Sunshine 18. Bölüm

2.2K 115 43
                                    


"Bir boşluktan aşağı mı bırakıyordum kendimi,

Teller tenimi çizip canımı mı yakıyordu,

Mutsuzluğuma mı alışıyordum?"

Saat gece 3'e geliyordu. Odanın içinde tekti, arkadaşları eğlenmeye gitmişti. Dışarda yanan sokak lambalarının ışığı odanın içindeki karanlığı biraz olsun kırıyor, odayı aydınlatıyordu. Yatağının üstünde sessizce oturup, donuk bir yüz ifadesiyle zemine bakıyordu. Deri ceketini bile çıkarmamıştı hala. Yatakta olan elini yavaşça kaldırdı ve sağ bacağının üzerine koydu. Kısa eteğinden dışarda kalan kısımda, siyah çorabın üzerinde parmaklarını dolaştırmaya başladı. Çorabın üstündeki ince kaçıklar parmaklarıyla buluştukça ona bar tuvaletini hatırlatıyordu. Gözlerini kapattı ve tutmaktan yorulduğu gözyaşlarını bıraktı. Gözyaşları şiddetlendi ve sessiz, ince hırıltılara karıştı. Odanın karanlığı, Ege'nin içindeki karanlığını sindirmeye yetmiyordu. Kalbinin ve aklının içinde sıkışıp kalmış, savunmasız, minicik bir vücuttan ibaretti. Sığınabileceği bir köşesi kalmamıştı, yaptıklarıyla masumiyetini kaybetmiş, vicdanının kapılarını birer birer kapatmıştı. Beyninin içine girmiş bir virüs onu yavaşça değiştirmiş, dönüştürmüştü. Şu an olduğu kişi artık onun bile tanıyamayacağı kadar uzaktı.

Gözyaşları çorabının üstüne düşüp, ince kaçıkların arasından bacağını ıslatırken, Ege ellerini yüzüne götürdü ve yüzünü kapatıp ince sesler çıkartarak ağlamaya devam etti. Can'a yaşattığı ihanet ve Toprak'a duyduğu sevgi kalbinde birbirlerini buluyor ve nefes almasını zorlaştıracak bir savaşa tutuşuyorlardı. Hala kalbinde barınan o eski aşkın hayatta kalan parçaları savaşa dahil oluyor, Toprak'a olan hislerini birer birer etkisiz hale getiriyorlardı. Ege'nin canı daha çok yanıyor, ince hıçkırıkları yardım çağrısına dönüşüyor, içinde büyüttüğü yerleşiksiz duyguya bir alan yaratmaya çalışıyordu.

"Kendimi akıttığım bu kuyu; zehir mi, su mu? Kalbimin başına buyruk çizdiği yol bu mu? Yaşanacak aşk, arayışların ve sorguların içinde bir bozgun mu? Kabul, ruhumu açtım, seni sardım..."

Toprak'ta kaldığı gece Ege uykuya dalmak üzereyken Toprak'ın Ege'ye fısıldadığı cümlelerdi bunlar. Ne demek istediğini tam olarak şu an anlıyordu, hıçkırıkları birbirine karışırken bozguna dönüşen duygularından nefret etti.

Hıçkırıkları durdu ellerini yüzünden çekti ve biriken yaşları sildi, derin bir nefes aldı ve yavaşça yatağın üstünden kalkıp karşıdaki masasına doğru yürümeye başladı. Islak parmakları masanın üstünde silik izler bıraktı ve Can'la olan fotoğraflarına ulaştı. Sarı çerçeveyi eline alırken fotoğrafın çekildiği anı hatırladı. Can'ın omuzlarına bastırarak ondan daha uzun çıkmaya çabalamıştı ama bunu yapamayacağını anladığında sinirlenmiş ve bağırıyormuş gibi poz vermişti. Can'sa sakince onun tüm yaramazlıklarına izin vermiş, kameraya gülümseyerek bakmıştı. Hiçbir zaman onunla savaşmadan, ona direnmeden hem ruhunu hem kalbini öyle sakin, öyle içten açmıştı ona Can. Fotoğraf çekildikten sonra ona duyduğu şefkatle, Can'ı omuzlarından çevirmiş ve öpmüştü. Can'ın yüzünde oluşan çocuksu şaşkınlığı hatırlayınca Ege'nin yaşlı gözlerinin içi güldü. Parmaklarıyla fotoğraftan gülümseyerek bakan Can'ın yüzünü okşadı. Onu hak etmiyordu. Masanın üstünde duran telefonunu aldı. Hem Toprak hem Can birkaç defa aramıştı. Toprak'ın aramalarını umursamadan, Can'a mesaj attı; "Uyumadıysan yanına geliyorum."


Sunshine

18. Bölüm Sonu

Sunshine (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin