———
-Ege
Cuma
(20.31)Kalbimin ağrısını nasıl dindirecektim? Kafamın içindeki korkak çocuğu nasıl susturacaktım? En önemlisi ne zaman düşünmekten vazgeçecektim?
Bu soruların hiçbirinin cevabı yoktu. Yaşadığım süre boyunca da cevapsız kalacaklardı. Çünkü biliyordum ben hiç değişmeyecektim, insanlar değişmeyecekti. Hepsi beni bırakacak hepsi benden nefret edecek, kimse sevmeyecekti. Eğlenceli bulunmayacak, ciddiye alınmayacak gerçek bir arkadaş olmayacak hiç aşık olunmayacaktım. Sevgisiz büyümenin bir yumruğu muydu bu içimi kanatan bilmiyordum ama bir süreden sonra bunu sorun etmemeye başlamıştım. Etrafıma baktığımda herkesin sahte olduğunu görebiliyordum. Niyetim kimseyi aşağılamak değildi. Sonuçta bana sahte gelen herkesin gerçek duyguları vardı. Yanlış olan bendim, onlar değildi.
Levent'le de aynısını yaşamıştım. İlk kez arkadaş, ilk kez aşık olmuş; ne ilk ne de son kez terk edilmiştim. Bir ot gibi yaşarken gerçek bir insan olma hayalim beni ondan alıkoymuştu.
Yaptığım şeyin düşündüğüm gibi basit bir şey olmadığını çok iyi bilsem de bir yanım senin de sevilmeye ihtiyacın vardı diyerek vicdanımın üzerini örtmüyor değildi. Ta ki o öğrenene kadar.Beraya, Levent'e, buğraya yaşattıklarım üzerimde bir yıkıntı oluşturmuştu. Artık aklımdan geçen düşüncelerin çoğu nasıl bir salak tam üç kez intiharı dener de başarısız olur konuluydu.
Nasıl bir yolunu bulup kendimi de onları da kurtaramamıştım? Niye kendimi sonu gelmez bir acının içine atmıştım?
"Siktir git buradan."
Yine garipliğimin bir göstergesi olarak bulunduğum yerden soyutlanmıştım. En son Levent'in evine gelmiş ona konuşmamız gerektiğini söylemiştim. O konuşmaya başlayıp beni aşağılayana kadar da farkındaydım nerede olduğumun. Ondan sonrası yoktu.
"Konuşmadan gitmem." Sayıklar gibi planlanmış cümleler döküyordum dudaklarımın arasından.
"Ne ara böyle dik başlı oldun lan sen? Ne oldu yoksa nasıl biri olduğun ortaya çıkınca ezik rolünden çıkmaya mı karar verdin?"
"Bana okuldakilerin yalan söylediğini, ezik değil sessiz olduğumu söylemiştin."
"Yalan söyledim. Eziğin tekisin. Kimse senin yanında durmak istemiyor anladın mı?"
Bağırarak üzerime doğru geldiğinde hiç istemeden bir adım geriledim.
"Bana kötü şeyleri duyamayacağım bir zaman söyler misin? Biliyorsun dayanıksız bir insanım. Sesinden duyunca daha kötü oluyor."
Buraya ona muhtaç olduğumu göstermeye gelmemiştim ama yine Egeliğimi yapıp kabuğuma çekilerek beni kırmamasını istiyordum.
"Sen tam bir salaksın Ege." Öyle çok öfkeliydi ki, sesi bir tıslama gibi çıkıyordu. "Sana inanıyor muyum sence? İyi oyunculuk sergiliyorsun ama o kadar. İçindeki yalancıyı görebiliyorum."
Dayanamayacaktım. Sanki ne olduğumu bilmiyormuşum gibi bir de o hatırlatıyordu bana pisliğimi.
Gitmek için arkamı dönmüştüm ki beni sertçe kendisine döndürüp "Öyle sessizce çekip gidemezsin." diye bağırdı yüzüme doğru.
"Nasıl böyle iyi bir yalancı olduğunu anlatacaksın bana. Gittin intiharı bile denedin lan. Kimbilir ne ayarlamalar yapmıştın da o kadar denemene rağmen ölemedin bir türlü."
Ne dediğini bilmiyordu. Hepsi sinirdendi buna emindim. O bana böyle şeyler söylemezdi.
"Sinirlisin diye böyle söylüyorsun. Sakinleş sonra konuşalım lütfen." Kolumu ondan kurtardığımda bana kendimi böcek gibi hissettirecek bir sırıtış kapladı yüzünü.
"Yok be Ege ne siniri. Sadece düşünüyorum düşünüyorum cevap bulamıyorum. Gözün bu kadar mı dönmüştü de ölümü de oyununa kattın? Söylesene amacın neydi? Dikkat mi çekmeye çalışıyordun?"
Onun aksine sakince karşısına geçip "Gideyim ben tamam mı? Sen iyi değilsin. Düşünmeye başladığında yanlış şeyler söylediğini anlarsın ama geç olur o yüzden sus. Pişman olmanı istemiyorum." dedim yanağını hafifçe okşayarak.
Ben gittikten sonra üzülüp beni suçsuz görmesine izin veremezdim. Gidince yaptıklarım da silinemeyecekti. Bunu kendi pişmanlığıyla örtmemeliydi.
Yüzünü elimden kurtarıp beni itti.
"Hayır söyleyeceksin. Artık insanların arkamdan iş yapmasına alıştım. İnan bana yaptığın şey o kadar koymadı ama dikkat çekme çabasıyla intihar yalanı uydururken hiç mi utanmadın?"
"Utandım. Annem bir insan ancak dünyaya kattıklarıyla yaşar derken kendimden şu dünyaya hiçbir şey veremediğim için çok utandım. Ölsem her şey daha iyi olur gibi gelmişti."
Bunları söylerken başım yerdeydi. Çünkü yine utanıyordum. Varolduğum için büyük bir utanç içindeydim.
"Niye daha iyi bir yol bulmadın o zaman? Mesela annenler salonda otururken denemek yerine neden evde kimse yokken denemedin?" Bana inanmamaya öyle kararlıydı ki hala dalga geçiyordu. Ben psikoloğuma bile anlatmadığım şeyi ona anlatırken o dalga geçiyordu.
Ama ben gerçek olmak zorundaydım ona bunu borçluydum artık beni yerin dibine gömecek olsa da dilimin ucuna gelenleri söyleyecektim.
Ölmeyi hep istiyordum ama hiç ölümümü planlamamıştım. Kafama estiğinde yapmıştım ne yaptıysam. O yüzden hep başarısız olmuştum. Sanırım bu büyük bir hataydı."Bir dahakine öyle denerim. Ama benden sonra üzülmeyeceğine söz verirsen."
O üzülsün istemiyordum. O üzülmesin diye bile katlanırdım bu hayata.
"İnan bana öldüğüne üzülmezdim. Hayatımda öyle çok büyük bir yerin yok. En fazla üç gün aklımda olurdun sonra unuturdum seni. "
Sözlerinden sonra vücudum gevşemişti. Öyle hafiftim ki. Ardımdan üzülmeyeceğini bilmek her şeyi başarabilirmişim gibi hissettirmişti.
"Tamam o zaman. Ben gideyim artık."
Planlı olmalıydım.
"Annem bekliyor. Okul değiştireceğim de."
Sesim fazla iyi çıkmıştı ama umrumda ya da umrunda değildi. O gitmemi istiyordu, ben de zaten gitmeye dünden razıydım.
"İyi yaparsın." deyip bana kapıyı gösterdiğinde son kez yüzüne bakıp gülümsedim. Özlerim diye bakmamıştım. Çünkü özlemeye vaktim olmayacaktı. Belki nefretten başka bir şey görürüm diye bakmıştım. Ama iyi ki de görmemiştim. Yoksa vazgeçebilirdim.
İlk defa iyi yapıyordum. İlk defa bir şeyi başaracağıma gönülden inanıyordum.
———
Dersteyim çok kontrol edemedim bir yanlışım varsa affedin gitsin🤗.
Diğer bölümde görüşürüz.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorum.
🐘🔸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]
Short StoryDüşündükçe bir çıkar yol bulamayanlar, aşka sarılırlar.