Beklentilerinin kör talihi, acımasız tanrısıymışım... Seni kendime kul edip kalbini almış; aşkını acımasız savaşlarımda cephanem yapmışım.
Sense artık savaşmak istemediğini söylüyorsun. Ruhunun bedeninden koptuğunu, aklının iplerinin gevşediğini, kalbinin boyundurluğu altında kurduğun o sevgi cumhuriyetini terk ettiğini.
Sunshine
25. Bölüm
Parmağıyla alnını kaşıdı yavaşça. İfadesiz, donuk bir yüzle, yatağında uyuyan Altan'a bakıyordu. Aklında dönen şeylerinse Altan'la alakası yoktu. Bakışını Altan'dan ayırdı ve elindeki kahveden bir yudum aldı. Hastane odasındaki iki kişilik koltuğa açılan yatak hiç dağılmamıştı. Toprak gittiğinden beri, bahçede sigara içmiş, koridorda yürümüş, odaya girip Altan'a bakmış, sonra yine sigaraya çıkmış, yine koridorda yürümüş, yine odaya gelmişti.
Elini saçlarına götürüp geri attı. Sabahın ilk ışıkları odayı aydınlatırken, Ege bir yandan inanılmaz boş, bir yandan inanılmaz dolu bir zihinle Altan'a bakıyor ama Altan'ı görmüyordu, aklı hala Toprak'ın söylediklerindeydi. Eğildi, başını elleri arasına aldı ve parmaklarının arasına gizlendi.
"İlgi bekleyen küçük bir çocuk gibi peşinde dolaşmayı, davranışlarını anlamlandırmayı, hangi savunmasız anımda beni yakalayıp, vuracağından korkmayı, teninde uyuşmayı, dudaklarında uyumayı, sende kaybolmayı sevmiyorum artık."
Parmaklarını daha sert kenetledi ve yüzünü daha da gizledi. Birisine bağlanmaktan, onda bağlı kalmaktan derin bir şekilde korktuğu için kendisine hep inkar etmişti Toprak'a hissettiği şeylerin Can'dan farklı olduğunu ve ondan bu yüzden ayrıldığını. Buraya dönüşünün Toprak'la alakalı olduğunu, şu an içinde bulunduğu sevgililik oyununu Toprak'ı unutmak için oynadığını...
Başarmıştı. Yıkmak istediği aşkı yıkmış, elleriyle parçalara ayırmıştı. Ama hala yetmiyordu. Her şey bir enkaz halinde olmasına rağmen aşk, küçük tuğlaların kalplerinin içinde duruyor ve yaşamaya devam ediyordu.
"Ege"
Kirpikleri ıslanırken, küçük bir hıçkırık çıktı dudaklarından. İçine saklandığı o umursamaz duruş bir çok yerinden delinmişti, artık sağlam kalamıyordu. Elleriyle mahvettiği şeyi deli gibi istemeye devam ediyordu.
"Ege"
Boğazında birbirinde ayrı durması gereken, ama bir türlü ayrılamayan iki düğüm vardı. Birbirine denk, birbirine tam, birbirine aşk, birbirine nefret, birbirine cesaret ve birbirine en derin korkular olan iki düğüm. Çözülemeyen, nasıl atıldığı hatırlanmayan iki düğüm.
"Egeee"
Şaşkınca kafasını kaldırdı Ege. Altan yatağında doğrulmuş oturur pozisyona gelmiş, endişeli bir yüz ifadesiyle Ege'ye bakıyordu.
"Duymuyor musun?" diye sordu merakla.
Ege gözlerindeki minik ıslaklığı parmağıyla silerken, "Dalmışım... Özür dilerim." dedi ince bir sesle.
"Bir yerin mi acıdı, iyi misin?" dedi Ege ve Altan'a doğru yeltendi.
"Yok yok iyiyim, otur." dedi Altan eliyle koltuğu işaret ederek. Ege'deki değişiklik dikkatini çekmişti, endişeli bir şekilde Ege'ye baktı ve yüzünü inceledi, yüzü kızarmıştı.
"Sen iyi misin asıl?"
Ege tekrar yerine otururken, kafasını salladı "İyiyim iyiyim." dedi ve dudaklarına zoraki bir gülümseme koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine (GirlxGirl)
Romance"Senin evinde yatağın içindeydik, yaklaşmaya korkuyordun. Tek bir gece vardı elinde ama bakışlarıma yakalandıkça saçlarını geriye itip gözlerini kaçırıyordun. Yataktan kalktın ve salondaki gitarını alıp tekrar geldin. Cam açık, rüzgar çılgın, sen de...