Başkomiser Baki’nin odasındaydık. Tabii Baki Kara yok. O gelene kadar başka bir başkomiser tayin etmişler cinayet büroya. Kazım Komiserim olanları Kemal Müdür’e anlatmış, Kemal Müdür de tüm yetkiyi ona bırakmıştı. Yeni atanan başkomiserin ismi Cengiz’di sanırsam. Ben böyle birini yazmamıştım ama artık hiçbir şey yazdığım gibi gitmiyordu.
“Ne yapacağız şimdi?” diye sordu Kemal Müdür. Başkomiser koltuğunda oturuyordu. Masanın önündeki sandalyelerde de Kazım ve Ebru Komiserler. Mutlu olduklarını görmek güzel. Bilseydim, her şeyi daha güzel yazardım. Biz mutlu olamıyoruz, bari başkalarını mutlu edelim.
“Size diyorum oğlum!” diye tekrar bağırdı Kemal Müdür. Karakterleri, mekânları incelemekten cevap verememiştim.
“Neyi ne yapacağız Müdürüm?” diye sordum. Tugay’ı da dizimle dürtüp aynı soruyu beden dilimle tekrarladım. ‘Ne bileyim oğlum, bekleyip göreceğiz’ dercesine bakış attı. ‘Tamam o zaman’ gibisinden bakış atıp yine müdürüme döndüm.
“Cinayeti işlediğinize dair bir kanıt yok, evet. Fakat kamera kayıtları var çocuklar!”
“O nasıl oldu bilmiyoruz. Fakat galiba neden olduğunu biliyoruz Müdürüm,” dedim.
“Nedenmiş?” diye sordu.“Şöyle ki Müdürüm,” diye topu aldı Tugay. “Biz cinayet mahallinden koşarak çıktık. Neden çıktığımız konusunda hiçbir şey bilmiyoruz. Ama biz katil değiliz. Yani öyle bir şey yazmadık, yapmadık da.”
“Neden cinayet mahallinden koşarak çıktığınızı bilmiyorsunuz yani!” dedi Kemal Müdür Tugay’ı onaylayarak.
“Bilmiyoruz valla,” dedim. “Öyle yazdık. Ama katil belli değildi.”
Elleriyle yüzünü kapatan Kemal Müdür bunalarak “Hiçbir şey yazmadın mı oğlum sen şu kitaba?” diye bağırdı.
Güzel, bu saçmalığa inanıyordu artık.
“Müdürüm. Her şey yeni başlamıştı. Ve galiba şu an her şeyin başındayız.”
Baktı bizden hayır yok, Kazım Komiser’e döndü.
“Kazım, konuştun mu sen bizimkiyle?”
“Evdeydi yine Müdürüm,” diye cevapladı Kazım Komiser. “Kapısını çaldım. Seslendim, Yalnızca ‘Git Kazım,’ dedi. Olanlardan bahsedemedim bile.”
Karısından sonra Kabil’i de kaybetmişti. Bu yüzden evden çıkmıyordu demek ki. İşin kötü tarafı, bize yardım edebilecek tek adamın başına bu belayı ben açmıştım. Ne yapsa haklıydı.
“Siz…” dedi bize dönerek. “Baki Kara’yı siz getireceksiniz.”
“Biz mi?” diye sordum. Bir yandan seviniyor, bir yandan korkuyordum. Hayatını mahvettiğim adamdan yardım istemek… Garip.
“Madem her şeyi siz yazdınız. Nereye yazıyorsanız yazın: Baki Kara buraya gelsin!”
Çıktık cinayet bürodan. Başım yine köpük köpük bulut, içim dışım deniz… Bin bir tane dert yine şu körpe yazarın omuzlarında. Neyse ki şair dostumuz var yanımızda. Her şey böyle daha güzel… Sevsek de, kavuşamasak da, Mecnun da olsak sokaklarda, şair dostumuz var yanımızda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞUBAT
Mystère / ThrillerKendi yazdığı cinayet romanının ortasına düşen, olay yerinde parmak izi bulunan bir yazar... Maktullerin kanıyla polislere notlar bırakan bir seri katil. Hüzünler, gamlar, kederler kalemimizin büyüsüyle usulca uzaklaşırlardı. Ya da adalet sağlanırd...