"Kahvaltı ister misin?" diye sordum. Ege parmaklarıyla kaşlarımın üzerinde dolaşıyor, küçük yollar çiziyordu. Gözleri yüzümün üzerinde dolaşıyor, sanki yeniden keşfediyor gibiydi. Dediğime bir süre cevap vermedi, yaptığı şeye konsantreydi.
"Menemen de yapıcak mısın?" dedi, parmaklarını hareket ettirmeye devam ederken. Daha sonra, gözlerini gözlerimle buluşturdu, yüzünde hafif bir gülümseme vardı, tepkimi merak ediyordu.
"Menemenden sonrası pek iyiye sarmıyor." dedim, düz ve hafif sinirli bir ses tonuyla. Yüz ifadem ve dediğim şey yüzündeki gülüşü büyütmüştü.
"Neden öyle diyorsun onun bir suçu yoktu." dedi sakince, parmakları hala yüzümde keşifteydi. Beni bu şekilde sinir etmek onu eğlendiriyordu.
Elimi belinden ayırdım, Ege yüzündeki minik gülümsemeyle tepkimi inceliyordu. Yüzümü ve vücudumu diğer tarafa çevirecektim ki, boynumdaki parmaklarıyla hareketimi engelledi ve beni tekrar kendine çevirdi. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, vücudu vücuduma değiyordu. Bu dokunuşlar beni gerse de o çok sakin ve kontroldeydi.
Verdiğim tepkiyi kast ederek, "Çok tatlısın." dedi dudaklarından kalbime akan bir ses tonuyla. Yüzü dibimdeydi, nefesinin ondan çıktıktan sonra vardığı ilk duraktım. Gözleri ve bakışları karşısında çok savunmasız, çok çıplaktım. Öyle bakıyordu ki kendimi saklamak, kamufle etmek imkansızlaşıyordu. Yüzümdeki elini az önce belinden ayırdığım elime götürdü ve alıp tekrar beline koydu, vücudunu biraz daha yaklaştırdı bana. Gözlerimin tam içine bakarak ekledi "Seni sevmemeye çalışmak çok zor."
Sunshine 27. Bölüm
Ege gözlerinde biriken yaşları silerken, dudakları daha fazla ağlamamak için çaba sarf ediyor, ince bir şekilde titriyor, boğazında büyük bir düğüm bağlanıyordu. Az önce yaşadığı anın etkisiyle vücudu hala kaskatı bir şekildeydi.
Bir eliyle bar tezgahına tutundu. Gözlerindeki yaşların onu ele geçirmesine izin vermek istemiyordu. Toprak'ın onu gerçekten unuttuğuna, onu istemediğine inanmak istemiyordu.
Parmağıyla yanaklarındaki ıslaklıkları sildi tekrar. Ne yapacağını bilemeyen bir ruh hali içerisindeydi. Derin bir korku, üzüntü, öfke, kıskançlık, pişmanlık sanki bütün duygular zihnini ve kalbini ele geçirmeye başlıyor gibiydi.
Derin bir nefes aldı. Eliyle ensesine yapışan saçlarını geriye attı. Tezgahın üzerinde duran şarap bardağını eline aldı ve bir yudum içti.
Kolay olmayacağını biliyordu bu yüzden pes etmeyecekti ama Toprak'ın onu gerçekten istemediği düşüncesi zihnini ve kalbini öyle acıtıyordu ki, bir ağlama ve öfke krizi nöbetinde gibiydi. Kendisini toparlaması gerekiyordu. Önündeki şaraptan büyük bir yudum daha aldı ve ayağa kalktı. Olduğu yerde derin bir şekilde bir nefes aldı. Masaya uzaktan baktığında Toprak, Buse'nin yanında oturuyor, ona bir şeyler söylüyordu.
İçinde büyüyen kıskançlık hissi onu hırçınlaştırmaya ve düşürmeye başlasa da Ege, kendini incinmiş ve kırılmış göstermek istemiyordu. Hala ayakta ve güçlü olduğunu kanıtlayacaktı Toprak'a. Ona sevdiği kadını hatırlatacaktı. Pes edip kaçmasına izin vermeyecek, onun için savaşacaktı. Gerekirse onunla da savaşacak ama yine de duygularını canlandıracaktı.
Dimdik, kendinden son derece emin ve hiç ağlayıp dağılmamışçasına masaya doğru yürümeye başladı. Toprak'ı görmezden gelerek bakışlarını diğerlerinin üzerinde tutmaya özen gösteriyordu. Toprak'ın görmek istediği eseri ona göstermeyecekti. Masaya ulaştığında, Altan yüzünü ona doğrulttu ve "Nerde kaldın?" dedi merakla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine (GirlxGirl)
Romance"Senin evinde yatağın içindeydik, yaklaşmaya korkuyordun. Tek bir gece vardı elinde ama bakışlarıma yakalandıkça saçlarını geriye itip gözlerini kaçırıyordun. Yataktan kalktın ve salondaki gitarını alıp tekrar geldin. Cam açık, rüzgar çılgın, sen de...