Sunshine 2. Bölüm

3.8K 163 19
                                    


"What is love but the strangest of feelings?

(Aşk hislerin en tuhafından başka nedir ki?)

A sin you swallow for the rest of your life?

(Hayatının geri kalanı boyunca içine çekeceğin bir günah mıdır?)

You've been looking for someone to believe in

(Sen güveneceğin birini arıyorsun)

To love you, until your eyes run dry

(Gözlerin kuruyana kadar seni sevecek biri)"

Açılış: Eels-That Look You Give That Guy

    Gözlerimi çalan şarkıyla açtığımda saat 8.20'ydi. Yavaş hareketlerle kollarımı yukarı kaldırıp doğrulmaya çalıştım. Altımda gıcırdayan yatağın sesi şarkıyı neredeyse bastırıyordu. Yavaşça kalkıp yatağın üzerine oturdum. Gözlerimle halıyı inceliyor, bugün neler yapacağımı bulmaya çalışıyordum. Playlistimin benim için seçtiği şarkı da bu süreçte bana eşlik ediyordu. Gözlerimi desenli kilimden alıp, yataktan kalktım ve odamın içindeki banyoya geçtim. Yüzümü yıkadım, aynalı dolapta kırmızılaşmış gözlerimi ve ense boyundaki dağınık saçlarımı inceledim. Sanırım bir duş almam gerekecekti. Mutfağa doğru yöneldim, ocağa haşlamak üzere yumurta koydum. Beklerken telefonuma göz atıp gelen bildirimlere baktım. Aile grubumuza birkaç resim gelmişti, kardeşimin okulu henüz başlamadığı için annem, babam ve kardeşim hala tatil yapıyorlardı ve şu an Şirince'delerdi. Babam, annem sanat tarihine meraklı olduğu için ona bir sürpriz olarak hazırlamıştı rotayı. Aziz John Baptist isimli bir kiliseden, şarap mahzenlerinden, etraftaki çiçeklerden bir sürü fotoğraf çekip, "Toprak, burası harika bir köy, keşke sen de olsaydın!" diyorlardı. Telefonumu mutfak masasının üzerine bırakıp, ekmekleri kızartmak üzere makineye attım ve dolaptan reçel, peynir, yeşillik ve bir tane elma aldım. Bir bardak süt koydum ve hazır olan ekmeklerle, yumurtayı alıp masaya geçtim.Bugün yapılacaklar listemde okulun orkestrasına gidip seçmelerin ne zaman olacağını öğrenmek, yazarlık dersim için olan kompozisyon ödevini yazmak ve mümkünse birkaç kişiyle tanışmak vardı.

    Kahvaltımı bitirdim ve giyinmek üzere odama geçtim. Evim iki odalı bir stüdyo daireydi, 2. el satan bir dükkandan mümkün olduğu kadar sağlam birkaç mobilya alıp, fazla özenmeden kurmuştum ancak şu an gözüme oldukça şirin ve yeterli geliyordu. Odamın duvarında annemden çaldığım eski bir dünya haritası vardı, gittiği ülkelerin üzerine küçük pinler yerleştirmiş, benim de bu geleneği sürdürmemi istemişti. Onun dışında sarı bisikletimi de odanın içerisine park etmiştim, odanın içinde duran bisikletler bana hep ilham verirdi ve bir de tabii ki bisiklet hayatımda böylesine tutulduğum ilk şeylerden biriydi. Küçükken çok defa sakatlansam da, bunların içinde omuz çatlamaları, parmak kırılmaları dahil, bisikletten hiç kopmadım, kopamadım. Küçük bir ahşap masa, beyaz bir sandalye, iki kişilik kırmızı bir koltuk ve bir de çift kişilik bir yatakla küçük, samimi bir odaya sahiptim.

    Sabah beni uyandırmak için kurduğum player'ım aynı şarkıyı çalıp duruyordu, evimin içinde müzik olmasını seviyordum. Müziğin sesini biraz daha açtıktan sonra duş almak üzere banyoya geçtim, saçlarımı ve vücudumu yıkadım. Kurulandıktan sonra yatağın üzerine koyduğum kıyafetlerimi giymeye başladım; koyu mavi, paçaları yırtık bir kot giydim, üzerineyse düz beyaz bir tşirt giyip pantolonumun içine attım. Saçlarım ensemin biraz altındaydı ve kahverengi tonlarındaydı. Çok dalgalı olmadıkları için kurutma makinesiyle biraz şekil vermek yeterli oluyordu. Tenim yazdan kaynaklı hala bronzdu ve burnumun üzerinde hafif çiller vardı. Saçlarım da güneşten kaynaklı biraz daha açılmış, parlıyordu. Her neyse, gayet iyi gözüküyordu bence her şey, üzerime ince, geniş bir yağmurluk seçtim ve bisikletimi de alıp evden ayrıldım.

Sunshine (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin