Sunshine
"The world was on fire and no one could save me but you
(Dünya yanmaktaydı ve beni senden başkası kurtaramazdı)
It's strange what desire will make foolish people do
(Tutkunun aptal insanlara yaptırdığı şeyler ne garip)
I never dreamed that i'd meet somebody like you
(Asla, senin gibi biriyle karşılaşacağımı hayal etmedim)
I never dreamed that i'd lose somebody like you
(Asla, senin gibi birini kaybedeceğimi hayal etmedim)"
Açılış: Stone Sour - Wicked Game
Solist kız yerini piyanodaki çocuğa bırakmıştı. Başka şeylere odaklanmaya, yanımda aşk tazeleyen çiftten kaçınmaya çalışıyordum. Gözlerim o kadar dolmuştu ki, biriken yaş kendini öylece bıraktı. Dudağımı ısırdım, ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Bir anda kalkıp gitmek garip olacaktı ama kaldıkça da acı çekiyordum. Sahneyi izlerken Altan'la göz göze geldik, onu görmek tanıdık birini görmüş gibiydi o an için ve bu yüzden gözlerimden birkaç adet daha yaş döküldü yere. Mekanın loş olmasına teşekkür ettim o an ama Altan meraklı gözlerle bana bakıyordu, bir şeyler olduğunu anlamıştı sanırım. O sırada yanımdaki çift birbirinden ayrıldı, Ege, bana doğru dönerken sevgilisine "Seni, Toprak'la tanıştırayım." dedi. "Toprak, Can; Can, Toprak"
"Merhaba Toprak, memnun oldum. Danstan mısın?"
"Yok Toprak danstan değil. Orkestra için burada aslında." dedi Ege, zorunluluğum olmasa benim yerime de konuşmalarına izin verirdim ancak bir şey demem gerekircesine bana bakıyordu ikisi de.
"Evet, orkestraya girmek istiyorum da." elimden geldiğince sesimi düzeltmeye çalışıyordum ancak pek işe yaramıyordu; titrek ve kırıktı. Nefes alıp, sesimi düzeltmeye çalıştım. "Bir uğradım fikir almak için." dedim.
"Anladım, çok iyi yapmışsın. Şu an full ekip burda değiliz ama yine de yardımcı olur." dedi Can. Bu sırada Ege dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Sanki bir şeylerin kötü gittiğini anlamış gibiydi, Can'la konuşurken gözlerim ona doğru kaymıştı ve o sırada bakışımız denk gelmişti birbirine. Biraz sessizlik oldu, Can sahnedeki arkadaşlarına baktı. Ege'yse hala beni inceliyor gibiydi. Bakışlarımı ondan kaçırıp ben de sahneye bakmaya başladım.
Bu yalancı detaylar beni kaçınmak istediğim şeye yaklaştırıyorlardı. Ege'nin beni umursadığı fikri. Ortada böyle bir durum yoktu, tüm o bakışlar, ses tonları, haller hareketler hepsi sadece birer denk gelişti; milyonlarca değişkenden bir tanesiydi ve gelip beni bulmuştu.
Aramızdaki hiçbir şeyin altında özel bir sebep veya sihirli bir açıklama yoktu.
Canım yanıyordu. Bu akşam yanacağını hiç düşünmediğim kadar canım yanıyordu.
Orkestra ufak bir mola vermek için 15 dakikalığına sahneden indi. Altan bu sırada meraklı bir şekilde yanıma geldi, Ege ve Can'a selam verdikten sonra yanıma sokulup sessiz bir şekilde "Sen iyi misin?" diye sordu. Mekanın ışıkları yanmıştı, gözlerim sıkmaktan kızarmışlardı eminim. "Gözlerin kızarmış. Bir şey mi oldu?" Bu sırada Can ve Ege kendi aralarında konuşuyor, yanlarından geçen birkaç kişiye selam veriyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine (GirlxGirl)
Romance"Senin evinde yatağın içindeydik, yaklaşmaya korkuyordun. Tek bir gece vardı elinde ama bakışlarıma yakalandıkça saçlarını geriye itip gözlerini kaçırıyordun. Yataktan kalktın ve salondaki gitarını alıp tekrar geldin. Cam açık, rüzgar çılgın, sen de...