"Acılara batmamış bir aşk söyle bana
Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle"Sunshine
29. Bölüm
Şöminenin karşısında benden uzakta, duvara yaslanmış ona olan bakışlarımı umursamadan elindeki kitabı okuyordu. Bense bakışlarımı kaçırmadan, dikkatle onun ifadelerini izliyordum.
Ateşin kıvılcım seslerinin sessizliği dağıttığı odada, yüzüne vuran turuncu yansımaların eşliğinden, onun izlendiğini çok iyi bildiğini bilerek sadece onu seyrediyordum.
Öyle güzel bir tablo gibiydi ki, beni de bu tablonun içinde bir yere koyduğu için dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyordum kendimi.
Aramızdaki mesafeleri, oyunları, kalp kırıklıklarını her şeyi seviyordum.
Ayağa kalktım ve önüme gelen saçlarımı geriye atıp yanına doğru yavaşça yürümeye başladım. Tam kitabının önünde durdum ve ona seslenmeden yavaşça önüne oturdum.
Hiçbir tepki vermiyordu. Ben itiraf etmedikçe hiçbir şey söylemeyecekti. Kitabının üzerinden görünen saçların, gözlerine, kaşlarına baktım. Hafif bir şekilde gülümsedim.
Kitabından bakışlarını ayırdı ve bana ters bir şekilde bakmaya başladı. Ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bir hali vardı gözlerinde. Bu haliyle biraz korkutucu görünse de artık cesur rolüne geçmek istiyordum.
Gözleriyle sorular soruyordu bana. Bense bir şey söylemeden "Bir şey yok" dercesine kafamı salladım yavaşça. Kafamı salladıktan sonra bakışlarını tekrar kitabına çevirdi.
Mutfaktaki gruptan gelen sesler hala biraz daha zamanım olduğunu düşündürüyordu.
Elimi yavaşça kaldırdım ve kitabı tutan eline koydum. Ege bakışlarını tekrar bana çevirdi ve hafif sert bir tonla "Napıyorsun Toprak?" dedi.
Elini çekmiyor, rahatsız olmuş gibi durmuyordu.
"Seni öyle özledim ki." dedim fısıldayarak, yüz ifadem düz bir şekilde "Naptığımı bilmiyorum." dedim hafifçe kafa sallayıp.
Dudakları hafif bir şekilde kıvrıldı ve bir şey söyleyecekken, onu durdurdum ve "Konuşma." dedim.
"Eğer seninle bir kere daha tanışma şansım olsaydı, burda, bu odada, içerdeki kalabalık grubun içinde, seni görseydim, içindeki sakinliği ve açık denizi böyle tertemiz görseydim, seni o an, orda öperdim."
Ege şaşkın ve etkilenmiş bir şekilde beni dinliyordu. Benden daha önce görmediği açıklığı ve cesareti görmek onu şaşırtmıştı.
"Dudaklarımın sahip olduğu, olacağı bütün tatları sana verirdim."
"Eğer tek bir cesaret hapım olsa ve ömrüm boyunca korkak olarak kalsam, en cesur anımda, seni öpmeyi, tekrar öpmeyi, tekrar öpmeyi tercih ederdim."
"Hiç benim olma. Hiç. Kalbimin en kırılgan yerine uçmuş olman senin suçun değildi biliyorum. Damarlarımda yakan bir alkol olman senin suçun değildi. Ama hissettir, en acısını, en yakıcısını... Ayağın kirişte, ayağım tepede bir yerde gibi... Bir adım sonra gidecekmişsin, bir adım sonra düşecekmişim gibi hissettir. Ama ne olur, güneşin battığı o son dakikada, beni bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha zehirle. Çünkü ben sana hiç doymadım. Sana hiç doyamam..."
Ege elindeki kitabı elinden yere koydu ve hızla ellerini yanaklarıma koyup derin bir nefesle beni kendine çekti. Öyle bir andı ki aylarca yemek yememiş, su içmemiş gibi...
Dudaklarının dokusu dudaklarımda, elleri boynumda beni kendine bastırıyor, bu zehri benden daha çok istiyor, benden daha çok arzuluyor olması, aklıma bir sivrisinek gibi dalıyor ve en minik damarlarımı titretiyordu. Elime beline koydum ve tüm gücümle onu kendime bastırdım. Öyle bir andı ki birbirimizi tüm gücümüzle acıtırcasına birbirimize bastırıyorduk.
"Oops, bas bas geri bas..." Altan'ın sesi ayrılmamıza sebep oldu. İkimiz de şaşkındık, ne yaptığımızın farkında bile değildik. Ege şaşkınca, hala söylediklerimin etkisinde bana bakıyordu. Bense elimi yüzüme koymuş alnımı kaşıyordum.
"Gelebilirsiniz." dedi Ege, hala bana bakıyorken, gözlerine ve dudaklarına anlamlı, sinsice bir gülüş koyarken, ekledi, "Ben duymak istediklerimi duydum."
Sunshine 29. Bölüm Sonu
"Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış,
Bir aşk yok paydos demiş gözyaşlarına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine (GirlxGirl)
Romance"Senin evinde yatağın içindeydik, yaklaşmaya korkuyordun. Tek bir gece vardı elinde ama bakışlarıma yakalandıkça saçlarını geriye itip gözlerini kaçırıyordun. Yataktan kalktın ve salondaki gitarını alıp tekrar geldin. Cam açık, rüzgar çılgın, sen de...