•yirmiyedi•

5.7K 396 486
                                    


Yorum, oy artık bir şeyler yapın ya. Ben yine yazarım kendi kendime, sorun değil de üzülüyorum böyle. Öf ikizler burcuyum ben. Beni dellendirmeyin xd

———

Çarşamba
(20.12)

Sadece bir ısırık alabildiğim hamburgerin ağır kokusunun arasından yüzüme vuran güzel koku, yanı başımda oturan adamın varlığını bana hatırlatırken heyecandan saç tellerime kadar titriyor oluşumu görmezden gelmeye çalışıyordum. O yemeğini bitirmiş arada telefonuna bakarak beni izliyor, ben ise bakışlarımı o hariç her yerde dolaştırıyordum. Yüzüne bakmaya utandığımdan değil, ona ne kadar çok bakarsam o kadar etkileneceğimi bildiğimden bakamıyordum. Başımız olmadığı gibi sonumuz da olamazdı bizim. Ne hayal kurmaya hakkım vardı ne de isteklerimi gerçekleştirmeye. Ben yalnızca onun vicdanını susturması için bir araçtım. Beni iyileştirince yepyeni yaralar bırakarak hayatımdan çıkıp gidecekti. Var olmaya yakın ama bir o kadar uzaktım. Bir görünüp, bir kaybolan güzel duygularının sahibi hiçbir zaman ben olmayacaktım.

"Ye şu yemeği. " Gözünün bende olduğunu bilmediğimden dakikalardan aynı noktaya takılı kalmıştım ama farkındalığa ulaştığımda bu sefer gerçekten utandım. Çünkü baktığım onun yüzünden başka bir yer değildi.

"Dalıp gittin. Ne varsa artık yüzümde." Bir şey bulmak ümidiyle yüzünde dolaştırdığım bakışlarım dudağının kenarında küçük bir ketçap lekesi yakaladığında gülümseyerek ona uzanıp baş parmağımla izi sildim. Gözleri elimde, ne yapıyorsun der gibi bakıyordu.

"Ketçap." diye mırıldandım dudağını göstererek.

Elini dudağının kenarına attı.

"Sildim. Bir şey yok şimdi."

Kafasını aşağı yukarı sallayıp telefonundan gelen bildirim sesiyle kucağındaki telefona baktı. O kısacık anda Deniz'im yazısını görüp üzerine bir de onun ekrana bakarak güldüğünü görünce bir kez daha yerimi yurdumu anlamış oldum. Beni öpmüş olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Onun sahiplik ekini kullanacak kadar çok sevdiği biri vardı.

"Poz versene." Yine dalgınlığımdan onun sesiyle irkilerek çıkıp biraz yüksek sesle "Ne?" diye sordum.

Telefonu bana doğru sallayıp "Poz ver." dedi. Nedenini o an şaşkınlıktan soramadığımdan ifademi bozmadan kameraya bakarak çekmesini bekledim.

"Tamam oldu." deyip mesajlaşmaya geri döndü. Kalbim fotoğrafımı telefonunda tutmak istediği gibi komik bir düşünceye inanıp kanatlanmışken "Neden çektin?" sorusu aklıma çok geç geldi.

Telefona bakarak "Deniz'e seninle barıştığımı söylediğimde inanmadı. Kanıt olsun diye çektim." deyip gözlerini iki saniyeliğine yüzüme çıkardı. "Kızdın mı lan yoksa?"

Yüzüm nasıl görünüyordu bilmiyordum ama kızmamıştım. Sadece içimdeki her şeyin buz kesip parçalandığını hissediyordum. Bu kızgınlık veya ona yakın bir şey değildi. Büyük bir hayal kırıklığıydı.

Zoraki bir gülümsemeyle "Kızmadım. Sorun yok." deyip elime yapışan hamburgeri kutusuna bırakarak güç bela vücudumu koltuktan kaldırdım.

"Ben elimi yıkayacağım." Elimle gösterdiğim banyoya doğru ilerledim. Banyoya girip kenarı çatlamış aynadan kendimi gördüğümde neden ben değil de Deniz sorusuna bir cevap daha bulmuştum. Bir ölüden farkım yoktu. Yüzümdeki renk tamamen çekili, içimde kanın dolaştığına dair tek kanıt gözlerimin altındaki morluklardı. Yakası kaymış eski kazağım, dizi çıkmış pijamamla ona güzel bir görüntü sunmuyordum. Onun tertemiz görüntüsüne karşın benim görüntüm bir dilenciden farksızdı.

Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin