———Çarşamba
(17.12)Zamanı geri alabilseydim eğer, ona verdiğim sırrı babama söylediği güne geri dönerdim. Onu durdurur, beni de kendisini de mahvetmemesini sağlardım ama öyle bir şansım yoktu. O babama eşcinsel olduğumu söylerken beni hiç düşünmemişti. Her gün yediğim dayakların kaç katına çıkacağının da, bunlara işkencelerin ekleneceğinin de bilincinde olarak yapmıştı her şeyi. Beni o değiştirmişti, bu hale getirmişti. Şimdi bana vicdan azabı çektiremezdi. Hayatımı zindana çevirmişken bir de pişmanlığı oraya ekleyemezdi.
Peki niye? Niye öyle hissetmiyordum? Kalbim Bera'yı her düşünüşümde neden acıyla kasılıyordu? Neden onun yerdeki hali gözlerimin önünden gitmiyordu? Pişman olmamalıydım. Babam bana böyle öğretmemişti. Yaptığım her şeyin sonucuna katlanmak zorundaydım. Odamda celladımı bekler gibi babamı beklememin sebebi de buydu. Her zamanki gibi eylemlerimden haberi olmuş, beni çabucak eve çağırmıştı. Şimdi ne olacaktı bilmiyordum ama babam beni böyle apar topar çağırdığında hiçbir zaman iyi bir şey olmamıştı.
Kapım sertçe duvara çarparak açıldığında oturduğum sandalyeye sinmemek ve bir de babam geldiği için ayağa fırladım. Beni otururken görseydi her şey olacağından daha kötü de olabilirdi.
Yüzündeki psikopat gülümseme olacakların habercisiydi. Öyle sert ama sakin hareket ediyordu ki korkmamak için ya hissiz ya da deli olmalıydım. İkincisine daha yakındım ama titreyecek kadar korkuyordum.
"Sana söyledim değil mi? Az kaldı Levent, beni zorlama Levent dedim. Sabrımın sonuna yaklaştığımı sana her gün hatırlattım." Her büyük adımında gerilememe neden olan o cümleleri ederken en sonunda yanıma gelip elini çeneme yerleştirdi. "Sen ne yaptın benim salak oğlum?"
Gözleri çok tanıdıktı. Bana beni öldürsün diye yalvardığım o günleri hatırlatıyordu. Belki daha az öfkeliydi ama aynı delilik yerini koruyordu.
"Cevap versene lan? Sen ne yaptın?" Sesi odamı geçip tüm evde yankılanırken göz ucuyla annemin orada olmasını umduğum kapıya baktım. Beni elinden kurtaramayabilirdi ama yaralarımı sarmak için orada durmalıydı.
Onun sesli soluklarının arasından duyulmayacak kadar kısık sesimle "Sözünden dışarı çıktım." dediğimde kafasını aşağı yukarı sallayıp benden uzaklaştı. O iki adım gerilerken ben yüzümü siper almak için yanıp tutuşan ellerimi yanımda tutmaya çalışıyordum. Hep öyle yapardı çünkü. Gücünü toplamak için geriler sonra tokadı yüzüme hızla geçirirdi. Çok acıtırdı ama sonunda geçerdi. Sonuçta bir tokattan kimse ölmezdi.
Bu sefer umduğum olmadı. Ne zaman olmuştu ki? Her zaman isteklerim dışında gerçekleşen şeylerin acısını çekecektim. İndirdiği bir tokat değil, tam gözümün üzerine inen bir yumruktu. Sonra bir tane daha, bir tane daha. Ben yere düşene kadar nereme denk gelirse oraya yumruğunu geçirdi. Nefes nefese üzerimden çekildiğinde ise ben de onun gibi soluklarımın düzene girmesi için beklemek zorundaydım. O tekrar gücünü toplamalıydı ben ise bir daha ki darbenin nasıl ve nereden geleceğini normalde kestirmeye çalışmalıydım. Normalde tahmin ederdim ama şimdi kafam bu kadar doluyken bakışlarımın bile boş baktığına emindim.
Yumruğun az gelmiş olacağını düşünmüş olacak ki ayaklanıp karnıma gelmesi için ayarladığı bir tekme savurdu. "Oruspu evladı, sana terbiye veremedim mi ben lan?" Evi inleten sesi kulaklarıma çarptığı an kırılıp dökülüyordu sanki. Ne onu anlayabiliyordum ne de anlamak için çaba harcıyordum. Babamın beni bir çuval gibi tekmeleyişinin acısı kalbimden hiç gitmeyecek olsa da davranışlarına alışalı uzun zaman olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]
NouvellesDüşündükçe bir çıkar yol bulamayanlar, aşka sarılırlar.