Medya=TunaGerginlikle türk kahvesini masaya koyarken bir yandan da şefi kontrol ediyordum. Sonunda arka tarafa geçmişti. Derin bir nefes vererek Tuna'nın karşısındaki sandalyeyi çekerek oturdum. Tek kaşını kaldırarak bana baktı.
Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Artık sormam gerekiyordu yoksa meraktan gerçekten çatlayacaktım. Taner'e de ne zaman sorsam beni geçiştiriyordu. Ben de cevabı Tuna da aramak zorunda kalmıştım. Boğazımı temizleyerek sordum.
"Bir şey sorabilir miyim?"
Lafı dolandırıyordum çünkü beni terslemesinden korkuyordum. Taner tarafından en son terslenmiştim. Kahvesinden bir yudum alarak dirseklerini masaya dayadı.
"Ne soracağına bağlı"
Hadi İlayda bunu yapabilirsin. Altı üstü ne olabilir ki? Derin bir nefes alarak bir çırpıda sordum.
"Taner'i nereden tanıyorsun"
Taner'in ismini duymasıyla yüzündeki kaslar gerilmişti ve yine çenesi kasılmıştı. Ben kendimi azar duymaya hazırlarken normal bir şekilde soru sordu. Ama aynı zamanda yüzü ifadesizdi.
"Çok mu öğrenmek istiyorsun?"
Yüzündeki ifadesizlik beni biraz korkutmuştu ve geri basma ihtiyacı hissetmiştim.
"Yok canım. O kadar da merak etmiyorum. Neyse ben kalkayım. Sizi de rahatsız ettiğim için özür dilerim"
Bu sözleri söylerken yavaşa yerimden kalkmış , arkamı dönerek gitmeye hazırlanıyordum ki sözleri beni durdurdu.
"Bir teklifim var. Eğer kabul edersen onu nereden tanıdığımı söylerim."
Hızlı bir şekilde arkamı dönüp kalktığım yere tekrar kuruldum. O da sandalyesinde geriye yaslanmış keyifle beni izliyordu.
"Ne teklifi bu?"
Rahatını bozmadan "Çıkış saatin ne zaman?" diye sordu. Gömleğimin kolunu sıyırarak bileğimdeki saatime baktım. Saat 19:27'ydi.
"Yarım saat falan var işte. Neden ki?"
"Ben burada seni bekleyeceğim ve sende çıkışta benimle gelerek bana yardım edeceksin. Bunun karşılığında ben de sana onu nereden tanıdığımı söyleyeceğim. Anlaştık mı?"
"Ne?"
Elimi ağzıma kapatarak tezgahı kontrol ettim. Neyseki şef fark etmemişti. Eğer fark ederse işim bitmiş demekti. Fazla mesai yapmak istemiyordum.
"Peki sana nasıl güvenebilirim?"
Elini ceketinin iç cebine attı ve bir kartvizit çıkarttı. Masaya koyarak işaret parmağı ile kaydırdı ve tam önüme koydu. Ben kartviziti yavaşça elime alırken konuşmaya başladı.
"Bu benim kartım. Psikoloğum ve senin de psikoloji okuduğunu biliyorum. Öyle korkmana gerek yok. Sadece stajyer gibi bana bir işte yardım edeceksin."
Kafamı kartvizitten kaldırarak yüzüne baktım. Stajyer mi demişti o? Benim psikoloji okuduğumu nereden biliyordu?
Gözlerimi kısarak ona baktım."Psikoloji okuduğumu nereden biliyorsun?"
"Ufak bir araştırma"
Ne yani beni araştırmış mıydı? Ne hakla! Sakin olmaya ve abartı bir tepki vermemeye çalıştım. Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirerek "Beni neden araştırdın?" diye sordum. Benim aksime rahat bir şekilde cevap verdi.
"Onu nereden tanıdığını öğrenmem gerekiyordu."
Daha sonra elini uzattı.
"Anlaştık mı?"
Şimdi burada olay çıkartıp mesaiye mi kalmalıydım , Yoksa teklifini kabul ederek günün sonunda bir cevap mı almalıydım?Mantıklı olan şeyi yaparak uzattığı eli sıktım.
"Anlaştık"
Mesaiye kalmaya hiç niyetim yoktu. Bir yandan da stajyerlik cazib geliyordu. Yani nefsime yenik düşmüştüm. Oturduğum yerden kalktım.
"Şimdi benim gitmem gerekiyor. Aksi takdirde mesaiye kalacağım"
Kahvesinin son yudumunu içerken "Seni bekliyor olacağım." dedi. Ardından yanındaki çantasından bir kaç belge ve dizüstü bilgisayarını çıkardı. Anlaşılan çok işi vardı.
Boş kahve fincanını alıp giderken arkamdan seslendi.
"Bir fincan türk kahvesi daha"
"Tamam"
Ama sözlerimin aksine homurdanıyordum. Kim düşünürdü ki bu adamın bir psikolog olduğunu?
<>······<>
Gözlüğümü çıkartarak ofladım ve kol saatimi kontrol ettim. Yaklaşık üç saattir buradaydım ama işin yarısı bile bitmemişti. Mesaiye kalmak bundan çok daha iyiydi. En azından bir saatti.
Boynumu ovarak gözlerimi masa başında bilgisayarla uğraşan Tuna'ya çevirdim. Umarım bu yaptıklarıma değerdi. Onun benden daha çok yorulduğu belliydi.
Gözleri kızarmış, göz altları da şişmiş ve morarmıştı. Saçları da dağılmıştı. Onda benim gibi dinlendirici bir gözlükte yoktu.
Gözlerimi çıkarttığım gözlüğe çevirdim. Ona versem iyi olacaktı.Ben hasta dosyalarını alfabetik sıraya diziyordum. O da bilgisayara aktarımlar yapıyordu. Ama o kadar çok hasta dosyası vardı ki bir türlü bitmiyordu. Elimdeki gözlüğü ona uzattım.
"Al bunu tak. Numarasız ve senin benden daha çok ihtiyacın var gibi görünüyor"
Gözlerini bilgisayardan bana çevirdi.
"Gerek yok. Hem bugünlük bu kadar yeter. Devamını yarın getiririz."
Şaşkınca ona baktım. Ne yani yarın da mı buraya gelecektim? Yok daha neler. Ama ben ağzımı açamadan konuşmaya başladı.
"Hiç bana öyle bakma sabaha kadar burada kalıp işi bitirmeyi mi düşünüyorsun? Ya da iş bitmeden sana cevabını vereceğimi? Şimdiden söyleyeyim hiç öyle düşünme."
Bütün lafları ağzıma tıkmıştı.
"İyi o zaman ben gidiyorum."
İtiraz etti.
"Bu saatte tek başına bir yere gidemezsin. Seni ben bırakırım. Sen eşyalarını topla"
Kafamı salladım itiraz edecek değildim. Saat on biri geçiyordu ve ben bu saatte buralarda taksi bekleyemezdim bir de.
Gözlüğümü ve etrafa saçılan bazı eşyalarımı toplayarak sırt çantama koydum. Oturduğum sandalyenin üzerindeki deri ceketimi de alarak giydim.
İçeride kalorifer olduğu için çıkartmıştım.Sırt çantamı da taktığımda hazırdım. Önüme gelen kahverengi saç tutamlarını kulağımın arkasına iterek Tuna'ya döndüm.
Hala bilgisayarla uğraşıyordu."Ben hazırım."
Bilgisayarı kapattı ve sandalyesindeki ceketi üzerine geçirdi. Kendisi de eşyalarını topladı. Daha sonra bana döndü.
"Hadi gidelim."
Ege Üniversitesi Hastanesi'nin kapısından çıktığımızda - Ne tesadüf ki ben de Ege Üniversitesi'nde okuyordum - önümdeki motora karşı ofladım. Bu adam üzerindeki takım elbiseye yakışmayacak şekilde motor kullanıyordu. Bu da demek oluyordu ki motorla gitmek zorundaydım.
Motorun üzerinde bulunan kaskın birini bana uzattı. Oflayarak elinden aldım ve taktım. Motorlardan korkmasamda hoşlandığım pek söylenemezdi. Tuna motoruna yerleşti. Bende arkasına yerleştim.
Geliş yolundaki tecrübemden dolayı kollarımı sıkıca beline doladım.
İşte başlıyorduk.
Selam nasıl gidiyor?
Hikaye hakkında düşünceleriniz neler bize yorumda belirtirseniz mutlu oluruz öpüyoruz by bySoru köşesi;
1-Sizce Tuna neden Taner'in ismini her duyduğunda kasılıyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET
Novela JuvenilKış yaraların üstüne buzdan saraylar dikiyor Ve buzun içinde sonsuza dek kanıyor İhanet perisinin soğuk sarayında Kadın adını buluyor Ve erkek taşa dönüşüyor -Tuğrul Tanyol- Sağ elimdeki kağıdı sol elime alarak kağıdın çıktığı zarfı inceledim. Üzeri...