"Şunu bir daha söyler misin ya?"
"Ege yeter artık..."
"Tamam son kez. Lütfen..."
Derin bir nefes alıp verdim, yüzümü ona çevirdim ve "Hayır." dedim gülümseyerek.
"Çok kötüsün gerçekten." dedi ve yüzü asık bir şekilde önüne döndü.
Ellerimin biri ceketimin cebinde, diğeri onun elinde karanlık sokakta yavaşça yürüyorduk. Neredeyse eve gelmek üzereydik.
Dudaklarına manalı bir gülücük koyup, kendi kendine bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bir çocuk gibi neşeli ve şımarıktı. "eğer tek bir cesaret hapım olsa..." dedi anlamlı bir sesle, beni taklit ediyordu. Gülücüğü büyürken yüzünü bana çevirdi, aydınlığından ve tatlılığından göz bebeklerim kamaşırken, "ömrüm boyunca korkak olarak kalsam..."
Bu yaptığı şey beni utandırmaya başlıyordu ama öyle tatlıydı ki karşı koyamıyor, gülümsememi durduramıyordum. Gülerek önüme döndüm, o hala bana bakıyor, sallanarak yürüyor, mutluluğunu gizleyemiyordu.
Durdu. Bende olan eliyle elimi daha sıkı tuttu ve benim de durmamı sağladı. Bir anda durunca şaşırdım ve ona doğru döndüm merakla, ellerimiz hala birbirindeydi. Eliyle beni kendine çekti ve gözlerime bakarak, "en cesur anımda, seni öpmeyi, tekrar öpmeyi, tekrar öpmeyi tercih ederdim." diye fısıldadı. Bir süre öylece yüzüme baktı.
Daha sonra bana doğru bir adım attı ve ellerini boynuma koyup yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Neden şu an bu dediklerini yapmıyorsun?"
Elimi beline koyup onu kendime yakınlaştırdım, vücutlarımız birbirindeydi sanki, aramızda hiç mesafe yoktu. Saçlarımız birbirine değiyor, soğuktan duman olup havaya karışan nefeslerimiz önce birbirleriyle buluşuyordu. Eve gelmemize bir dakikalık bir mesafe kalmıştı ama Ege mantığıma bir tehdit gibi beni kendine çekiyordu.
Dudakları böyle yakınımda dururken, aylar sonra ona dokunma fikri aklımda böyle dolaşırken, gecenin sonunun nereye gittiği böyle ortadayken daha fazla doğru kalamayacaktım.
Onu kendime doğru çektim ve dudaklarını öpmeye başladım. Ege aynı yoğunlukta bana karşılık verdi. Elleri boynumdan saçlarıma doğru çıktı ve bu hareket beni daha da çıldırttı.
"Toprak..." diye fısıldadı, bu ses, bu tını öyle minik yerlere gidip uyarıyordu ki beni, kalbim ellerimde atıyor gibiydi. "Burda olmaz..." diye fısıldadı tekrar.
Gözlerim yavaşça açıldı, dudaklarımız birbirinden ayrıldı. Ege elimi tutup beni çekerek yürümeye başladı. O önde ben arkasında hem yavaş hem hızlı bir şekilde yürüyorduk. İkimiz de nereye gittiğimizi biliyor ve bunu istiyorduk. Saçları gözlerimin önünde rüzgardan bir kalkıp bir inerken, parmaklarındaki sıcaklık beynime doğru kayarken artık dayanamıyordum. Evin kapısına geldiğimizde cebimdeki anahtarı çıkarmaya çalışırken Ege arkamdan boynuma doğru yaklaştı ve nefesini boynuma verip minik öpücükler bırakmaya başladı. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum.
Anahtarı cebimden çıkarttım ama Ege dilini kullanmaya başlayınca elim daha çok titremeye başladı, anahtarın ucu bir türlü kilide oturmuyordu. Nihayet kilidi doğru bir şekilde oturup kapıyı açtıktan sonra hızla arkama döndüm ve elimle onu önüme çekip öpmeye başladım.
Ege ağzını araladı ve aynı tutkuyla bana karşılık verdi. Elleri üzerimdeki cekete kaydı ve hızla ceketi çıkarttı. Bu esnada dudaklarımız hala birbirindeydi. Dili dilimde izler bırakıyordu, ikimiz de bu gece her şeyi denemek, her noktamızı keşfetmek istiyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine (GirlxGirl)
Romance"Senin evinde yatağın içindeydik, yaklaşmaya korkuyordun. Tek bir gece vardı elinde ama bakışlarıma yakalandıkça saçlarını geriye itip gözlerini kaçırıyordun. Yataktan kalktın ve salondaki gitarını alıp tekrar geldin. Cam açık, rüzgar çılgın, sen de...