BÖLÜM 1

522 50 150
                                    

ROMANDAKİ KARAKTERLER KISMEN GERÇEKTİR.
AZİZ DOSTUM TUGAY YILDIZ'A AİT ŞİİRLER, DÜNYA ÜZERİNDE BİR TANE OLAN ŞİİR DEFTERİNDEN ALINMIŞTIR.

"Gülümse! Arkadaşlar ölümünü ölümsüzleştirecek."

Elindeki kutuyu parmakları arasında bir o yana bir bu yana çevirdi. Gülümsedi. Çalışma masasındaki bilgisayarında Emniyet Genel Müdürlüğü'nün amblemi. Kutuyu açtı. Gözleri kamaştı kırmızı taşlı kolyenin yaydığı ışıltıdan. Belki de o kadar da ışıltılı değildi ama ona öyle gelmişti işte. Kazım henüz gelmemişti. Tabii o zaman ne sürprizi kalırdı? Özel bir gün olup olmadığını düşündü Ebru. Aklına hiçbir şey gelmedi. Kolyeyi boynuna geçirirken telsizden anonsu duydu:

"Kadıköy'de cinayet ihbarı... Feneryolu Mahallesi..."

Kutuyu masanın üst çekmecesine bırakıp telsizi aldı, çıktı.

.....

Perşembe akşamı... Eski bir teyp. Odadakilerin çalışmasına mâni olurum diye hoparlöründen ayak ucunda yürüyerek çıkardığı cızırtılı ses Zeki Müren'e ait. Elbet bir gün buluşacağız... Olay Yeri İnceleme ekibi işini usulca yaparken, hiç kimseye dokundurmadım teybi. Başında eğildim yerde yatan cesedin. Kafamı bir o yana bir bu yana yatırıp, gözlerimi kısıp düşünüyordum. Zamanında çok fazla ceset görmeme rağmen yine donup kalmaktan kendimi alamıyordum! Gözlerimi kapattım bazen, müziğe eşlik ettim fısıltıyla. Olay Yeri İnceleme memurlarından biri kanlı Montblanc dolma kalemi alıp delil torbasına koydu.

Fotoğraflar çekildi cesedin etrafında. Eskiden öyle her şeye fotoğraf çekilmezdi. İnsan için çok değerli olan anlarda fotoğraf çekilirdi, vaktin çok değerli olduğu zamanlarda. Unutulmaz anlarda çekilmeliydi fotoğraflar. İşte şimdi! İnsan kaç kere ölür ki hayatında? Gülümse! Arkadaşlar ölümünü ölümsüzleştirecek.

Delil torbasının içindeki dolma kalemi salladım, neredeyse gözüme sokacak mesafeye kadar yaklaştırarak. Bu sefer mürekkep bulunmuyordu haznede. Cesedin hemen yanındaki kâğıda kaydı gözüm. Aslında olay yerine geldiğim ilk anda okumuş, daha sonra tekrar yerine bırakmıştım bu kâğıdı.
Elime aldım, tekrar okudum.

"Eski bir teyp. Odadakilerin çalışmasına mâni olurum diye hoparlöründen ayak ucunda yürüyerek çıkardığı cızırtılı ses Zeki Müren'e ait. Elbet bir gün buluşacağız... Olay yeri inceleme ekibi işini usulca yaparken, cinayet büro komiseri teybe kimseyi dokundurmuyor. Başında eğiliyor yerde yatan cesedin. Kafasını bir o yana bir bu yana yatırıp bir şeyler düşünüyor. Zamanında çok fazla ceset görmesine rağmen yine donup kalmaktan kendini alamıyor. Gözlerini kapatıyor bazen, müziğe eşlik ediyor fısıltıyla. Olay yeri inceleme memurlarından biri kanlı Montblanc dolma kalemi alıp delil torbasına koyuyor. Fotoğraflar çekiliyor cesedin etrafında. Eskiden öyle her şeye fotoğraf çekilmezdi. İnsan için çok değerli olan anlarda fotoğraf çekilirdi, vaktin çok değerli olduğu zamanlarda. Unutulmaz anlarda çekilmeliydi fotoğraflar. İşte şimdi! İnsan kaç kere ölür ki hayatında? Gülümse! Arkadaşlar ölümünü ölümsüzleştirecek."

Gülümsedim kâğıtta yazanlara. Yazı kırmızı yazıyla yazılmış. Tekrar baktım dolma kaleme. Evet, mürekkep bulunmuyor haznede. Kıpkızıl kan! Maktulün kanının son damlası, belki de yeni bir hikâyenin ilk noktası.

ŞUBATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin