Sunshine 20. Bölüm (2. Sezon)

1.9K 135 23
                                    


Zaman bile yok olduğunda, bütün evrenlerden ve boyutlardan habersiz seni hatırlatacağım zihnime. Yeryüzünde hatırası olan tek kişi ben olacağım. Varlığını öyle iyi biliyorum ki, belki de en yalnız ben kalacağım.

Sunshine

20. Bölüm

Galata'da, eski bir Rum apartmanında bir teras partisindeydik. Güneş yavaşça batıyor, terastaki ışıklar aydınlanarak bizi akşama hazırlıyordu.

Ege, Can'dan ayrıldıktan sonra yorgun ve karışık olduğunu söylemiş, benden zaman istemiş ve kendini bulmak için Türkiye'den ayrılmıştı. Nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Can, Ege ve benim hakkımda bana hiçbir şey sormamış, acısını kendine saklamış, orkestrayı bırakmış, bir an önce okulunu bitirmek için kendini derslerine vermişti. Ege'yle aramızdaki şey okulda da duyulduğu için, Can'ın yakın arkadaşları bana karşı mesafeli davranıyorlardı. Altan dışında yanımda kalan kimse yoktu, buna ihtiyacım da yoktu. Ege'nin bıraktığı boşluk bir virüs gibi beynimi uyuştururken, başkalarını umursayacak durumda değildim.

Onu en son gördüğüm günün üzerinden 3 ay geçmişti. Okulu, dönemin ortasında apartopar dondurmuş, bizim ne olacağımıza dair net bir şey söylemeden, beni belirsizliğin ortasında bırakıp gitmişti.

Terasın kenarında arkamda söylenen şarkılardan ve kalabalıktan uzakta, kolumu demir tutacağa yaslamış, manzaraya bakıyordum. Gözlerim benden izin almadan kendiliğinden kapanıyordu. Elimdeki sigaranın külleri rüzgara kapılıp uçuyordu. Üstümdeki krem rengi cekete rağmen üşüyordum. Arka taraftan gelen sesler kulağıma ulaşmıyordu, boşlukta salınan bir poşet gibiydi vücudum. O gittikten sonra günlerim, gecelerim birbirinin aynısıydı. Kendimi uyuşturmak için sigara ve alkol arasında gidip geliyor, bir partiden diğerine geçiyordum. Başlarda hayatıma giren kişileri hatırlamıyorum bile, partilerde tanıştığım kadınlar, erkekler... Sarhoşluğumun altında bile hissedilen acım... Bütün güzel anılarımı kapatan karanlık gölge...

Geçen 3 ay içinde kendimi gittik.e daha güçlü ve olgun hissetsem de, onu gün geçtikçe biraz daha az düşünsem de, hala çok zayıftım. Hiçbir şey içimi tam olarak doldurmuyordu. Hep açıkta kalan bir kısım vardı. Eğer beni gerçekten sevdiğini hissetseydim belki aylarca, yıllarca bile beklerdim onu.  Ama Ege'nin herhangi birini gerçekten sevebileceğine inanmıyordum artık. Anlık hislerini aşk sanan, hem kendini hem karşısındakini o anın büyüsüne inandıran, kalbini kimseye veremeyecek kadar kendine aşık, asi bir kadındı o. Her hareketi, kendisine ve karşısındakine oynanan bir oyunun parçasıydı, ele geçirme ve vazgeçme üzerine...

Dumanı dudaklarımdan yolladım ve biten sigarayı önümdeki betona bastırıp söndürdüm. Arkama döndüm, gözlerime geçen haftaki partide de gördüğüm kız çarptı. Dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Benim bakışımı görünce, o bakışlarını sakince önüne çevirdi ve elini saçlarına götürüp düzeltti.

Yavaşça yanına doğru yürümeye başladım. Birkaç arkadaşıyla birlikte elinde kokteylleri, ayakta duruyorlardı.

"Selam." dedim, yanındaki arkadaşlarını umursamadan, direk ona doğrultmuştum bakışlarımı.

"Merhaba." dedi şaşkın ve ince bir ses tonuyla. "Hatırladın mı beni? Bak bu beklemediğim bir şeydi."

"Neden? Hafızamla ilgili kötü dedikodular mı dönüyor yoksa?"

Sunshine (GirlxGirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin