Medya: Ece
Gördüğüm görüntü karşısında şaşırsamda gülümsemeden edemedim. Elimdeki tepsiyle Taner'in olduğu masaya gidiyordum ama Taner'in birkaç masa gerisinde elini çenesine dayamış gülümseyerek Taner'i izleyen Ece'yi görmem duraksamama sebep olmuştu.
Demek Taner'den hoşlanıyordu. O gün kavga ederlerken çok sinirli görünüyordu. Şimdi ise Taner'i izlemekten önündeki yemeğine dokunmadığı belli oluyordu.
Dikkat çekmemek için adımlarımı ilerleterek Taner'in masasına oturdum.
"Selam"
Gülümseyerek bakışlarını önündeki yemeğinden kaldırdı.
"Selam"
Göz ucuyla Ece'ye baktığımda kaşlarını çatmış bir şekilde bize baktığını gördüm. Beni mi kıskanmıştı. Kendi kendime güldüğümde Taner'in anlamsız bakışlarıyla karşılaştım. Kendime çeki düzen vererek bir bahane aradım.
"Dün seni 'Huysuz' ile baş başa bıraktığım aklıma geldi de."
İkimizde güldük. İyi yırtmıştım.
"Gerçek anlamda huysuz ama. Tüm gün somurttu. Bir de işleri üstüme yığdı. "
Bir yandan yemeğimizi yerken bir yandan da gülüşüyorduk. Aklıma gelen Ece ile belli etmemek için tekrar göz ucuyla ona baktım.
Kaşlarını daha da çatmış bacaklarını titretmeye başlamıştı. Buraya gelmemek için kendini zor tutuyor gibiydi. Anlaşılan Taner'i gerçekten seviyordu. Acaba ne kadar zamandır böyleydi? Taner onu nasıl fark etmemişti?
Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Yine düşüncelere dalmış dış dünyadan kopmuştum.
"Neden hemen itiraz ediyorsun ki?"
Kaşlarımı çattım. Neyden bahsediyordu?
"Neyden bahsediyorsun? Ben dalmışımda o yüzden anlamadım."
Sözlerine devam etti.
"Hafta sonu yani yarın bizim okulun düzenlediği bir sunum varmış. Psikoloji bölümü olarak da stajyerler ve psikologların hepsi davetli. Otel ayarlanıp bir günlüğüne orada kalacağız."
Kaşlarımı çattım. Neden otelde kalıyorduk ki?
"Neden otelde kalacağız?"
"Sunum şehir dışındaymış."
Aslında pek gidesim yoktu ama gitsem de fena olmazdı. Sadece bir günlüktü.
"Tamam o zaman geleyim. Başka kim geliyor."
Elindeki kaşığı bırakarak biraz düşündü. Bende o sırada çorbamdan bir kaşık aldım.
"Bir tek senden emin değildim. Onun dışında hepimiz geliyoruz."
Gülümsedim. Buğlem'e de iyi gelirdi. Değişiklik olur , kafası dağılırdı.
"Sende geliyorsun o zaman"
Kafasını salladı. Yüzümdeki gülümsemeyle derin bir nefes aldım.
"İyi o zaman."
Tabağımı bitirerek geriye yaslandım. Çaktırmadan Ece'ye baktığımda yemeğine dokunmadan ayağa kalktığını gördüm. Yüzünde bir somurtma vardı. Üzülmesinde payım olduğu için kendimi kötü hissediyordum.
Yerimden kalkarak el salladım.
"Ben gidiyorum o zaman görüşürüz."
El salladı.
"Görüşürüz."
Hazır öğle arası bitmemişken Buğlem'i bulsam iyi olurdu. Bugün hiç karşılaşmamıştık. Bu sunum mevzusunu konuşsak iyi olurdu.
Nerede olduğunu da bilmiyordum ki. Kafetaryada yoksa Burak Hoca'nın odasında olabilir miydi? Gidip bakmaya karar verdim.
Odaya vardığımda Burak Hoca'nın burada olma olasılığına karşı kapıyı çalarak içeriye girdim. Neyseki Burak Hoca içeride değildi ve Buğlem buradaydı.
"Selam"
Başını dosyalardan kaldırarak selam verdi. Meraklı bakışlarla karşısındaki koltuğa oturdum.
"Öğle arasında ne bu dosyalar?"
Dosyalarla ilgilenmeyi bırakarak bana döndü.
"Hiç sorma. Düşünmeyi ancak bu şekilde engelleyebiliyorum. Kafam düşünmekten patlayacak gibi."
Sanırım neden olduğunu anlayabiliyordum.
"Batu meselesi mi?"
Derin bir nefes vererek kafasını salladı.
"Neden ona sorup sorularının cevabını almıyorsun?"
Başını hararetle iki yana salladı.
"Kesinlikle olmaz. Onunla henüz yüzleşebileceğimi sanmıyorum."
Önüme düşen saç tutamlarını kulağımın arkasına ittim.
"Peki o zaman. Sen bilirsin."
Aklıma gelen şeyle ona döndüm.
"Şehir dışına çıkıyormuşuz."
Elinde tuttuğu dosyaları bırakarak koltukta geriye yaslandı.
"Bir de o var. Kimler geliyor biliyor musun?"
Kafamı salladım.
"Hepimiz. Yani tüm stajyerler ve psikologlar."
Gözlerini irice açarak yerinde dikleşti.
"Bu Batu'nun da geldiği anlamına geliyor. Son kararım ben gelmiyorum."
Verdiği tepkiye güldüm.
"Saçmalama tabii ki de geliyorsun."
Ellerini iki yana salladı.
"Kesinlikle olmaz. Ben gelmiyorum."
Gözlerimi kıstım.
"Beni tek mi bırakacaksın?"
Dudaklarını büzdü. Bu ifadeyi biliyordum. Beni yalnız bırakamayacaktı. Sinsice gülümsedim.
Naber canlar bu gün moralim çok bozuk Yazar hanımımız hastalanmış ve hala hastaneye gitmemekte ısrarcı...
Yemin ederim derbederim şuan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET
Ficção AdolescenteKış yaraların üstüne buzdan saraylar dikiyor Ve buzun içinde sonsuza dek kanıyor İhanet perisinin soğuk sarayında Kadın adını buluyor Ve erkek taşa dönüşüyor -Tuğrul Tanyol- Sağ elimdeki kağıdı sol elime alarak kağıdın çıktığı zarfı inceledim. Üzeri...