YAĞIZ'IN ANLATIMINDAN;
Herkesin hayatında vardır mutlaka
'o olmazsa olmaz' dediği biri ya da birileri. Onlara hiçbir zarar gelmesin isterler. Belki de imkansız olsa bile dünyadaki tüm kötülüklerden korumak, saklamak isterler. Ben annemi de bilmem babamı da.
Daha anne - baba kavramlarının kelime anlamını bile bilmezken gerçeği bana epey uzak kalıyordu. Ben aile kavramını bir çok kişi aksine kardeşim dediğim, abi dediğim kişi de bulmuştum ve şu anda da onu kaybetmek üzereydim.Hemen arkamdan gelen ses ile arkama dönerken gördüklerim karşısında kanım bedenimden çekilmişti. Giray abinin üzerindeki mavi gömlek hızla siyaha dönerken, yerde uzanmış nefes almaya çalışıyordu. Hızla karşı binaların çatılarına bakmaya başladım. Hangi piç yaptı lan bunu?!
"Yağız hadi hastaneye gidiyoruz. Acele et!"
Tam önüme dönecekken gördüğüm şey ile şaşırmadan edemedim. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken bana dedikleri geldi aklıma.
"Ona söyle çok dikkatli olsun. Her an her şey olabilir. Kendini hedef göstermesin. Şimdi git ve bu dediklerimi ona ilet."
Taşlar yeni yeni yerine otururken bunları sonraya bırakıp hızla Giray abiyi koydukları arabaya geçtim. Şoför koltuğunda oturan Poyraz hızla gaza basarken, kırmızı ışık dinlemeden dörtlüleri yakmış hızla gidiyorduk. Giray abi kesik kesik nefesleri arasından, kapanmaya yüz tutmuş gözleriyle bana bakıyordu. Poyraz hızla arabayı hastaneye doğru sürerken arada dörtlüleri yakmasına rağmen ona yol vermeyenlere küfür ediyordu. Ben ise arka koltukta oturmuş hemen dizlerimin üzerinde uzanmış Giray abiyi sabit tutmaya ve ayık tutmaya çalışıyordum. Fakat bunda pek başarılı olduğum söylenemez çünkü hala olayın şokunda kalmıştım. Ellerim kanın uğursuz rengine bulanırken, mide bulantımı umursamamaya çalıştım.
"Bakma sen bana, miden bulanacak yine."
Kesik nefeslerinin arasından fısıldamıştı. Kendi bu haldeyken bile bizi, beni düşünüyordu.
"Abi bak çok az kaldı gözünü seveyim dayan bırakma bizi."
Gözleri biraz daha kısılmıştı. Beni oldukça soğumuş ve göğüsünden akan kan çoğalmıştı.
"Onu bulun! Bulun ve beni bekleyin. Sakın bir şey yapmayın."
Başka bir şey diyemeden bilinci kapanırken, sonunda hastaneye gelebilmiştik. Poyraz arabadan hızla inip 'sedye' diye bağırırken, görevliler sedye ile gelip Giray abiyi arka koltuktan kaldırıp almışlardı. Sedye tekerlekleri zeminde rahatsız edici bir ses bırakırken, hızla arkasından ilerliyorduk. Giray abiyi hızla müşade odasına alıp kapıyı kapattılar. El mecbur onların çıkmasını beklerken, koridorda bir sağa bir sola yürüyordum. Poyraz duvara yaslanmış öylece kapıya bakarken içerden doktorun çıkması ile soluğu yanında almamız bir olmuştu. Bize bir umut vermesi için doktorun gözlerinin içine bakarken, o tam aksine endişeyle bize bakıyordu.
"Konuşsana doktor! Bakıp duruyorsun yüzümüze. Ne oldu ona, iyileşecek mi?"
Poyraz hızla sıraladığı kelimeler sonrasında doktor havayı derince içime çekip bize bakmaya devam etti.
"Malesef ki durumu ağır ve çok kan kaybetmiş. Teste göre kan grubu 0 Rh negatif. Biliyorsunuz ki zor bulunan bir kan bu nedenle yakın çevrenizde bu kan gurubunda olan varsa mutlaka çağırın. Şu anda hastayı hazırlıyoruz, acil ameliyata alınması gerekiyor. Şimdilik söyleyeceklerim bunlar."
Doktor yanımızdan geçip giderken aklıma bir sürü düşünce akın etmişti. Kimin kan gurubu uyar diye düşünürken hızla telefonumu çıkardım ve Giray abinin korumalarından birini aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK SEMT
Roman pour AdolescentsSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...