Medya: BatuKağıda uzanıp almaya çalıştığımda benden hızlı davranarak arkasına sakladı.
"Bu ne İlayda açıklayacak mısın artık?"
Kafamı yana çevirdim. Sanırım artık kaçamazdım. Sesini yükseltmeye başladı.
"Daha ne kadar cevap vermemeyi düşünüyorsun? Sorduğum hiç bir soruya cevap vermiyorsun! Kaçıyor-"
"Bilmiyorum. Bende bilmiyorum tamam mı? HAYALET diye birisi bana mektuplar gönderip duruyor. Kim olduğuna dair bir fikrim bile yok. Sadece saçma sapan şiirler gönderip duruyor. Hastanede gördüğüm kadarıyla da erkek. Bildiğim tek şey bunlar."
Bunların hepsini bağırarak söylemiştim. Direkt gözlerine bakarken sinirlendiğini görebiliyordum. Çenesi kasılmıştı.
"Daha önce de mi gönderdi?"
Kafamı salladım.
"Peki onu hiç gördün mü?"
"Hastanede gördüm ama yüzünü görmedim. Maskesi vardı."
"Ne zaman gördün?"
Derin bir nefes aldım.
"Senin beni koşarken gördüğün gün."
Bakışları değişti. Kolumdan tuttu.
"Neden bana söylemedin? Sana yardımcı olabilirdim. Sana bir şey yaptı mı?"
Kafamı iki yana salladım.
"Hayır."
Gözlerindeki rahatlamaya şahit olmuştum. Elini kolumdan çekti.
"Şimdiye kadar kaç tane gönderdi?"
"Bu üçüncüydü."
"Şimdi ben içeri geçip oturuyorum ve sen de o notları bana getiriyorsun. Anlaştık mı?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım. Daha fazla olaylara karışmasına izin vermeyecektim.
"Buna hiç gerek yok ben kendim halledebilirim."
Bakışları sertleşince azar yiyeceğimi anlamıştım ama onu bu işe karıştırmamaya kararlıydım. Sinirle saçlarını karıştırdı.
"İlayda farkında mısın seni rahatsız eden bir erkek var ve sen bunu tek başına halledeceğini söylüyorsun!"
Aslında bunu bende düşünüyordum ama başkasının özel hayatıma dahil olmasını istemiyordum. Bu yüzden fazla derine girmesine gerek yoktu.
"Farkındayım ve kendim halledebilirim."
Kızgın gözlerle bana bakıyordu. Bende böyle yapmamam gerektiğini biliyorum ama onu buna dahil edersem her şey sarpa saracakmış gibi bir his var içimde.
"İyi öyle olsun ama sanma ki bu işin peşini bıraktım. Er ya da geç sen kendin bana bir şeyler anlatacaksın."
Sinirle soluyarak kapıyı çarpıp çıktı. O çıkar çıkmaz kapıya yaslanarak yere oturdum. Elimi kalbime koyarak içimdeki 'söyle' diyen kısmı susturmaya çalıştım. Bir kişinin daha hayatını mahvedemezdim.
<>•••••<>
Koşarak hastanenin kapısına ilerledim. Kapıdan geçerken bir bedene çarptım ve az daha düşüyordum. Ancak çarptığım beden suratıma bile bakmadan ilerlemeye başlamıştı. Dönüp kim olduğuna baktığımda Batu olduğunu görmüştüm.
Tekrar önüme döndüm ve kapıdan içeri girdim. Bu sefer de karşımda sinirli bir Buğlem görmüştüm. Anlamazca suratına baktım. Aralarında ne geçmişti.
"Neler oldu?"
Göz devirdi.
"Daha kim olduğunu bile bilmiyorum ama hayatıma karışıyor. Ne hakla karışır!"
Hiddetle söylediği sözlerin ardından burnu kanamaya başladı. Panikle yanına koştum.
"Buğlem!"
Ben yanına vardığımda dengesi bozulmuştu. Belinden tuttum. Ben ne olduğunu anlamadan kollarıma yığılmıştı. Ne yapacağımı şaşırdım. Bağırmaya başladım.
"Yardım edin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET
JugendliteraturKış yaraların üstüne buzdan saraylar dikiyor Ve buzun içinde sonsuza dek kanıyor İhanet perisinin soğuk sarayında Kadın adını buluyor Ve erkek taşa dönüşüyor -Tuğrul Tanyol- Sağ elimdeki kağıdı sol elime alarak kağıdın çıktığı zarfı inceledim. Üzeri...