Söylemeyeceğim söylemeyeceğim diyorum ama okunma sayısı umrumda olmamakla beraber, yorum sayısı beni bir miktar üzüyor. Kendi kendime yazıyor olmak istemiyorum.Azıcık tepki
Güzel bir etki
Seviyom sizi💕———
Pazartesi
(23.37)Karnıma saplandığını hissettiğim onlarca bıçak arasında ayakta durmaya çabalamak zordu. Beynimde dönüp duran görüntüler aldığım nefesi tıkamaya yetiyordu. Ne olacağını, okulda nasıl karşılanacağımı bilmemem beni olduğum yere sabitlemişti. Bir enkazın altında kalmış, gördüğüm küçücük ışık huzmesinden özgürlüğe ulaşmaya çabalıyordum sanki. Oksijen git gide azalıyor, idareli nefes almaya çalıştıkça bilincimi daha çok kaybediyor, göğsümdeki o sıkışmayı hissediyordum. Evde duramıyordum. Sessizlik beni içine çektikçe aklıma olur olmadık şeylerin dolması yetmiyormuş gibi, bir de o yapmak istemediklerimi yapma isteğini buluyordum kendimde. Dışarı çıkıp beni bu hale siz getirdiniz diye avazım çıktığı kadar bağırsam az biraz rahatlayacaktım belki fakat onu da yapamıyordum. Ne gücüm vardı bunu yapmaya, ne de isteğim. Yine kendi çukurumda boğulmakla yetinmek zorundaydım. Yine kendi acımı kendim yaşamalıydım.
Sorunsuz geçen tek bir günüm olmamıştı ama çaresiz hissettiğim günler de o kadar çok değildi. Her zaman bir çıkış olabileceğine inanmıştım. Bu inancı babam beni arkasında bırakıp gittiğinde terk etmeli, bu hayatta hiçbir zaman iyi şeyler yaşamayacağımı kabullenmeliydim. Yapmadım. Yapmadığım gibi birilerine bağlanarak hayatta kalmak için bir sebep bulmaya çalışıyordum. En büyük sebep sonumun babama benzememesini istemememdi ama onun oğlu olduğumu gün be gün daha çok hissediyordum.
Ev Buğra'nın her zamanki kapı çalışıyla yankılanırken o çalışın tokmaktan kapıya inen yumruklara dönüşünü dinledim. Onu iyi olduğuma inandıramayışımın cezasını, beni en aciz halimle görmesiyle ödeyemezdim. Yatakta iki büklüm uzanışımı, gözlerimin kan çanağına dönmüş, sesimin ağladığımı ele verecek şekilde kısılmış oluşunu görmemeliydi. Onun canını sıkan kişi olmaktan yorulmuştum. Herkese en somurtkan olmak isterken onunla gülmek istiyordum. Benimle gülmeli, benimle eğlenmeli, beni de kendisini de iyi etmeliydi.
Ama ben hiç iyi olmamıştım, olmayacaktım. Kapımı çalmaktan vazgeçip gitsin diye bekleyişim de bu yüzdendi. Onun bana iyi gelmeyeceğini bildiğim gibi benimde ona iyi gelmeyeceğimi biliyordum.Farkındalık önemliydi. Benim, onun aşık olduğu biri olduğunu kabullenmem; onunsa benim iyi olmadığımı kabullenmesi gerekiyordu. Ama kabullenmiyordu. Bir türlü beni o kefeye koyamamıştı. Onun başına kalacağımı düşünüyordu. Peşini bırakmayacağımı, ona bağlanacağımı düşünüyordu. Belki haklıydı, belki de başında gözlerim her yerde onu ararken içimden geçenler bunlardı, ama şimdi muhtaç olduğum hiçbir şeyi ondan dilenmiyordum. Mesela beni sevsin demiyordum. Ya da bana sarılsın, öpsün, fikirlerime değer versin, duygularım olduğunu anlasın istemiyordum. Her iyi anımda, her kötü anımda yanımda dursun, kendimi koruyamadığım anlarda beni korusun, sırtımı yaslayabileceğim göğüs olsun da istemiyordum. Aptalın tekiydim, deli gibi istediğim her şeyden vazgeçmek zorundaydım, gerekirse yüzlerce kez bunu kendime hatırlatacaktım.
Bir anlığına dışarıdan Bera diye bağıran Buğranın da, kapının da sesi kesildiğinde gittiğini sanarak rahat bir nefes vermeme engel olamadım. En iyisi hiç gelmeden, kendisini alıştırmadan gitmesiydi.
Bir anda evi tahta kırılmasına benzer bir ses doldurduğunda reflekslerimi kontrol edemeyip yüzümü ellerimle kapattım. Nedeni korkmam değildi. Sinirliyse bağıracaktı, yüzü şekilden şekile girecekti ve ben bunu görmek de duymak da istemiyordum. Sakinliğe ihtiyacım vardı. Sakinliğe muhtaçtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yüzlü Çocuk [boyxboy]
סיפור קצרDüşündükçe bir çıkar yol bulamayanlar, aşka sarılırlar.