Medya: Buğra———
Kaburgalarımdaki ağrı keskin zonklamalarla bedenime acı yollarken sırtımı duvara yaslamış yerde oturuyordum. Şu anki halim bile Leventten intikam almam için yeterliydi.
Yüzüm gözüm mahvolmuştu. Bir şekilde kendimi toparlamam gerekiyordu. Gerekiyordu gerekmesine de ayağa kalkacak mecalim olmadığından acının hafiflemesini beklemekten başka bir çarem yoktu. Biri olsa, biri gelip bana yardım etse iyi olurdu ama korkudan kimsenin geleceğini de düşünmüyordum.
Birkaç dakika sonra beni haksız çıkarmak istercesine açılan kapıyla toparlanmaya çalıştım. Her kimse cesaretinden ötürü onu kutlamam gerekirdi. Levent'in isteklerine karşı çıkmak öyle her yiğidin harcı değildi.
İçeri giren kişiyle sözlerimi ışık hızıyla geri almam bir oldu. Onun buraya gelmesi benim için iyi değildi. Hatta buradan daha fazla yarayla da çıkabilirdim.
İçeri girip lavaboya yürüyen çocuğa bakarak "Ne arıyorsun burada?" dedim. Sesimi sinirli çıkarmaya çalışmıştım ama bunu ne kadar başardığım tartışılırdı.
"Elimi yıkamaya geldim." deyip elini sabunladı.
"Okulda bir sürü tuvalet var. Buraya gelmenin bir amacı olmalı."
Yıkadığı ıslak elini havaya kaldırarak bana döndü.
"Yakaladın beni. Sana bakmaya geldim."
Oturduğum yerde dikleşerek "Sen mi? Güldürme beni." dedim ama ne yazık ki gülmemiştim.
Gözünü etrafta dolandırıp bana doğru yürüdü.
"Burada başka biri var da ben mi göremiyorum?"
Onun yeni olan alaycı tavrı karşısında ne yapacağımı bilemiyordum."Buğra git hadi. Gördün göreceğini."
"Gitmiyorum." diyerek yanıma oturmasıyla gerilemeye çalıştım. Bu acıyla inlememden başka bir sonuca ulaşmamıştı. Açtığım arayı tekrar kapatmıştı çünkü.
"Neden ama lan?" Beni umursuyor olması saçmaydı. "Neden sahibini takmayıp yanıma geldin?"
"Şanslısın. Yerde süründüğünü görmesem sırf o lafından dolayı hastanelik olman için elimden geleni yapardım."
Dediklerinin üzerimde bir etkisi yoktu. İnsanlardan korkmamayı uzun zaman önce öğrenmiştim. Onların karşısında sinsem de kafa tutsam da yine yapmak istediklerini yapacaklardı. Bana kalan gururum oluyordu.
"Beni nasıl döveceğini anlatmaya mı geldin?" Direkt icraate girişse daha iyi olurdu.
Kollarını dizlerine dolayıp başını duvara yasladıktan sonra "Göstermeyi tercih ederim." deyip gülümsedi. Bu hali fazla izlenilesiydi.
"Göstersene. Ben de merak ettim nasıl döveceksin acaba?" Onun gülümsemesiyle benimde yüzümde küçük bir gülümseme oluşmuştu. Ne varki dudağım patladığı için bu canımı acıtıyordu. Umrumda değildi. Gerçekten güldüğüm çok az an varken bunların kıymetini bilmeliydim.
"Sözüm olsun. İlk önce şu yüzünü temizleyelim."
Hareket ettiğinde onu konuşmamla durdurdum.
"Levent mi yolladı seni?"
Gözünü devirerek "Evet Levent yolladı." dedikten sonra doğrulup arka cebinden ikiye katlanmış olan bir peçete çıkardı. "Yüzünü silelim sonra git okuldan."
Ne yapmaya çalışıyordu? Leventin onu yollamış olmasına inanırdım ama bana yardım etmesi için yollamasına asla inanmazdım. Hem elinde olsa Buğra beni Levent'ten daha kötü bir hale getirirdi. Şimdi ise yaptıkları her açıdan mantıksızdı.
Yüzüme uzanan elini tutarak onu durdurdum. "Saçmalamayı kes! Ne diye yardım ediyorsun bana?"
Bir elime bir de bana bakıp vücudunu bana yaklaştırdı. "Sana yardım etmiyorum." dedi. Sesi gerçekten yardım etmiyormuş gibi çıksada yüzüme dokundurduğu eli hiç de öyle demiyordu.
Fısıldayarak "Benimle oynama." dedim.
"Seninle oynamıyorum." diye fısıldadı o da. Gözüme bakmaktan itinayla çekinerek dudağımın kenarını temizleyen elini izliyordu. Bu bile saçmaydı temizlemesin diye elini bırakmadığım halde ısrarla orayı silmeye çalışıyordu.
"Bal gibi de oynuyorsun. Bu yaptığın Levent'in yaptığından bile kötü." Sonunda gözlerini gözlerime çıkardığında bu sefer ben gözümü ondan kaçırdım. Yakınlığının ister istemez ben de bir etki yaratması kendimden nefret etmem için listeme bir madde daha eklemişti.
Elimi elinden çekmeyi akıl ettiğimde aynı eli çeneme sarılıp gözlerimi ona çıkarmamı sağladı.
"Sana aşk oyunları oynayacağımı falan mı sanıyorsun?" Gözlerimin içine tüm nefretiyle bakarak konuşuyordu. "Öyleyse yanılıyorsun. Senin gibi birine dokunmaktan bile iğrenirken Levent'in intikam planlarına dahil olmayacağım. Daha o kadar düşmedim. En azından senin seviyene."
Vücudum dediklerinin etkisiyle sarsılırken dolan gözlerimi görmemesi için bakışlarımı tavana diktim. Güçsüz görünmek istemiyordum. Bu zamana kadar bu tür laflara katlanmıştım şimdi de katlanabilirdim. Ya da katlanıyormuş gibi yapmalıydım.
"Siktir git o zaman. Senin yardımını isteyen olmadı. Benim kimseye ihtiyacım yok oğlum. Bana dokunmaktan iğrendiğin için ağlayıp zırlamayacağım." İçimdekileri düşünürsek dediklerim içimden geçenlerin tam tersiydi.
Elindeki peçeteyi kucağıma fırlatıp çenemi sertçe bırakarak ayağa kalktı.
"Önce gözünden akan yaşı sil ondan sonra de bunları, hadi koçum." diyerek omzumu sıvazlayıp geri çekildi. "Ben gidiyorum sen de ağlayıp zırla."
Kapıdan çıkıp gittiğinde elimi gözlerime çıkarıp ıslaklığı sildim. Kendimden nefret ediyordum. Onun Levent'ten daha çok adam olduğunu düşündüğüm için, bir an gerçekten bana yardım etmeye geldiğini düşündüğüm için, onun gibi bir şerefsiz yüzünden ağladığım için, ben ben olduğum için kendimden nefret ediyordum.
———
Bunların hepsi birbirinden şerefsiz aq ben bile bu kadar şerefsiz değilim.
Neyse Saldım çayıra, mevlam kayıra
Öptüm💋
Şizofren 🐘🔸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]
NouvellesDüşündükçe bir çıkar yol bulamayanlar, aşka sarılırlar.