ŞÜPHE ......

95 2 0
                                    

Şimdi biri girer hayatına, kokusuyla uyuyup, sesiyle uyanmak için her şeyini verirsin... " La Edri"

Tüm hazırlıklar başlamıştı. Yıldız ve Yusuf'un işbirliği eşliğinde.  Yusuf tam da Nazlı'nın hayalindeki gibi bir ev tasarlamış ve tarlanın hemen kenarına yaptırmaya başlamıştı bile. Ahşap görünümlü, merdivenli, balkonlu  etrafı çitle örülmüş  ,bahçeli  , küçük ama gösterişli tabi . İçinde şöminesi , balkona açılan ve tarlayı gören muhteşem bir mutfak , salon ve yatak odasından oluşan şirin mi şirin ,geceleri etrafı aydınlatmak için tüm evin çevresine döşediği minik rengarenk lambalarla dolu ışıl ışıl bir ev yaptırmıştı .Sadece içini doldurmak eşyaları dizmek gerekiyordu. Tam bir haftanın sonunda eşyalarda yerleştirilmiş ,tüm hazırlıklar sona ermişti. Geriye sadece bu sürprize Nazlı' yı davet etmek kalıyordu. Muhteşem bir sofra kurulmuş, mum  ışığında hazırlanmış yemekler ve müzik eşliğinde Yusuf, Nazlı'nın gelmesini bekliyordu.   Yıldız , bir bahane bulup Nazlı' yı tarlalara yollamayı başarmıştı. Nazlı vardığında gördüklerine inanamadı.  Rengarenk ışıklarla süslenmiş hayalindeki ev , ve kapının önünde  onu bekleyen sevdiği   adam. Tüm bunlar gerçek olamayacak kadar büyülüydü. O an öyle duygu yüklüydü ki gözleri dolu dolu öptü dudaklarından sevdiği adamı. Hem öptü,hem teşekkür etti.

" sen benim başıma gelen en güzel şeysin, sen hayallerimin ve benim kahramanımsın, sana ne söylesem az, ne yapsam az, seni çok seviyorum hem de her şeyden çok."   Yusuf'un gözleri ve ağzı açık kaldı , çünkü ilk kez sevdiği kadın ona "seni seviyorum" demişti.  Mutlu bir geceye yelken açtılar ,gözleri ve dudakları kenetlenerek. O gece büyülü bir birliktelikle noktaladılar mutluluklarını...    

Sabah cıvıl cıvıl kuş sesleriyle , ağaç dallarının hışırtılarıyla yeni güne merhaba demişlerdi. Yusuf aşkla seyrettiği bu güzeller güzeli kadına bakmaya doyamıyordu. Nazlı , güneşin yakan ışıklarının gözlerine vurmasıyla uyanmıştı bu mutlu sabaha.  O gözlerini açar açmaz Yusuf , şair olmuştu şiirin karşısında  çünkü sevdiği kadın şiir gibiydi onun gönlünde.  " Dünyada ki cennet nerede bilir misin ? Mutlulukla bakan  ve umutla gülen gözlerde,  tatlı dillerde ama en önemlisi sevgi dolu yüreklerde. Sen benim sevdamsın . Sen benim mutluluğumsun, sen benim hayalini kurduğumsun, sen benim kadınımsın , sen benimsin benim."  Nazlı, bir küçük öpücük kondurdu dudağına hafiften sarıldı kollarına sevdiği adamın uzun uzun. Bir anda bir bağırtı ile kafaları cama çevirdiler. " heeey uykucular uyanmadınız mı hala ben geldim kahvaltı yapmaya çok açım heey kalkın." diyerek Yıldız balkona kuruluvermişti. Birlikte kahvaltı yapıp sohbet ettikten sonra Yusuf ikisini de baş başa bırakıp şirkete gitmişti. Nazlı , rüya gibi bir gece geçirdiğini anlatarak duygularını gizleyemiyordu. Bu ev artık onların her şeyden, herkesten kaçmak istediklerinde başını sokup, dinlenip huzur bulacakları yerdi. Tüm bunlar olurken elbette Mirza ağa da öfkeden çıldırıyordu. Yusuf'un bir kadın için bu kadar koşuşturması hoşuna gitmiyordu, ama ses çıkaramıyordu da .Çünkü biliyordu ki, karşı gelse Yusuf'u da karşısına almış olacaktı. Yıllardır beklediği gibi yine bekleyecekti sabır edecekti her şeyin bir zamanı vardı çünkü.

Günler , haftalar , aylar geçmişti . Bu sırada Meryem'in karnı da iyice büyümüştü ,doğuma artık birkaç ay kalmıştı. Kozan konağı heyecanla bebeklerini beklerken , Nazlı'dan da aynı haberin müjdesini bekliyorlardı evleneli 6 ay olmuştu ama henüz bir şey yoktu. Akşam olmuş Dağhan lar yemek sofrasında sohbet ederken bir anda kapı çalındı. Gelen Berna idi. Leyla sofradan Yusuf ağasını çağırdı. Yusuf Berna 'yı görmeyi ummuyordu hem şaşırdı , hem tedirgin oldu. "senin burada ne işin var , neden geldin"     

"seni çok aradım ama telefonlarıma cevap vermedin, merak ettim aylardır kaçıyorsun benden sorun ne oldu Yusuf konuş." Yusuf kolundan tutup kapı dışına çıkardı Berna' yı.                                  "neden anlamak istemiyorsun sana o gecede söyledim bitti anladın mı bitti."  Berna öfkeyle kurtarıp kolu geri itti Yusuf'u.   " ne demek bitti , bu kadar kolay mı bitti demek, ben kaç aydır ne yaşıyorum haberin var mı senin. Geri döneceğini söyleyip gittin ama dönmedin." Yusuf iyice sinirlenmeye başlamıştı. " geri dönmedim evet,  dönsem bile senin için değil, işim için dönecektim . Ama buradan da yürütüyorum ,  hem orada Hakan var artık. Berna bu ilişki bitti anla artık ve şimdi git buradan . Daha fazla olay çıkarma."  o sırada hala sofraya dönmediği için Yusuf'u merak eden Nazlı avluda O'nu göremeyince kapıya yönelir . Dışarıdan gelen tartışma seslerini merak eder yaklaşır , hararetle , öfkeyle konuşan ses Yusuf' a aittir. Kapıyı aralayıp dışarı çıkar ve ikisini birlikte görünce şaşırır. Tam neler olduğunu soracakken Yusuf ile göz göze gelir. Yusuf paniklemeye başlar ne söyleyeceğini bilemez , Berna ise Nazlı' nın  kim olduğunu bile bilmeden ,güzelliği karşısında adeta kıskançlıktan deliye döner ama sessizce bekler.   " Yusuf bir sorun mu var niye bağırıyorsun, hem kim bu hanımefendi."   şaşkınlıkla panik arasında sıkışıp kalan Yusuf,   " önemli değil , İstanbul'dan şirketten Berna,  ufak bir problem çıkmış ta onu haber vermek için gelmiş." Nazlı elini uzatıp " merhaba Nazlı ben, Yusuf'un eşi" dediği anda Berna olduğu yere mimlenmiştir. Şaşkınlığını gizleyememiş olmanın da üzüntüsüyle sadece " memnun oldum" diyebildi ve sustu.  Nazlı , misafiri içeri davet etmek istediğinde Yusuf engel olmak istemiş buna rağmen Berna daveti geri çevirmemişti. Yusuf'un bu tepkisine de anlam veremeyen Nazlı , Berna ile yemek sofrasına dönmüştü.  Yemek boyunca sessizliğini bozmayan Yusuf'u izledi. Nazlı ile Yusuf'un birbirlerine nasıl baktıklarını , Yusuf'un gözlerindeki aşkı gece boyunca gözlemledi hüzünle. Yusuf'un sessizliğine ve Berna'nın hüznüne anlam veremeyen Nazlı, " ee Berna sen şirkette ne iş yapıyorsun kaç yıldır tanışıyorsunuz" diye sorunca Berna Yusuf'a gözlerini dikerek, "Yusuf'u 3 yıldır tanıyorum onun kişisel asistanlığını yapıyorum o yüzden çok iyi tanırım her şeyini bilirim, bir tek senden haberim yoktu bana da sürpriz oldu."  Nazlı bu cümlelerden sonra kıskanmıştı fazlasıyla ama belli etmemeye gayret ediyordu. Ortamdaki soğuk hava rüzgarlarını dağıtmak yine Yıldız'a kalmıştı. Yıldız, Berna'dan ilk görüşte hoşlanmamıştı ve bir şeyler sezmeye başlamıştı. " Yakışıklı eniştem, tuzu uzatır mısın" biranda gerilen ortam O'nun bu tavrıyla neşeye bırakmıştı yerini iyide olmuştu. Sümbül hanım Berna' yı sorguya çekerken;  Berna, Yusuf 'la ilgili devamlı övgüler yağdırıyordu. Nazlı'nın kıskançlığını hisseden Yıldız ise hemen araya girerek, " Ne güzel bir şey değil mi bir patronun elamanından böyle övgüler alması"  Berna : " Yusuf benim sadece patronum değildi, biz yakındık, iyi arkadaştık o benim sırdaşım ve iyi bir dostumdur." Nazlı içten içe kıskanmaya devam ediyordu. Yıldız ise Nazlı ve Yusuf'un aşkından bahsetmeye başlamıştı bile öyle kıskandırarak  şeyi anlatınca ,birde üstüne Yusuf , o aşık bakışlarını Nazlı'ya çevirince Berna ,yüreğinden vurulmuşa döndü.  " her şey çok güzeldi , teşekkür ederim ama artık benim kalkmam gerek . Yusuf ,yarın buluşmamız lazım iş ile ilgili söylemek istediklerim var önemli." diyerek sofradan kalktı. Yusuf ve Nazlı onu yolcu ettikten sonra Nazlı Yusuf'a dönerek, " çok şanslısın bak seni çok seven bir elemanın var. İşine ne kadar bağlı ki, gecenin bir körü telefon açmak yerine ta İstanbul'dan kalkıp buralara gelmiş  değil mi."  Uzun bir  of çeken ,Yusuf , " Biraz kıskançlık mı seziyorum " ,      " Ne kıskanması ya ne alaka , Sadece anlam veremedim duruma hepsi bu."muzip bir gülüşle " hıhı Nazlı'm öyle haklısın , hadi geç oldu yatalım artık".    Kıskançlığın hala etkisinde olan Nazlı tatlı tatlı trip yapıp,   " sen yat ben biraz bahçede Yıldız ile oturacağım."  Saatlerce Yıldız' a dert yandı durdu. Nazlı, tıpkı adı gibi naz yaparak kıskançlığını esprili de olsa dile getiriyordu. Aslında  haksız da sayılmazdı. Gecenin bir körü hangi çalışan kadın  kalkıp ta iş için bir şehirden başka bir şehre giderdi ki. Nazlı'nın içini kemiren kurt misali, içindeki şüpheci ses, devamlı zihninde aynı şeyi tekrar edip duruyordu. Her ikisinin de artık yorgunluktan gözleri kapanıyordu. Yıldız dayanamadı içeri geçip yatacağını söyleyerek koltuğun kenarına kıvrıldı. Leyla ise salona gelip onu misafir odasına gitmesi için uyandırdı. Nazlı da odasına doğru ilerledi. Sessizce kapıyı açıp odaya girdi yatağın sağında yatan Yusuf'a yönelip bir süre uyuyan bu yakışıklı adamı izledi hayranlıkla, yüzünü, kirli sakalını , kaşlarını,saçlarını yumuşak yumuşak okşayıverdi.  Sonra yanına kıvrılıp yüzünü göğsüne dayayıp gözlerini kapadı.

Yine güzel bir yaz sabahı ,güneş en tepede, bulutlar masmavi ,ağaçlar yemyeşil ,doğa; gökyüzü ve güneş ile aşk yaşarken Nazlı ve Yusuf ise  birbirine delice ,sımsıkı sarılarak uyanmıştı yeni sabaha. Mutluluk tüm konağı sarmıştı yine. Nasıl oluyordu da her sabaha böyle mutlu uyanabiliyorlardı. Kendileri bile şaşırıp kalıyordu bu duruma. Nazlı , aslında Berna' yı içten içe ilgisinden ötürü kıskansa da Yusuf'un aşkından, kendisine olan sevdasından emindi. Ama yine de onu huzursuz eden bir şeyler hissediyordu Yusuf'un kendine söylemediği başka  şeyler olduğundan şüphe ediyordu ama ispatı yoktu. Nazlı , artık her sabah düzenli tarlasına uğrayıp pamuklarını kontrol edip , oradan da bahçe ve seraya gidiyor çoğu zamanını oralarda harcıyordu. Yusuf ise işlere yoğunlaşmış eskisi gibi Nazlı' yı arayamaz, hatta onu almaya gelemez olmuştu. Nazlı'nın o akşam bahçe ve pamuk işleri erken bitmişti. Pamuk tarlasının başına yapılan o hayal evinde Yusuf için güzel bir akşam sürprizi hazırlamaya başlamıştı. Yusuf'un telefonuna akşam tarladaki aşk yuvalarında buluşmak için mesaj atmıştı. Yusuf telefonunu sessizde unutmuş, kendisini şirketinde ziyarete gelen Berna ile ilişkilerinin bittiğine ve şehirden gitmesine yönelik konuşuyordu. Bu arada Yusuf bir an yerinden kalkıp cama yönelirken Berna masanın üstünde duran telefonda Nazlı'nın adını görünce hemen alıp mesajı silmeye başladı. Yusuf her şeyden habersiz Berna' yı ikna etmeye çalışırken gelen iş telefonuyla acil çıkması gerekti ve telefonunu masada unuttu.  Gelen mesajdan haberi olmadığı için Nazlı' yı da arayıp haber dahi verememişti. Nazlı tüm olup bitenden habersiz akşamın geç saatlerine kadar bekledi ama gelen yoktu. Daha fazla beklemeye dayanamadı ve Yusuf'u aradı. Telefona cevap veren kişi Berna idi. Nazlı;  " Berna, Yusuf'un telefonunun sende ne işi var , Yusuf nerede ? Berna sinsi bir gülüş atarak " aaa Nazlı Yusuf müsait değil telefona gelemez ." Nazlı şaşkın bakışlarla ve öfkeyle kapadı telefonunu evin içinde sağa sola adım atmaya başladı bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. Kafasında deli sorular , kıskançlık derken saat epey geçmişti. Yusuf çoktan eve dönmüştü ve Nazlı' yı göremeyince Leyla'ya sordu. Leyla ise Nazlı'nın sabahtan beri eve uğramadığını hatta bir ara arayıp kendisini sorduğunu öğrenince hemen aramak istedi. Telefonunun olmadığını fark etmişti. Ne tesadüf ki o an Berna 'da konağa gelmiş Yusuf'un telefonunu getirmişti. Berna ; " telefonunu masanda unutmuşsun , bende hazır bu tarafa geçerken bırakayım dedim" tam telefonu uzatırken , " hee birde Nazlı aradı çok ısrarlı çaldırınca açtım mecburen ama sanırım yanlış anladı." Yusuf  kaşlarını çatıp telefonu kaptığı gibi alıp Nazlı'yı aradı. Nazlı telefona cevap vermiyordu, kırgındı,öfkeliydi.  Yusuf , Yıldız'ı arayıp yerini öğrendikten sonra apar topar tarlaya koştu. Nazlı ,o muhteşem hazırlığın ortasında gözlerinden süzülen iki damla yaş ile karşıladı Yusuf'u.  

" Sana mesaj attım , bugün için özel olarak hazırlandım,sana sürpriz yapmak istedim. Sanırım asıl sürprizi sen bana yaptın. Aramadığın gibi mesajıma karşılık bile vermedin saatlerce bekledim burada aşk yuvamızda.  Bekledim sonra aradım ama telefonunu Berna açtı senin müsait olmadığını,telefona bakamayacak kadar meşgul olduğunu ima etti. Söylesene ne işi vardı telefonunun Berna da."  Yusuf tedirgin bir sesle  " çok özür dilerim , çok özür dilerim ne desen haklısın . Acil işim çıkınca telefonumu masamda unutmuşum , .Berna da sen ısrarla çaldırınca önemli bir şeydir diye açmış."  ,   " ıslarla öylemi dedi sana telefonunu sadece 2 kere çaldırdım. Hemen açtı zaten." " tamam Nazlı 'm  çok özür dilerim ."  , " özür dileme hem o kadının senin yanında işi ne , ne zaman dönecek,  haber vermek için gelmişti hani, niye hala burada."  Yusuf biran ortamı yumuşatmak ve sevdiği kadını sakinleştirmek için,  masaya yönelip " hımm hepsini sen mi hazırladın , çok güzel görünüyorlar."  kendisini ciddiye almadığını düşündüğü Yusuf'a daha da sinirlenen Nazlı " Artık önemi yok ben gidiyorum." derken Yusuf kolundan tutp kendine çeker. Bir süre yüzünü saçını okşar romantik ve tutkulu bakışlarıyla aşkını dile getirir. İkna edene kadar da bırakmaz. Dakikalarca öylece sevdiği kadını süzer ve okşar bir süre sonra karşı koyamayan Nazlı ise kendini sevdiği adamın kollarına bırakır. 

SÜRGÜN SEVDAM ,(Geçmişin gölgesinde çaresiz bir aşk masalı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin