Medya=TanerPipetimle milkshakeimin sonunu gürültülü bir şekilde içime çektim. Bitmişti. Gömleğimi sıyırarak bileğimdeki kol saatimi kontrol ettim.
Molamın bitmesine 15 dakika vardı. Bir milkshake daha içebilirdim.
Uyuşuk hareketlerle yerimden kalkarak bir milkshake daha aldım. Tekrar kaltığım masaya kurulurken kafenin kapısındaki küçük zilin sesi duyulmuştu.
Bakışlarımı o tarafa çevirdim. Taner'e benzeyen çocuk yine gelmişti.
O günün üzerinden 3 gün geçmişti ve o her gün gelip türk kahvesini içerek gidiyordu. Taner ise yanıma uğramaz olmuştu.
Gözlerimi üzerinden ayırmazken oturduğum masaya doğru adımladı. Şaşırsam da hareket etmemiştim.
Masama gelerek karşımdaki sandalyeye oturdu. Gözleri yüzümde ve milkshakeimde gezindi.
"Bir türk kahvesi"
Sanırım kalkıp ona kahve getirmemi istiyordu. Molada olduğumu göremiyor muydu? Milkshakeimi göstererek konuştum.
"Moladayım"
Bir süre gözlerime baktıktan sonra başka bir çalışanı yanına çağırdı. Ona da bana verdiği siparişi verdi.
Türk kahvesi.
Ellerimle oynamaya başladığımda aklımı kurcalayan soruyu sormaya karar vermiştim.
"Acaba... İsminizi sorabilir miyim?"
Gözleri yaka kartımda bir süre oyalandı. Daha sonra tekrar yüzüme çıktı.
"Neden soruyorsunuz İlayda Hanım"
"Şey, sizi birisine çok benzetiyorum da."
Yüzünde alaylı bir gülümseme belirdi.
"Kimmiş o kişi?"
Etrafta dolaşan gözlerimi gözlerine çevirdim.
"Belki tanıyorsundur. İsmi Taner. Taner Kutluay"
Taner'in ismini duymasıyla yüzündeki gülümseme gitmiş , çenesi kasılmıştı. Bakışları bir süre etrafta dolaştıktan sonra tekrar bana döndü ve yutkunarak cevap verdi.
"Tuna. Tuna Kutluay"
Heyecanla konuştum.
"Tanıyorsun yani onu."
Sadece kafasını salladı. Aklıma gelen binlerce soru vardı. Ama hiçbirini sormaya fırsatım olmamıştı.
"İlayda! Mola bitti."
Oflayarak yerimden kalktım ve işime döndüm. Tuna da kahvesini içerek gitmişti.
Bir kaç defa gözlerini üzerimde yakalamıştım. Düşünceli görünüyordu.
<>······<>
Yüzüme düşen gölge ile gözlerimi kırpıştırarak açtım. Ders arasında okulun bahçesindeki çimenlerin üzerine uzanmıştım.
"Selam"
"Selam"
Önümden çekilerek o da yanıma uzandı. Sessiz geçen bir kaç dakikanın ardından konuşmaya karar verdim.
"Taner , sana bir şey sorabilir miyim?"
Gözlerini açmadan yanıt verdi.
"Tabii"
Yerimden doğrularak oturur pozisyona geçtim. Sormazsam çatlayacaktım.
"Tuna Kutluay'ı tanıyor musun?"
Hızlı bir şekilde yerinden doğruldu. Benimle aynı pozisyonu almıştı ve kaşları çatıktı.
"Tuna'yla mı tanıştın?"
"Demek ki tanıyormuşsun."
"Evet tanıyorum. Sen tanıştın mı tanışmadın mı? Onu söyle. "
"Tanıştım. Tanıştıysam ne olmuş ki?"
İki kolumu da tuttu.
"Şimdi senden bir şey isteyeceğim. Lütfen nedenini sorma. Sadece yap."
Hiçbir şey söylemeden gözlerine baktım. Gözlerinde endişe kırıntıları vardı.
"İlayda , lütfen Tuna'dan uzak dur."
Gözlerimi büyüterek ona baktım. Bunu benden neden istiyordu ki. Hızlı bir şekilde ayağa kalktım.
"Kusura bakma ama böyle bir şeyi nedenini bilmeden yapamam. Hem merak etme sandığın kadar yakın değiliz."
Son sözlerimin ardından bir şeyler demesini beklemeden arkamı dönerek oradan uzaklaştım.
Neydi bu Kutluay Sorunu?
İlayda'nın da söylediği gibi acaba bu Kutluay sorunu ne ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET
Ficção AdolescenteKış yaraların üstüne buzdan saraylar dikiyor Ve buzun içinde sonsuza dek kanıyor İhanet perisinin soğuk sarayında Kadın adını buluyor Ve erkek taşa dönüşüyor -Tuğrul Tanyol- Sağ elimdeki kağıdı sol elime alarak kağıdın çıktığı zarfı inceledim. Üzeri...