kafamı işaret parmağıyla dürtüp kollarını boynuma doladı boğmaya çalışırcasına.

"Delirttin beni sonunda."

O saçlarımı karıştırıp beni kollarının arasında daha da sıkıştırırken istemsizce gülmeye başlamıştım. Gülüşlerimin arasında kapı zili çaldığında o da duymuş olacak ki aceleyle kapıya gitti. Acelesi neydi? Ya da neden birden gergin bir ruh haline bürünmüştü bilmiyordum. Sorgulayacak da değildim.

Birkaç dakika sonra kapımın önünde gördüğüm iki kişiyle nedenini de anlamış oldum. Levent ve Bera öylece bana bakıyordu. Onlara, gülümserken yakalanmak istemezdim. Sonuçta gülmemi istemezdi ikisi de. Biraz saygılı olup benim de gülmemem gerekiyordu. Aptaldım işte. Gülümsemeye hakkım olmadığını bile bile gülmüştüm, şansıma da onlar görmüşlerdi bunu.

Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin