BÖLÜM 13

229 15 27
                                        

“Senden başka hiç kimse yok içimde.”


Saat on ikiye gelmekteydi. Biralarını yudumlayan gençler gülüp eğleniyorlardı, yirmi beşlerinde bir gencin gitarıyla çalıp söylediği şarkıya eşlik ediyorlardı kimi zaman. Bir anda ‘lavaboya’ diye kalkıp gidiyorlar, sonra yine içiyorlardı. Belki birileri dertlerini unutmak istiyordu, belki de dertsiz, tasasız yalnızca eğlenmek istiyordu birileri.

Gitarlı şarkıcı on beş dakika mola veriyor, bu arada gençlerin çok sevdiği pop şarkılar, rap şarkılar çalıyordu yüksek sesle. Barın önünde oturan orta yaşlı adam müziğin ritmine uymamıştı saatlerdir. Yalnızca eski şarkılara –tabii çalarsa- eşlik ediyordu. Telefonunun çaldığını gördü, hızla dışarı çıkıp geldi. Geri döndüğünde bulunduğu ortamı garipsedi, fakat bu garipseme çok uzun sürmedi. Birkaç dakika içinde kendini yine evinde gibi hissetti ya da öyle hissetmek için zorladı kendini. Önündeki büyük bardaktaki votkayı yudumlarken siyah kabanının iç cebindeki Marlboro paketinden çıkardığı sigarayı dudağına iliştirdi. Yumruk yaptığı sol elinde bir şey saklıyordu.

“Ben de bir zamanlar senin gibiydim.”

Barmen kendisine seslenen orta yaşlı yabancı adamı duyamadı, kulağını yaklaştırıp “pardon?” dedi.

“Ben de bir zamanlar senin gibiydim, diyorum delikanlı,” dedi bu sefer daha yüksek sesle.

“Benim gibi derken?”

“İnsanlara hizmet ediyordum senin gibi. Ama sonra…”

Bu yabancının konuşması nedense merak uyandırmıştı genç barmende.

“Sonra ne oldu?”

“Kovuldum,” dedi gülerek. Barın ötesinde boş duran küllüğü yanına çekip sigarasını söndürdü. “Sen votka şişesini ver.”

“Şişeyi mi?”

“Evet, evet. Ne diycem… Sen bu Yalçın’ı tanıyorsun musun?”

“Yalçın Abiyi mi, tanırım tabii,” dedi votka şişesini bara bırakırken. “Ama pek muhabbetimiz yok onunla. Yılmaz Abi var, onun sayesinde girdim zaten ben buraya. Seni daha önce görmemiştim buralarda, sen nereden tanıyordun Yalçın Abi’yi?”

Az önceki on beş dakika mola bitmiş, genç şarkıcı gitarını çalmaya başlarken yabancı adama garip bir bakış atmıştı. Adam bu bakışı anlamıştı, barmene döndü.

“Hadi, sen kaybol,” derken sol elinde sıktığı şeyi gömleğinin cebine koydu. Yabancının elinde sakladığı şeyin bir kolye olduğunu görmüştü genç barmen.

“Anlamadım?” dedi barmen gülerek. Kimdi bu herif de ona ‘kaybol’ diyordu!

“Burası birazdan karışacak. Beni daha önce görmemiştin ya. Şimdi kaybol ki…” derken belindeki silahı votka bardağının yanına bıraktı, “son gördüğün kişi ben olmayayım.”

Bu sırada genç şarkıcı “İnan ki…” diye Erkin Koray’ın şarkısına yüksek sesli bir giriş yapmıştı. “Senden başka, senden başka, senden başka hiç kimse yok içimde…”
Silahı görür görmez koşarak çıktı barmen. ‘Silahı var!’cılar ve ‘kaçın!’cılar çığlık atarak mekânın çıkışına doğru koşuşmaya başladılar. Bu sırada ‘ne oluyor yeağ’cılar olayın ciddiyetini anlamamış olsalar da olayın ciddiyetini anlayanlar tarafından bilgilendirilmiş, sarhoşlar ‘hadi, falan mekânda da biraz içelim’cilerle beraber usul usul çıkışa ilerlemişlerdi. ‘İstersen bana geçelim’ciler çoktan bir taksi çağırmışlardı bile. Bir dakika geçmeden mekân tamamen boşalmış, uzun, kaslı korumalar içeri doluşmuşlardı.

ŞUBATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin