Medya:Buğlem
Şaşkınlıkla ikisine baktım. Bukre mi demişti o? Burada neler dönüyordu? İkiside hala birbirine kilitlenmiş şekilde bakarken Buğlem'in burnu kanamaya başladı. Telaşla yerimden kalktım.
Buğlem'i Batu'nun elinden kurtarırken aynı zamanda kanamasını durdurmaya çalışıyordum. Bir süre sonra Buğlem'in bilinci kapandığında daha da telaşlandım. Yardım etmesi için Batu'ya döndüğümde yeni yeni kendine geldiğini gördüm.
"Batu!"
Kendine gelir gelmez yerinden kalkarak Buğlem'i kucağına aldı ve önden koşarak gitmeye başladı. Bende peşinden koşuyordum. Umarım Buğlem'e bir şey olmazdı. Bu iki oluyordu ve ikisi de Batu'yla konuşmasından sonra olmuştu.
Aralarında neler dönüyordu? Bu 'Bukre' mevzusu da neydi? Ben bunları düşünürken çoktan bir odaya girmiştik. Öğle arası olduğu için birini bulmamız zor olmuştu.
Müdahale edildikten sonra hastane odalarından birinde Batu ile birlikte Buğlem'in uyanmasını bekliyorduk. İkimizden de tek bir ses çıkmıyordu.
Saati kontrol ettim. Öğle arası çoktan bitmişti ve Tuna'ya haber vermem gerekiyordu. Boğazımı temizleyerek gergin ortamı dağıtmaya çalıştım.
"Benim Tuna Hoca'ya haber vermem lazım. İstersen sonra sen gidebilirsin ben beklerim."
Yerde olan bakışlarını bana çevirdi ve omzunu silkti.
"Beklemek istiyorum."
Sessizce kafamı salladım ve yerimden kalktım. Odadan çıkıp kapıyı çalarak Tuna'nın odasına girdim. Taner her zamanki gibi koltukta otururken Tuna önündeki dosyalarla cebelleşiyordu.
"Hocam bir arkadaşım rahatsızlandı da izin verirseniz onunla ilgilenebilir miyim?"
Kaşlarını kaldırdı.
"Kim bu arkadaş? Kötü bir şeyi var mı?"
Kafamı iki yana salladım.
"Ciddi bir şey değil. Adı Buğlem. Burak Hoca'nın öğrencisi."
Kafasını salladı.
"Pekala gidebilirsin."
Teşekkür ederek gidecekken gözlerim Taner'e takıldı. Gözlerimiz kesişince gülümsedi. Bende gülümseyerek karşılık verdim ve Tuna duymasın diye ağzımı oynatarak bir şeyler söyledim.
'Bensiz idare etmeye çalış.'
Güldü. Bende gülerek odadan çıktım. Gülmek beni rahatlatmıştı. Buğlem aklıma geldiğinde hızlı adımlarla Burak Hoca'ya da haber vererek Buğlem'in odasına ilerledim. Batu hala bıraktığım gibiydi. Buğlem de aynıydı.
"Sen haber vermeyecek misin?"
Konuşmamla bakışlarını bana çevirdi.
"Ben Ece'ye haber verdim o söyleyecektir."
Kafamı salladım. Ortam yine sessizliğe boğulmuştu. Biraz çekinerek de olsa Batu'ya döndüm.
"Sizin aranızdaki sorun ne?"
Cevaplar mı cevaplamaz mı bilemediğim için gergindim.
"Üzgünüm ama daha ona anlatmamışken sana anlatamam."
Anlayışla kafamı salladım. Haklıydı. Bu konuştuğumuz son cümlelerdi. Buğlem uyanana kadar bir daha konuşmamıştık.
Buğlem uyandığında yatağının boş kısmına oturarak saçlarını okşadım.
"İyi misin?"
Kafasını salladı.
"İyiyim ama biraz başım ağrıyor."
Batu'nun yerinden kalkmasıyla ikimizin de bakışları ona döndü. Buğlem yeni fark etmiş gibiydi. Yerinden doğrulmaya çalıştığında yardımcı oldum.
"Ben artık gideyim."
Ben kafamı sallarken Buğlem gergince gidişini izliyordu. Buğlem bugün izinliydi ama benim de birazdan gitmem gerekiyordu.
Hala yatağında oturmaya devam ederken derin bir nefes aldım.
"Anlat bakalım neler oluyor?"
Bakışlarını kaçırmaya çalıştı ama ben inatla bakmaya devam ettim.
"Kaçışım yok değil mi?"
Kafamı iki yana salladım. Pes ederek ofladı.
"Ama bir kere anlatacağım."
Eliyle bir işareti yaparken gülerek kafamı salladım.
"İlk burnumun kanadığı gün ben birkaç erkek arkadaşımla konuşuyordum. Nasıl olduğunu anlamadan beni onlardan uzaklaştırdı ve hesap sormaya çalıştı. Bende sinirlendim ve kavga ettik.
Sonra o sinirle yanımdan geçerken gözüm elindeki anahtarlığa takıldı. Işıklı bir şeydi ve aşırı tanıdık gelmişti. Sonra sen geldin ve bayıldım zaten.
Bugün ise bana Bukre diye seslenmesi etken oldu. Sanki kafamın içinde birkaç yabancı ses Bukre diyormuş gibi hissettim. Sonra yine burun kanaması ve baygınlık.
Sanırım bu çocuk benim hakkımda bir şeyler biliyor ve biz dediği gibi birbirimizi tanıyoruz ama onu hiçbir şekilde hatırlamıyorum. Şuan kafam çok karışık ve kafayı yemek üzereyim. Lütfen bana yardım et."
Elimi anlayışla koluna koydum.
"Merak etme sana yardım edeceğim."
Dediklerini düşünmeye başladığımda aklıma gelen şeyle ona döndüm.
"Aynı yara izinden bende de var biliyor musun?"
Kaşları şaşkınlıkla havalandı.
"Gerçekten mi?"
Kafamı salladım. Tişörtümün omzunu biraz kaydırarak yara izimi açığa çıkardım. Şaşkınca yara izimi inceledi.
"Peki bu nasıl oluştu? Ben benimkini hatırlamıyorum da."
Gergince gülümsemeye çalıştım.
"Şey...biraz özel mesele."
Kafasını anlayışla salladı. Ne olduğunu söyleyemezdim. Henüz kendime bile zor itiraf etmişken bundan kimseye bahsedemezdim.
Hooooo yazar naber ya
Bu bölüler daha bir gizemli bir çıkılmaz oldu biraz spoi falan mı versen he ne dersin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET
Fiksi RemajaKış yaraların üstüne buzdan saraylar dikiyor Ve buzun içinde sonsuza dek kanıyor İhanet perisinin soğuk sarayında Kadın adını buluyor Ve erkek taşa dönüşüyor -Tuğrul Tanyol- Sağ elimdeki kağıdı sol elime alarak kağıdın çıktığı zarfı inceledim. Üzeri...