Sunshine
23.Bölüm
Görüntüler, gürültüler, sözler, hareketler, rüzgarın uğultusu, çiçeklerin kokusu, gitarımın telleri, yere vuran ayak sesleri, saçlarından uçuşan tozlar, üzerindeki günışığı, kalbimi yakan günışığı, beni solduran günışığı...
Gözlerimden akmaktan utanan gözyaşı, buna değmeyeceğini benden daha iyi bilen gözyaşı...
Hafızamın içinde bir asit gibi gezinen bakışı, parmaklarını kenetlediği tenin benden ayrılışı, dudaklarındaki ıslaklığın zihnimde dolanışı...
Hepsi saniyenin milyonda biri gibi yavaş, bir tozdan daha küçük adımlar atarak gerçekleşiyorken tüm vücudum kaskatı bir şekilde sahnede duruyordu. Beynimde, kalbimde, içimde, tüm hücrelerimde aşka dair hüzünlü şarkılar çalarken, kulaklarımdan sadece "Toprak?" sesleri giriyordu. Başımı yavaşça bana seslenen orkestra arkadaşlarıma çevirdim. Yüzüm donuk ve ifadesizdi.
"Bitiricez." dedi benim afallayışımı backvokalden kurtaran kız, ismi Buse'ydi. Düz bir şekilde ona baktım, yüz ifadelerim saatlerce dolapta beklemiş gibi katılaşmıştı, açılmıyordu kaslarım, çözülemiyordum.
Ben ona düz bir şekilde bakmaya devam ederken o yanıma geldi ve koluma dokundu yavaşça, ince bir fısıltıyla "Toprak, iyi misin?" dedi.
Ben yutkundum, bakışlarım onun yüzünde ve vücudunda dolaştı. Napacağımı bilemiyordum. Sanki her şey sessizleşmiş ve hareketsizleşmişti. Kafamı salladım yavaşça olumlu anlamda. Koluma dokunan elini biraz daha sıktı, neden bilmiyorum ama onun bu dokunuşu ve ses tonu, sanki aylardır hissetmediğim ama çok özlediğim yakınlığı ve samimiyeti hatırlatmıştı bana. Bu duyguları özlediğimi bile bilmediğim bir anda, bu duygulara en çok ihtiyacım olduğu anda, yüzüne belki de 3 kez bakmadığım bir kişi tarafından böyle herkesin ortasında, böyle herkesten gizli, çok yanlış ve çok doğru bir zamanda, bu yakınlığın gelmesi beni nedense daha da ufaltıyordu.
Gözlerimi kaldırdım ve Buse'ye baktım detaylı bir şekilde. Gözleri yeşildi, saçları kumral, dalgalı, yüzündeki her nokta açık tonlardaydı. Beyaz, sarı, ve günışığı tonlarında dolaşıyordu.
"Emin misin?" dedi endişeli bir yüz ifadesi ve ses tonuyla.
Kendimi toparladım ve kafamı salladım tekrar. Yavaşça elini kolumdan çekti, sonra başını çevirdi ve yanımdaki diğer mikrofona doğru yürüdü. Ben kaşımın üstündeki noktayı işaret parmağımla kaşıdım, saçlarımı geriye attım ve nefes alıp önüme döndüm. Kalabalık şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
Yutkundum, boynumdaki gitarın askısını düzeltip boynumdan çıkarttım. Buse önündeki mikrofona eğilip "Bu akşam bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler, bizim sahnemizin sonuna geldik ama eğlence devam ediyor." dedi. Kalabalıktan pek de yüksek olmayan bir alkış sesi geldi. Ben daha fazla insanların önünde durmak istemediğim için gitarım elimde hemen gitmeye yeltendim. Kenardan çıkacakken Altan önüme geçti ve "Toprak bu neydi şimdi?" dedi.
Bunun geleceğini biliyordum. Biraz da bundan kaçmak istiyordum aslında. Buse dahil diğer orkestra üyelerinin de gözü bizim üzerimizdeydi. Bir tepki vermeden Altan'ın yüzüne baktım mahçup bir şekilde. Söyleyebileceğim herhangi bir sebep ya da açıklamam yoktu.
"Abi her gün, her an başka bir olayla çıkıyorsun karşımıza. Anlatmıyorsun da derdin ne sorunun ne. Herkesi peşinde mağdur ediyorsun."
Gözlerimi Altan'dan kaçırıp sol tarafa çevirdim, Ege showunu izler gibi dikkatli bir şekilde bize bakıyordu. Duyabileceği kadar yakın değildi ama Altan'ın harareti ve benim sakinliğimden azar yediğimi anlayabilirdi. Bu esnada Buse daha fazla insanlar içinde rencide olmamam için yanımıza geldi ve ince bir sesle "Altan daha sonra konuşun isterseniz." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine (GirlxGirl)
Romance"Senin evinde yatağın içindeydik, yaklaşmaya korkuyordun. Tek bir gece vardı elinde ama bakışlarıma yakalandıkça saçlarını geriye itip gözlerini kaçırıyordun. Yataktan kalktın ve salondaki gitarını alıp tekrar geldin. Cam açık, rüzgar çılgın, sen de...