❌ Bir dağ vardı arkamda sırtımı yasladığım. Adı, Babam'dı. Şimdi ise ne dağ kaldı ne de babam.
GEÇMİŞ (Yıl 2000);
Adam yüzündeki hafif gülümseme ile uyanmıştı o gün. Beş senedir her sabah böyle uyanıyordu, elbette bunun bir sebebi vardı. Artık iki tane prensinden sonra bir tane de prensesi olmuştu. Adam prensesinin aklına gelmesi ile yüzündeki gülümsemeyi arttırıp ayağa kalkarken çoktan odasından çıkmıştı.
Yüzündeki gülümseyle prensesinin odasına giderken sonunda mutluluk kaynağına gelmişti. Prensesi uyanmış camın kenarında durmuş dışarıdaki orman manzarasını izliyordu. Adam odaya girer girmez içine bir sıkıntı çökmüştü yine ve yeniden.
Evin tek odası olan Gazel'in, prensesinin odası simsiyahtı. Karanlık odaya hüküm sürerken bu durum canını epey sıkıyordu. Kızı küçük yaştan beridir siyah bir hayata başlamıştı. Adam ne zaman buraya gelse tüm kalbiyle dua ediyordu Rabbine 'kalbi de hayatı da bu kadar siyah ve karanlık olmasın.' Diye. Ama biliyordu, bir baba olarak hissediyordu kızının büyüdüğünde karanlık tarafının olacağını. Ama yine de kabullenmek istemiyordu işte. Sonuçta o bir babaydı. Küçük kızını pembeler için de görmektense siyahlar içinde görmesi üzüyordu onu.
Adam daha fazla oyanlamadan kızının yanına gidip yanına oturdu. Adam inatla kızına bakarken kızı onun aksine sadece ormana bakıyordu. Ne bir hareket yapıyordu ne de konuşuyordu. Tepkisizce camdan dışarıyı izliyordu sadece. Düzenli nefesi ve göz kırpma refleksi dışında başka bir yaşam belirtisi yoktu kızında. Bir süre onu izledikten sonra herhangi bir tepki alamadığı için sıkıntıyla ayağa kalkıp sessizce çıktı odadan.
Her sabah böyle yapıyordu. Sessizce geliyor, bir süre kızını izliyor ve sonra da aynı sessizlik ile gidiyordu. Adam odasına giderken bu sefer yüzü gülmüyor aksine somurtuyordu. Üzerine hüzün çökmüştü. Adam odasına gelmesi ile her zamanki gibi siyah, iri bedenine tam oturan takım elbiseyi üzerine geçirirken, gözleri bir an yataktaki karısına kaydı. Karısı küçük kızı olduktan sonra çok değişmişti. Bunun nedenini bilmiyordu. Karısı kendisine bile artık soğuk davranmaya başlamıştı. Evde sadece oğulları ile konuşuyor kendisine ise kısa cevaplar veriyordu. Evdeki herkese gösterdiği az buçuk davranışların aksine küçük Gazel'e bir kere bile yaklaşmamış, ağzından 'kızım' lafı çıkmamıştı. Adam bu duruma karşı sıkılsa da sesini çıkartmıyordu. Ayna karşısında daha fazla oyalanmadan hızla hazırlanıp önce odasından daha sonra da evinden çıktı. Kapının hemen önündeki siyah Range Rover arabasının arka kısmına binerken çoktan holdingin yolunu tutmuştu.
Holdinge gelmesi ile sert ve seri adımlarla asansöre binip kendi katına çıkarken bir yandan aklı hala karısındaydı. Neden bu şekilde davrandığını anlayamayan adam bu düşünceyi kafasından atmayı başardı. Asansörün açılması ile karşısındaki ortağını gördü. Adam yüzüne yerleşen tebessüm ile ortağı olan Mustafa'ya doğru giderken, Mustafa'ya aynı şekilde karşısındaki Halit'e doğru yürüyordu. Iki ortak karşı karşıya gelince erkekçe selamlaşıp, biraz ayaküstü sohbetten sonra odalarına çekildiler. Adam odasındaki yerini alınca vakit kaybetmeden doysa ve imza işlerine başlamıştı.
Boyun ağrısı ile kendime gelen Halit kafasını kaldırıp saate baktı. Mesai çoktan bitmişti. Halit daha fazla durmadan çocuklarının özlemiyle şirketten çıkıp evine doğru yol aldı. Eve geldiği gibi içine bir sıkıntı düşmüştü yine. Ama bu seferki sıkıntı diğerlerinden farklıydı.
Adam bu duruma kaşlarını çatarken daha fazla oyalanmayıp evin içine girdi. Ev oldukça sessizdi. Oğulları büyük ihtimal odalarında playstation oynarken kızı da odasında olmalıydı. Adam tam adım atacakken duyduğu hafif çığlık sesi ile zaten çatılmış olan kaşları daha da çatıldı. Adam hızla merdivenleri aşıp sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Çığlık sesleri hafiften inleme sesine dönmesiyle Halit olduğu yerde kaldı. Ne ileri gidebiliyor ne de geri gidebiliyordu. Daha fazla beklemedi Halit. Seslerin geldiği odanın önünde durdu. Sesler onun ve karısının yatak odasından geliyordu. İçine çöken sıkıntı kalbini sızlattı adamın ama yine de geri çekilmedi. Hızla kapıyı açıp içeriye girerken gördüğü şey üzerine nefesi kesildi âdeta. Halit, vücudundaki kanın damarlarındaki akışını bile hissederken olduğu yerde kalakaldı.
Karısı çıplak olup altındaki adamın üzerinde zevkten inliyordu. Halit karısından ayırdığı gözlerini altındaki adama yöneltirken şaşkınlıkla gözleri açıldı. Halit belki de o an yemin etti bir daha birine güvenmemek için. Bu yemini ettiği için bir kez daha lanet etti bu olanlara.
Kendi evinde, kendi odasında karısıyla onu aldatan şerefsiz: ortağı Mustafa'ydı. Halit diyecek bir şey bulamadı. Vücuduna yayılan sinir ile eli beline giderken hiç düşünmeden silahını çıkardı. Mermiyi ateşlemeye hazır hale getirip hiç düşünmeden ikisinin de alnının çatından vurdu. Yatağın beyaz çarşafı kızmızıya dönmesi ile adam arkasını döndü. Küçük kızını karşısında görmesi ile öyle kaldı. Bu nasıl bir günahtır ki bunu çocuklarına ödetiyordu? O küçük kız bu görüntüleri kafalarından nasıl silecekti? Küçük kızına daha dikkatli baktı. Işte o zaman hemen arkasındaki iki oğlunu da görmüştü. Iki oğlu hafif dolmuş gözlerle annelerine bakarken kızı sadece babasına bakıyordu.
Gözlerinde ne doluluk vardı ne de herhangi bir duydu. Boştu. Adam kafasını iki yana sallayıp elindeki silahı beline koyup hızla çocukları da alıp önce o lanet odadan daha sonra da evden çıktı. Çocukları arabaya koyarken kendisi de şoför koltuğuna geçmiş kardeşi Ibrahim'in çiftliğine doğru sürmeye başlamıştı.
Halit o gün yıkılmış bir vaziyette kardeşine gitti. Karısını bir adamla, ortağı ile basan Halit o gün çocuklarından da vazgeçmişti. Üç çocuğunu kardeşine emanet edip hızla yola koyulmuştu. Amacı şehir hatta ülke dışına çıkmaktı ama işler istediği gibi gitmemişti. Halit iki gün yollarda hızla giderken hesap etmediği bir şey vardı o da: Mustafa'nın kardeşi Murat'tı. Adamın bu düşüncesini bölen ise arabasını sollayan diğer araba olmuştu. Önündeki araba hızla önünü keserken arabayı durdurdu Halit. Korkuyordu. Korktuğu şey ölüm değildi, çocuklarıydı. Onlar için korkuyordu. Onlar için endişeleniyordu. Kapısının açılması ve kafasındaki metali hissetmesi ile kendime gelirken. Tek bir söz söyleyemeden şakağından tek kurşunla vurulmuştu. Adamın başı hızla önündeki direksiyona düşerken gözleri açıktı. Murat onun artık cansız olan bedenine tükürüp ordan uzaklaştı.
Bir söz vardı 'hiçbir cinayet kusursuz değildir.' Murat'ta bu söze mahkum olmuştu. Unuttuğu şey ise Ibrahim olmuştu. Ibrahim abisi Halit'in aksine oldukça otoriter, soğuk kanlı biriydi. Ciddiyeti ve kararlılığı ile bilinirken bu durum Murat'ın aklına gelmemijşti. Onun aksine her şeyden haberi olan Ibrahim, çoktan ciddiyetine bürünmüş Murat itinin peşine düşmüştü. Abisinin cenazesini kaldırması gerekiyordu ama öncelikle yapması gereken başka bir şey vardı.
Küçük yiğeni Gazel.
Onu burdan uzaklaştırması gerekiyordu. Öyle de yaptı. Bu kararın ardından Gazel'i hızla özel uçağı ile yurtdışına Kanada'ya göndermişti. Küçük yeğeninin gitmesi ile Murat'ın peşine düşmüş ve onu öldürmüştü. Abisinin mezarını kendi çocuğu ve iki yeğeni ile kazıp kendi elleri ile gömmüşlerdi. Bundan sonra o çocuklar ona emanetti. Onları en iyi şekilde yetiştirecek ve kendisi gibi hatta daha da iyi yapacaktı.
Cenazenin ertesi günü de dediğini yaptı. O günden itibaren çalışmalara başladı. Onlara okul eğitimi verirken bunun yanında çeşitli dövüş sanatları konusunda da geliştiriyordu. Üç kuzen birlikte büyürlerken hiçbirinin aklına küçük kız kardeşleri gelmiyordu. Onlar orda güçlenirken Gazel'in nasıl olduğunu kimse umursamıyor, hatırlamıyordu.
Boş durmadı Gazel. Abi dediği kişilerden ve kuzeni denilen kişiden daha iyisi olmak için çalıştı. Okulunu birincilik ile tamamlarken o da çeşitli spor dalları ile ilgilendi. Bununla kalmayıp bir çok dövüş konusunda profesyönellerden, ustalarından ders alarak en iyisi oldu. Zamanla profesyönel dövüşçü oldu. Fakat asıl ilgi alanı sniperlık oldu. Hep bir şeyleri hedef alarak yaşadığı bu hayatta en iyi nişancı oldu. O beş yaşındaki çelimsiz kız gitmiş onun yerine oldukça güçlü, hırslı, suskun, sniper olan 24 yaşındaki bir genç kız gelmişti. Onun hayatında ne beyaza ne de griye yer yoktu.
O hep siyahtı.
O hep siyah olacaktı.
O hep siyah kalacaktı.
Ilk nefesinden son nefesine kadar siyah olacaktı. Ve artık bu siyahın eve dönme vakti gelmişti...❌BÖLÜM SONU❌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK SEMT
Teen FictionSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...