KANGREN ZİFİRİ GECE

511 10 0
                                    

Karanlık öyle sessiz ,öyle ürpertici sanki sokaklar terkedilmişti. Zifiri  karanlığın uçsuz bucaksızlığında ,bir çığlık bölüyordu gecenin sessizliğini, medeniyetin rengi Antakya'da. Kozanların tarlası bembeyaz örtüsüyle Ay'ı bile kıskandırıyordu bu kıskançlık arşı alada olduğu gibi Antakya'da Dağhanlılar konağında da tüm hazımsızlığıyla yaşanıyordu. Dağhanlıların tarlaları susuzluk yüzünden kurumuş ,tüm mahsulleri telef olmuştu. Öte yandan kendi sulama kanalıyla  verimli , gelin gibi bembeyaz giyinen topraklarında bereketi kucaklayan Kozanlar.... Yıl 1999 şiddetli yağmur şehri esir almış bir çok tarla ve mahsül zarar görmüştü..Bunu fırsat bilen Dağhanlıların Nazif ağası Kozanların tarlasını talan etmiş birde yetmezmiş gibi yakalanınca da Kozanların Mehmet Ağası ile kıyasıya kavgaya tutuşmuştu. Kavga hırsın verdiği öfkeyle daha da şiddetlendi  ve karşılıklı silahlar çekildi arka arkaya patlayan silahların sesine tüm köylü koşup gelmişti, çok geçmeden iki tarafa da haber gitmişti. Hem Kozanlar hemde Dağhanlılar tarlaya vardıklarında karşılaştıkları manzarayla deliye döndüler. Nazif ağa ile Mehmet ağa birbirlerini vurmuş ikiside oracıkta can vermişti. Mehmet ağanın başucunda ellerini okşayan minnacık bir çift el 4-5 yaşlarında, güzelliği  dillere destan, zekası, zerafeti ile efsane aşkın kahramanı olacak Nazlı.... Babasının avucunun içindeki kana bulanan pamuk kozasını elinden alıp, öpüp cebine koyar.

Nazlı,Dedesi Firuz Ağa ,Annesi Süheyla Hanım ,ablası Elvan Abisi Baran Babaannesi sultan hanım ve çiftlik çalışanları ile birlikte Kozan çiftliğinde yaşamaktadır. Öte yandan Nazif ağanın da göğsü üzerine abanmış hıçkıra hıçkıra ağlayıp " Baabaammmm" diye bağıran 10 yaşlarında akça pakça yakışıklı mı yakışıklı kömür gözlü Yusuf....

İki küçük beden,iki sevgi dolu koca yüreğin ilk karşılasmasıydı ,  acıyla biten bir sonun başlangıcıydı o gece..

20 YIL SONRA...... Nazlı 25 yaşında beyaz tenli, zifiri saçlı ,orman gözlü, güzeller güzeli bir genç kız olmuştu.17 yaşında üniversiteyi kazanıp ayrılmıştı topraklarından,İstanbul'da ziraat mühendisliğini bitirmiş köklü bir holdingin başarılı projelere imzasını atan en çalışkan ve ödüllü mühendisi olmuştu. Başarısının ardındaki gizli gerçek aslında yıllardır içinde büyüyen hasret ve uhde kalan ,çocukluğunda içine işleyen üstüne sinen o mis kokulu topraklarının kuraklaşmış ,verimini yitirmiş, babasının kanıyla kuruyup çöle dönen toprakları olmasıydı. En  samimi arkadaşı Yıldız idi onun hayallerinin yegane tanığı ne zaman yan yana kalsalar hep aynı düşü görürlerdi. Nazlı her fırsatta Yıldız'a " Birgün tekrar topraklarıma döneceğim ve babamın bıraktığı yerden ben devam edeceğim Antakya'nın bembeyaz gelincik tarlalarını andıran görüntüsünü yeşerttiğim pamuklarla ben yapacağım.."

Yıldız iyi bir dost olduğu kadar da esprili havayi bir yapıya sahip olmanın edasıyla                                      " Hıımmm he Nazlı'm he elbet yapacaksın hatta birlikte yapacağız hem o çok istediğimiz pamuk tarlasını hemde serayı açacağız oldu mu ama şimdi değil, ogün bugün değil, ben şimdi gidip iki kahve daha yapayım sabaha yetiştirmemiz gereken o muhteşem projenin bitmesi lazım yarın sunum yapacaksın.. " Nazlı bu durum karşısında ne diyebilir di ki haklıydı yıldız herşeyin bir zamanı vardı

Uzun ve yorucu gecenin ardından çok bitkin düşselerde o sunum yapılmalıydı. Erken den kalkıp plazaya doğru yola koyuldular. Sunumu yapacakları plazanın toplantı odasında herkes yerini almış projeksiyon görüntüleri hazırlanmış sunuma başlanacak ama asıl patron yoktu ortalarda... 10 dakika bekleyişin ardından barkovizyonun önünde daha da sıkılan Nazlı saçlarını düzeltirken bir haber gelir asıl patron gecikeceği için toplantıya katılamayacaktır yerine en samimi arkadaşı Hakan' ı yollar Hakan hem arkadaşı hem avukatı hemde birlikte iş yaptığı sağ koludur.Nazlı Hakan' ın gelmesiyle sunumuna hemen başlamış projeyi tüm detaylarıyla soluksuz anlatmış çıkmaya hazırlanırken terasın kış bahçesinden burnuna gelen yasemin kokusuyla büyülenir, dayanamayıp bir dal kendine koparıp su dolu bir bardağa koyar evdeki saksı çiçeklerinin , balkondaki mini serasının bu büyülü kokuya ihtiyacı var diye düşünerekten.. Nazlı elindeki çanta ve yaseminle asansöre doğru ilerlerken asansörden aceleyle inen adamla çarpışır.. Aynı şehirde yaşayan, aynı havayı soluyan ama birbirlerinden hiç haberi olmayan birbirlerini tanımayan bu iki deli yürek Antakya'daki o korkunç zifiri kangren olmuş gecenin ardından ikinci kez karşılaşırlar, birbirlerini hatırlamadan, tanımadan, birbirlerini bilmeden..

SÜRGÜN SEVDAM ,(Geçmişin gölgesinde çaresiz bir aşk masalı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin