AŞK AĞLATIR.......

74 1 0
                                    

Bir hafta göz açıp kapayıncaya dek geçmiş o büyük gün gelmiş çatmıştı. Yusuf , Hakan ve Serkan son hazırlıkları yapmıştı. Tüm emniyet birimi Yusuf'un işbirliği ile atağa geçmiş çeteyi içten çökertmek için son hazırlıkları yapmıştı. Havala alanı polisi ,uçaktaki yolcular , hostesler, hatta İtalya' da ki banka müdürü bile... Her şey hazırdı. Herkes rolünü iyice ezberlemişti. Köklü bir operasyon olacağa benziyordu. Yusuf'un üzerine yerleştirilen dinleme cihazları sayesinde an be an takip edebileceklerdi.

Nazlı korku içerisinde olup biteni izlemekle yetindi. Sarıldı sevdiğine sımsıkı gözlerden hunharca akan yaşlara söz geçiremiyordu. Yanağından süzülen damlalar Yusuf'un ciğerine ciğerine akıyordu. paramparça olmuştu yüreği. Sevdiği kadını böyle gözü yaşlı ardında bırakmak içini acıtıyordu. Mirza ağa ise her zamanki gibi avlunun bir kenarında elinde baston gözünden süzülen iki damla yaşla izliyordu torununun bilinmeze gidişini. Yusuf dedenin yanına giderek;

"Dedem , senden rica ediyorum lütfen bu defa , bizim için ailen için doğru olanı yap. Karım ve çocuklarım sana emanet. Emanetime gözün gibi bak. "

"Sen tasalanma oğul ben dersimi aldım . bundan gayrı Nazlı benim gelinim değil kızımdır. Ona zarar gelmesine göz yummam."

"İnşallah dedem inşallah."

Kapıda sevdiği adamı yolculadıktan sonra gözleri yaşlı sarıldı yavrularına mutfağa ilerleyip oracıkta oturup sakinleşmeyi bekledi.Bir süre sonra Mirza ağa da yanına gelmişti. Masaya dayanmış ağlayan Nazlıyı teselli etmek ona kalmıştı. Elini uzatıp omuzuna dokunarak;

"İçini ferah tut, ona bir şey olmayacak buna izin vermem gayrı sende korkma, o sağ salim gelecek yanımıza."

Nazlı öfkeyle masadan kalkıp elini sağa sola savura savura kustu öfkesini Mirza ağanın yüzüne yüzüne:

"Bunları sen mi söylüyorsun her şeyin sebebi sensin zaten senin bitmek bilmez hırsın yüzünden bu haldeyiz biz. Her şey bir avuç toprak içindi, tek amacın o topraklardaki madenlerdi, ne oldu peki bak sonunda kendi torununu ateşe attın "

"Biliyorum kabahatim büyük bu konuda ne desem az.Ama görmüyor musun pişmanlığımı be kızım."

"İnanmıyorum sana inanmıyorum sen ailemizi mahvettin. Sen babamı öldürttün, kendi torunlarının canına kastettin ve şimdi de Yusuf. Sen daha ne yapabilirsin ki. Bizim düşmana ihtiyacımız yok sen varsın zaten."

Mirza ağa söylenen sözlerin altında ezildikçe yüreği sıkışmaya başlıyordu. Biranda her yer bulanıklaşmış tüm sesler birbirine karışmaya başlamıştı. Sağ elini , sol göğsünün üstüne bastırarak, 

"Yalvarırım sus Nazlı, pişmanım yaptıklarım için . Yusuf'uma gözümün nuruna birşey olursa ben yaşar mıyım." Nazlı hiç aldırış dahi etmiyordu. Öfkesini dindirmek ne mümkün bağırdıkça artıyordu hıncı. Mirza ağa daha fazla dayanamadı ve yere yığıldı. Geçirdiği kalp krizi ile kendinden geçmeye başladı. Nazlı oracıkta öylece dondu kaldı sonra birden silkelenip müdahale etmeye başladı. Avlunun orta yerinde bağırmaya başladı. " Yardım edin , su getirin."

"Mirza ağa beni duyuyor musun nefes al " diyerek yakasını gevşetip yan çevirip güçlü güçlü öksürmesini söyledi. Mirza ağa zoraki öksürebiliyordu. Leyla ilacını ve suyunu getirir getirmez Nazlı hemen içirip, ambulansı çağırdı.Gelen ambulans mirza ağayı hemen en yakın hastaneye götürmüştü. Nazlı çok korkmuştu. Mirza ağanın yaptıklarından dolayı onu ne kadar suçlasa da ölümünü istemezdi, hele de kendisinin böyle bir şeye sebep olmasına katlanamazdı. doktor gerekli müdahaleleri yapıp muayenesini bitirdikten sonra mirza ağaya dönerek.

SÜRGÜN SEVDAM ,(Geçmişin gölgesinde çaresiz bir aşk masalı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin