AYRILIK RÜZGARLARI......

98 2 0
                                    

En kolay olan seçimdir gitmek, önemli olan kalabilmeyi başarmaktır. Yalanlara,ihanetlere,acımasızlıklara karşı dik durabilmektir.

Nazlı , Yusuf ile Antakya'ya dönmüştür dönmesine de kafası da karışmıştır. Berna'nın söyledikleri doğru olabilir miydi, haklı mıydı, söylenenler gerçek miydi. Yol boyu zihni yorulmuştu bu düşüncelerden. Yusuf bunları gerçekten başından beri biliyor muydu, Neden söylememişti yad sakladığı başka yalanlar var mıydı. Zordu tabi bunları bile bile , beynini bu sorularla meşgul ederken, deli gibi aşık olduğu adamın gözlerine bakmak. Ne yapacaktı bundan sonra. Nazlı öyle herşeyi içinde tutacak gibi durmuyordu. Öfkesi konaktan içeri girdiği anda artmıştı. Mirza ağa ile karşı karşıya gelince dayanamadı. bir anda avlunun orta yerinde bağırmaya başladı.

"Sen nasıl yapabildin bunu, neden yaptın. Yusuf ile evlenelim diye direten sen değil miydin,neden hem benim hemde torununun canını nasıl tehlikeye atarsın niye yaptın." Yusuf hayretler içinde kalmış, neye uğradığını şaşırmıştı. Nazlı bunları kimden nasıl öğrenmişti.

"Nazlı sakin ol , sen ne söylüyorsun hem nereden çıkardın bunları."  Nazlı  daha da öfkeliydi ellerini kollarını sallaya sallaya, saçlarını rüzgara teslim edercesine savura savura hırçınlığını arttıra arttıra konağın avlusunu inletiyordu. Yusuf bir yandan kollarını tutup sakinleştirmeye çalışırken öte yandan neden yol boyunca bildiğini sezdirmemişti merak ediyordu. Mirza ağa;

"Yusuf şu karını sakinleştir önce sonra yukarı çıkın odada konuşuruz orta yerde bağırıp durmasın." Yusuf zaten aynen de öyle yapıyordu. Nazlı biraz durulduktan sonra merdivenleri koşar adımlarla çıkıp vardı Mirza ağanın yanına.

"anlat hadi dinliyorum. Nasıl bir açıklama yapacaksın merak ediyorum. Ya sen kendi öz torununun canını bile hiçe saydın be."

"Tamam Nazlı bir sakinleş bırak anlatsın dedem herşeyi."

"Sen de biliyordun gizledin benden başından beri biliyordun değilmi. Sende mi bu işin içindesi yoksa."

"Nazlı saçmalıyorsun artık bende yeni öğrendim. Haftalardır ne çektiğimi biliyor musun bu işin peşine düştüm olayı çözmeye  çalıştım sakin olursan bunu baş başa konuşalım lütfen sana herşeyi anlatıcam." Mirza ağanın artık saklayacak birşeyi de kalmamıştı. Yusuf'tan söz isteyip tüm olanı biteni anlatmaya başladı. Nazlı gözleri yaşlı dinliyordu anlatılan her şeyi. Yüreği öyle yanıyordu ki hep biliyordu hissediyordu babasının katil olamayacağını . Öfkesi, hırsı öyle yükselmişti ki konuşamıyordu ağlamaktan. 

"Benim babam masum, benim babam katil değil biliyordum. Peki ya sen Yusuf sen nezamandır biliyordun neden söylemedin. Neden beni vicdanımla ezilmeye mahkum ettin."

"Çünkü ben de eziliyorum anladın mı , gözlerinin içine bakamamak , her defasında senin  o masum  bakışlarının karşısında çaresiz kalmak canımı yakıyor anladın mı ama elim kolum bağlıydı . Herşeyi yoluna koyduktan sonra zaten anlatacaktım."

"Bütün bu olanlardan sonra sana nasıl güvenmemi istersin söyle ya ben Berna ile ilgili söylediğin yalanını bile affettim ama bunu bekleme benden bu çok ağır anladın mı yapamam. Her gün bu ihanetle yaşayamam yapamam bunu. Gidiyorum ben."

"Nazlı dinle beni dur nereye gidiyorsun."

"Artık bu konakta kalamam anlamıyor musun." Hızlı adımlarla uzaklaşır odadan hemen yatak odasına gidip valizini hazırlamaya başlar . Yusuf ikna etmeye çalışsa da sakinleştiremez sevdiğini. Avlunun ortasında bir elinde bebeği ,bir elinde valizi kapıdan çıkacağı sırada Yusuf'un annesi yalvarmaya başlar.

"Nazlı kızım ne olur sakin ol yalvarırım dinle beni torunumdan ayırma lütfen."

"Bu kadar yalanla ihanetle kalmamı istemeyin lütfen biliyorsunuz sizi çok seviyorum ama tüm bu yaşadıklarımı hazmetmem gerek. Bizi bu noktaya Mirza Bey ve oğlunuz getirdi."

SÜRGÜN SEVDAM ,(Geçmişin gölgesinde çaresiz bir aşk masalı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin